90’ lı yılların güzel filmlerinden birisidir. Başrolde Ahmet uğurlu oynuyor dar bi alanda yaşamaya çalışan hayat mücadelesi veren bi adamın öyküsünü anlatıyor esasında. Filmin ismine gelecek olursak tabutta, daracık alanda rövaşata atılır mı hayır, işte ismi burdan geliyor daracık bi alanda yaşamaya çalışan hayat mücadelesi veren bi adamın hikayesi.
yaşamın insanları daralttığı ve bunalttığı temasına uygun bir isim: tabutta bırakın röveşata yapmayı hareketsiz yatmak bile adamı daraltır. yaşam koşulları insanları bu denli darlıyor işte.
bu tarz Türk yapımı filmleri seviyorum.
aslında 90lar sonrası Türk filmlerini seviyorum.
ama yukarıda arkadaşın dediği gibi filmle ismi arasında bağlantı kuramadım.
filmi sosyolojik anlamda değerlendirirsek... neyse vazgeçtim.
Bunun yerine tüm filmin özeti niteliğinde güzel bir replik bırakalım:
“Soğuk olan hava değil Mahsun. insanlar soğuk. hayat çok soğuk. keşke bu kadar soğuk olmasaydı da dünya, sen de bu kadar üşümeseydin… Çok değil, bir iki aya kadar da kış biter zaten. idare et. Üşümezsin…”
kahveci: tayfan değil, dostun değil, akraban değil ne diye arka çıkıyosun bu adama, anlamayamadığım nokta bu.
reis: kaç şeker?
kahveci: şekersiz içiyorum.
reis: babam taksiciydi. bir gece saat 3 ya da 4'te bir sokaktan geçmek zorunda kalmış. yirmi sene önce. dar bir sokakmış. karanlık, ancak bir tek aracın geçebileceği dar bir sokak. sokağın ortasında bi masa varmış. masanın başında da bi adam. ne yapıyormuş biliyor musun? çorba içiyormuş. işkembe ya da kelle paça. sarımsaklar, sirkeler, biberler...
kahveci: meğer baban bir sirke düşmüş de haberi yok.
reis: tam bir masa. her neyse, babam taksiden inmiş. adama ne yapıyorsun? demiş. adam hiç cevap vermemiş. çekmiş tabancayı bang.
kahveci: bang
reis: o yüzden ne zaman dar bir yola girsem, o yolda bir masa, masada da çorba içen birini görsem geri vitesine alıyorum.
filmde olen dostlarinin mezari basinda icki icip bir parcada uzerine doken adamlar vardı.
benim tanidiklarimdan da var dedem sarabi cok severdi diye en kaliteli saraptan alip onu mezara dokup ucuzu kendisi icen. (vallahi bi tanidik)
insan boyle durumlarda yani sevdiği oyle yatarken bazen mantikli dusunemiyor ve fikri neyse o an zikri de o oluyor. bi an icin ruhunun tat alacagini filan dusunuyor (:
ne kadar garip düşünceler değil mi? insan mantığını kaybedince cok farkli bir ture donusebilir ya.
umarim mezarda yatanlara ayakta olanlarin yaptıkları yuzunden bi kötülük dokunmaz.
her neyse filmi izleyince ki gecen sene yazin izlemiştim birden vire havayi karanlik soguk siyah gormeye basladim, birden kis geldi usudum filan (: yatacak bi araba ici mi bulsam diye dusunmedim degil.
ilginc filmdi