dünya menemen sevenler konfederasyonu onursal genel başkanı olarak, menemenin ancak ve ancak iki kulplu tavalarda yapılmasının şart olduğunu hatırlatmam gerek yazar. o tabutu kafana geçiririm dostum. adamın asabıynan oynamayın lan! getirin lan uçağımı. ne taraftaydı suriye?
gereğini şahane bir şekilde yapmış, söylemiş, eylemiş adam. ellerine sağlık.
budur lan işte!
okuyun ulan partiyle değil, vatandaş olarak okuyun!
(#14078984)
kusursuz sevgili tanımını hakeden yazardır. neden mi? şöyle anlatayım efenim;
yıllardan ikibinyedi veya ikibinsekiz olmalı, ondört onbeş yalşlarında tertemiz bir kızım. evim beylikdüzünde, migrosun hemen yanı. gidecek fazla yer yoktu o zamanlar beylikdüzünde o yüzden sürekli migrostaydım. hergün görüyorum bizim imamı, elinde yemek tepsisi üzerinde d&r tişörtü ile uzaklardan kendine oturacak bir yer kestirip, uzun ve ince bacaklarıyla büyük adımlar atarak gözünde kestirdiği o masaya gidip oturuyor ve kafasını bir kere bile kaldırmaksızın yemeğini yiyor. haftanın altı günü aynı sahneyi tekrar tekrar izliyorum. yanlış anlaşılmasın onu görmeye gitmiyordum oraya fakat yalnızlığı o kadar ilgi çekici görünüyordu ki tanıyabilmek istedim o adamı. aylarca karşılaştım orada onunla ama bir kere bile konuşabilme fırsatım olmadı. bir gün çok mutlu görünüyor, bir gün üzgün. merak ediyor tabi insan neyi olduğunu. neyse, migrosa çok sık gittiğim için oradaki diğer mağazalarda çalışan birkaç yakın arkadaşım oldu. yeni tanıyor olduğum insanlardı fakat hergünümüz beraber ve mükemmel geçiyordu. imamın yakın arkadaşları olduğunu da biliyordum ama hiç bir zaman ortalıkta görmüyordum.
bir gün yine aynı tayfa beraberiz, migrosun az ilerisindeki bir parkta oturuyoruz. erkek arkadaşımla olan problemlerim yüzünden moralim bozuk ama kararımı vermişim ilişkimi bitireceğim. uzaklardan bir gölge gördüm, hava karanlıktı ve uzun bacaklarıyla büyük adımlar atarak bizim bulunduğumuz parka doğru geliyordu. yaklaştıkça suratının asık olduğunu seçebiliyordum. yine neyi vardı acaba bunun? geldi ve hepimize selam verdi. muhabbet etmeye başladılar ama imamın suratından düşen bin parça. hepimiz bankta, o yerde kumların üzerinde oturuyor. büyük bir sessizlik oldu ve birden mükemmel sesiyle kalbime işlemeye başladı. kulaklarımda devam eden bir şarkı, bu kente yalnızlık çöktüğü zaman uykusunda bir kuş ölür ecelsiz, alıp da başını gitmek istersin karanlık sokaklar kör, sağır, dilsiz... merhaba deyip adımı söyledikten sonra onun suratına bakarak kurduğum ilk cümle sesinin çok güzel olduğuydu. evet güzel olduğunu söylerler dedi ve suratıma gülümsedi. dediğim gibi hava karanlıktı, yaşım küçüktü ve eve geç kalmamam gerekiyordu, gitmem gerektiğini söyledim o da ruhumu okşayan ses tonuyla evime bırakmayı teklif etti. gerek olmadığını söyledim çünkü evimi görebiliyordum. bunun üzerine imam arkadaşımızda zaten evine gideceğini ve araba olduğunu söyledi. peki dedim ve sordum neyin var diye, bir şeylerin ters gittiği her halinden belliydi. üç tane cümle kurarak tüm sorununu anlattı, benim aklımda kalanlar ise kız arkadaşı var, beraber yaşıyorlar, yürümüyor falan filan. iç sesim konuşmaya başladı, ruh halinin hergün neden farklı olduğunu sonunda öğrenebilmiştim fakat neden insanlar olmayacağını bildikleri şeyler için çabalarlar ve neden bir başkası için üzülürler ki? beni aşan bir konu olduğu ortada. yine peki dedim ve sonunda arabaya bindik, anahtarı taktı ve nerede oturuyor olduğumu sordu, tarif ettiğimdeyse sevimli bir ifadeyle komşu olduğumuzu söyledi. arabadan indim ve evimdeyim. ilişkim bitmiş ama üzülmüyorum hayatım boyunca hiçbir zaman bir başkası için göz yaşı dökmüşlüğüm olmamıştı daha. aşkın, sevginin ne demek olduğunu bile bilmiyorum ve çevremde gördüklerime anlam veremiyorum. o günden sonra kız arkadaşının rahatsız olabileceğini düşünerek o bana naber deyip göz kırpmadıkça selam bile vermedim. başka bir şey konuştuğumuz da yoktu zaten.
yıllardan ikibindokuz, migrosa o kadar sık gitmiyorum. büyükçekmece sahilinde dolaşırken çok alakasız arkadaşlarımla beraber gördüm onu ve şaşkınlığım yüzünden bağırarak imam değil mi o deyip arkamı döndüm. o sırada da imam duyup bana bakmış ama arkamdan gördüğü için çıkaramamış. o günden sonra yine kaşılaşmalarımız devam etti, bu sefer bambaşka bir ortamın içerisindeydik. senelerdir her görüşümde tarif edemediğim bir his oluşuyor, adından başka bir şey bilmediğim, naber, nasılsın, iyiyimden başka kelime etmediğim bir yabancı benim için ama her gördüğümde anlamsız şekilde beni mutlu ediyor. fazla sorgulamadım o hislerimi ilk defa bir şeyi zamana bırakıyor, yakınlaşmak veya görmek için bir çaba sarfetmiyordum. samimi bir insandı, bende öyleydim ama nedendir bilinmez, muhabbetimizi hiçbir şekilde ilerletemedik. belki de bunu istemedik, farketmeden zamanını bekledik...
neredeyse bir sene suratını görmedim, işten çıkmış olmalıydı migrosta da göremiyordum ama fazla ortak arkadaşımız olduğu için karşılaştığımız süreç boyunca kiminle beraber olduğunu, nerede olduğunu, iyi veya kötü olduğunu onunda beni bildiği gibi biliyordum. bir şekilde insanlar biz birbirimizi sormadan bize anlatıyorlardı.
bundan yedi ay önce eski ilişkim yüzünden internetle fazla alakası olan bir insan değildim. gereksiz uzun sürmüş bir ilişki içerisindeydim, bitmişti ama bitemiyordu işte bilirsiniz. sıkıntıdan msnimi açtım ve anında ileti geldi. nasıl olduğumu sordu ve konuşmaya başladık. günlerce konuştuk, dertleştik, şarkılar gönderdik birbirimize sabahlara kadar. bir insan bana bu kadar benzeyemezdi, görüşlerimiz, yaşadıklarımız, hayata bakış açımız aynıydı. daha da yakından tanımaya başladıkça yemeden içmeden kesilmeye başladım. garip kalp çarpıntılarım oluyordu ve bir hafta içerisinde neredeyse altı kilo verdim. aşık mı olmuştum? bir insan neden biriyle hem facebook hesabından hem msnden hem de cep telefonundan aynı anda konuşsun ki? ebet ebet aşık olmuştum. ne ilişkimi ne sağlığımı ne de çevremi düşünür oldum. yıllardır görmemiştim ve görmek istediğimi söyledim yine sabaha kadar konuşmuş olduğumuz bir gün. sabah saat on civarlarında artık uyumamız gerektiğini farkettik ve konuşmayı bırakıp yataklarımıza gittik. iki saat sonra telefonuma bir mesaj geldi. mesaj imamdandı ve beylikdüzüne geliyorum yazıyordu. uyku falan kalmadı bende yataktan fırladım ve üç saatte anca hazırlanan bir bayan olarak yarım saatte kendimi dışarı çıkabilecek duruma getirdim. koşa koşa migrosa gittim, nefes nefeseydim ve karşımda duruyor, sevimli bir surat ifadesiyle bana bakıyordu. sarıldık dakikalarca ve vermiş olduğum bir söz olarak boynuna masum bir öpücük kondurdum.
o günden beri beraberiz, aynı bardaktan içiyor, aynı tabaktan yiyor, birlikte planlar yapıyor ve aynı yatağı paylaşıyoruz çoğu zaman. hayatımda tatmamış olduğum bir mutluluk veriyor bana ilk görmüş olduğum günden beri. ilişkimize başladığımız zaman anladık tüm yaşadıklarımızın sebebini. farketmeden en doğru zamanı beklemiştik. hiç yoktuk ama hep vardık hayatlarımızda. yedi ay, belki de kısa bir süreç ama ne zorluklar yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz bir çoğunu ama sevgimiz sayesinde o kadar güçlüyüz ki! bir çiftin başına gelebilecek en kötü şeyleri yaşamış olabiliriz belki de. parasızlık, ailelerimizin çıkarmış olduğu problemler, çevremizde yaşanan gereksiz olaylar, eski ilişkilerimiz, ciddi sağlık problemleri, beklenmedik süprizler ve dahası özel olmakla beraber birsürü problem.
kendi adıma konuşacağım, hayatımda yaşamış olduğum en kötü günleri geçiriyorum ama o kadar mükemmel bir sevgili ki bu imam, bir dakika bile yanımdan ayrılmadan huzurlu hissetmemi, gülmemi sağlıyor. kendini güvende hissetmek çok önemli bir şey bu zamanda hepimizin yaşadıklarını gözden geçirdiğimiz zaman, ben de dahil olmak üzere bir çok insan kendi ailesinin yanında bile bu güveni hissedemiyor. kollarının arasına uyuyor olduğum zamanlar huzur benim için, aşk'ın yanında olduğu zaman insanın tüm problemleri bir anda yok oluyormuş ben bunu öğrendim. aşkı öğrendim, kusursuz, mükemmel sevgilinin masallarda olmadığını öğrendim. hiçbir işe vakit ayıramayan bir insanın sabahlara kadar binlerce entry ve mesaj okuyabilmek için zaman ayırabileceğini öğrendim. bunlardan rahatsız olmamayı, onun şu an bana ait olduğunu ve yaşadığımız dış etkenler sayesinde ortaya çıkan problemler doğrultusunda ne yaşarsak yaşayalım hayatımın sonuna kadar benim kalabileceğini öğrendim. güvenmeyi öğrendim, aşkın gerçek olduğunu ve her şeyi doğru yaptığımız sürece sonsuzluğun imkansız olmadığını öğrendim. geçmişine bile kıskanmadan teşekkür edebilmeyi öğrendim, onu bir şekilde bana getirdiği için. aşk için gelecekten bile vaz geçilebilineceğini öğrendim. en önemlisi ise sevmeyi ve sevilmeyi en güzel şekilde öğrendim. ve bunların hepsini kusursuz olan bu sevgili sayesinde öğrendim.
benim olma şansını tanıdığın için sonsuz teşekkür ederim sevgilim. seni seviyorum.
tabuttamenemenyapanimamınkarısı