ticaret yapan kimse, alıp satma işiyle uğraşan kişi; 1000 yıl önce arap yazar hariri'nin tarafından tanımı şöyle yapılmıştı: sözcüğün çoğulu için: (bkz: tüccar)
"iran safranını, çok para ettiğini duyduğum çin'e göndermek istiyorum ve sonra çin porselenini yunanistan'a, yunan brokarını hindistan'a, hint demirini halep'e, halep camını yemen'e, yemen kumaşlarını iran'a..."
basra'da tacirler arasındaki alışveriş o dönemde * çoğunluk * yöntemiyle yapılıyordu ama para kullanımı da yaygındı. o dönemde yoğun küresel gücün önderliğini müslüman ortadoğu ve kuzey afrika yapmaktaydı. abbasi halifeliği'nin gayri safi milli hasılayı * başaran ilk bölge olduğu düşünülüyordu.
bir ticari işletmeyi kendi nam ve hesabına işleten kişidir. gerçek ve tüzel kişi olarak ikiye ayrılır; gerçek kişi sınırsız sorumluluğa sahiptir, tüzel kişi* ortaklar koymayı tahhüt ettikleri sermaye oranında sorunluluk sahibidir. yani sınırlı sorumluluk.
mesela ltd bir şirket, şirketin patronu tacir değildir. tacir olan şirkettir, şirketin patronu ya da müdür, yönetim kurulu başkanı vs. şirket adına şirketi yönetirler.
(bkz: ticaret hukuku)
tüccar manasına gelir, lakin nedense tacir kelimesi medya da hep olumsuz tanıtılmıştır, bu yüzden günlük kullanımda tacir im yerine tüccar ım tercih edilir.
Yukarıdaki tanımlar doğru ya da kısmen doğru olmakla birlikte eksiktir. Şöyle ki; ticari işletmeyi sadece işletmek yeterli olmamaktadır ya da tacir sıfatının kazanılabilmesi gerçek ve tüzel kişilerde farklılık arz etmektedir.
Gerçek kişilerde ticaret siciline kayıt edilmeden önce, işleme başlanıldığı ya da başlanılacağına dair kesin bir ilan verildiği an "tacir sıfatı" kazanılırken, tüzel kişilerde ticaret siciline tescil edilmeden tacir sıfatı kazanılamaz. Genellemede muhakkak ki istisnalar var, örneğin veli ya da vasi'nin işlettiği ticari işletmeler.
Daha ayrıntılı bilgi için Ticaret Kanunu Md.11 - Md.23. incelenebilir.