"Tabiat-üstü"nün varlığını -"akla dayalı" olarak- savunan spesifik argümanları tartışmadan
önce, bu argümanların temelinde yatan yanılgıyı ortaya koymak yararlı olur.
Mantık yanılgılarından biri, "isbata çalışılan şeyi doğru varsayma" veya "dairesel argümantasyon" yanılgısı olarak adlandırılır. Bu yanılgı şu iki tarzdan birine benzer biçimde ortaya çıkar:
1. aynı cümle bir argümantasyonun hem öncülü, hem de sonucu olarak kullanılırsa; veya,
2. sonuç doğru varsayılmaksızın, öncüllerden birinin doğruluğunun isbatı mümkün olmazsa.
Mesela,
A der ki: "Şahıs-X, ilahi mesajlar almışdı."
B sorar : "Nereden biliyorsun?"
A : "Kitap-Y böyle yazıyor."
B : "Kitap-Y'nin güvenilir olduğunu nereden biliyorsun?"
A : "Çünkü, Kitap-Y, ilahi bir zat olan Şahıs-X tarafından yazılmıştır."
"Tabiat-üstü" argümanlarında da; kendisi isbata muhtaç bir şey, başka bir şeyin isbatına
dayanak olarak kullanılır.
Mesela, "Bir 'ilk Sebep' yoksa, evreni hangi sebep başlattı?" veya "Tabiat-üstüne inanmıyorsan, evrendeki bu fevkalade dizaynı nasıl izah ediyorsun?" gibi sorular, böyle bir yanılgıyı içerir. Birinci soru, evrenin herzaman varolmamış olduğu varsayımından hareket eder; ikinci soru ise, evrenin "fevkalade bir dizayn" teşhir ettiğini kabul eder. Oysa, "tabiat-üstü" nosyonunu savunan insan tarafından gerçekte isbat edilmesi gereken şey, "evrenin bir başlangıca ihtiyaç duyduğu" veya "evrende fevkalade bir dizayn olduğu"
iddialarıdır.
Bu yanılgının bir başka şekli şöyle ortaya çıkar: "ilk Sebep" olarak öne sürülen "tabiat-üstü" kuvvetin varlığı, "sadece mantık ve delillere dayalı olarak isbat edilecek" iddiasıyla başlayan bir argüman, sonra mutlaka inanca çağrı yapar.
Bu yanılgı, esasen birinci yanılgının aynısıdır; ancak, özel bir vurgu gerektirir. Bazı "tabiat-üstü" savunucuları, argümanlarda varolan bir kuvveti, her nasılsa kendilerinin görebildiğini, fakat bu kuvveti algılamak için "inanç"ın bir önşart olduğunu öne sürerler. Yani, "tabiat-üstü"nün varlığı için öne sürülen argümanların mantık kuralları açısından geçerli olmayabileceğini (dolayısiyle inanmayan bir insanı ikna etmeyeceğini), fakat inanmış olsa bu argümanların kuvvetini göreceğini iddia ederler.
Cine-inanan ve inanmayan iki insan arasında şöyle bir hayali diyalog düşünelim:
Cine-inanan (Ci): "Kafamın üstünde sihirli bir cin var."
Şüpheci (Ş): "Ben birşey görmüyorum."
Ci: "Tabii, o görünmez bir cin."
Ş: "Kafanın üstüne dokunuyorum, ama birşey hissetmiyorum."
Ci: "Çünkü, o maddeden yapılmamıştır. Sihirli dediğimi hatırlamıyor musun?"
Ci: "Cinimin varlığı, delil gerektiren birşey değil. Cinim hakkında sorulacak en son soru,
onun var olup olmadığıdır. Önce benim görünmez cin nosyonumu kabul etmemiz gerekir; ancak ondan sonra onun varlığı konusundaki delilleri gösterebiliriz.
Bu yaklaşımın irrasyonelliği aşikardır. Bir fikrin doğruluğu, ancak onun doğruluğunu isbat
eden deliller ortaya konduktan sonra kabul edilebilir. Bir fikri önce kabul edip, sonra onu
isbat edecek delil aramak anlamsızdır; böyle bir tavır, birazdan sokuşturulacak bir mantıksızlığı gizlemek için yapılmış bir elçabukluğundan başka birşey değildir. Bu, rasyonellik değil, rasyonelizasyondur.
Sırf argümanı geliştirmek için, diyalogdaki şüphecinin, delil görmeden önce, görünmeyen bir cin nosyonunu kabul ettiğini varsayalım. Cinin varoluşu hakkındaki delillerin tabiatı ne
olmalıydı?
Ş: "Tamam; delil olmasa da, cininin varlığını kabul etmeye razıyım; fakat, neye inandığımı
bile bilmediğim için, bana cinin hakkında daha çok şey söylemen lazım."
Ci: "Cinim, bütün yağmurların sebepidir."
Ş: "iyi ama, yağmur hadisesinde, cininin varolduğunu gösteren delil nedir?"
Ci: "Her yağmur yağdığında, cinimi eylem halinde görüyorsun. Daha ne delil isteyebilirsin?"
Bu diyalogdaki akış, dairesel argüman yanılgısını içermektedir. "Tabiat-üstü" argümanları da
benzer şekilde geliştirilir: önce, evrenin yaratılmış olduğu ve/veya düzenlilik arzettiği kabul edilir; sonra, yaratma ve/veya düzenlilik sağlama işinin ancak "tabiat-üstü" bir kuvvetle izah edilebileceği kabul edilir; daha sonra, evrenin gerçekten de varolduğuna ve
onun düzenlilik arz ettiğine işaret edilir; sonuç olarak, bir "tabiat-üstü" kuvvetin varlığına inanılması istenir.
"Tabiat-üstü" argümanlarının hepsi, temelde bu yanılgının üstüne bina olmuştur; fakat, değişik biçimlerde ortaya çıkarlar. Bu argümanlar üç kategoride guruplanabilir:
1. Tabiat Argümanı,
2. Kozmolojik Argümanlar (ilk Sebep Argümanı, Bağlantılılık Argümanı, Entropi Argümanı),
3. Dizayn Argümanları (Teleolojik Argüman, Analojik Argüman, Hayat Argümanı).