üzülerek söylüyorum ki kaba tabirle türkiye'de bulunan devlet üniversitelerinin yüzde 90'ı tabela üniversitesidir. özel üniversitelerin ise yüzde 95'i ticarethanedir. yani aslında hepsi birer yüksek lise dir. türkiye'deki gerçek üniversite sayısı 9 tanedir.
uluslararası standartlara göre dünyadaki en kaliteli 1 ile 10 arasındaki üniversiteler muhteşem seviyedeki üniversiteler. bizim bu seviyede üniversitemiz yok. 11 ile 100 arasındaki üniversiteler çok iyi seviyesindeki üniversiteler. bizim yine bu seviyede hiç üniversitemiz yok. 101 ile 500 arasındaki üniversiteler iyi seviyesindeki üniversiteler. bizden sadece koç üniversitesi bu seviyede. 501 ile 1000 arasındaki üniversiteler orta seviye üniversitelerdir. bizden sadece odtü, hacettepe, bilkent, istanbul teknik, boğaziçi, sabancı, istanbul ve ankara üniversitesi bu seviyeye ulaşabildi. 1000 ve 2000 arasındaki üniversiteler uluslararası standartlara göre kötü üniversiteler oluyor. bu seviyede ise türkiye'den yaklaşık 30 tane üniversite ya var ya yok. bunlardan bazıları erciyes, akdeniz, çukurova, 9 eylül üniversiteleri falan. yani geriye kalan üniversiteler o kadar berbat durumdalarki uluslararası standartlara göre kötü seviyesinde bile değiller. yani kötü seviyesinde bile olamayacak kadar berbatlar. özellikle 2006 yılından sonra açılan üniversitelerimizin neredeyse tamamı çöp.
bir üniversitenin kalitesi sadece kampüsünün büyüklüğüyle ve şehir merkezine yakınlığı ile ölçülmez. yayımlanan bilimsel makale sayısı, uluslararası yarışmalarda kazanılan ödüller, öğretim üyelerinin kalitesi, öğrenci profili gibi şeylerle bir üniversitenin kalitesi ölçülür. bugün birçok öğrencinin hayalini kurduğu odtü, hacettepe ve hatta boğaziçi bile uluslararası standartlarda anca orta kalite olarak görülüyor.
kısaca gerçek anlamda üniversite okumak istiyorsanız koç, bilkent, odtü, hacettepe, sabancı, istanbul teknik, boğaziçi, istanbul veya ankara üniversine gitmek zorundasınız. bu üniversiteler dışında kalan bütün okullar aslında yüksek lisedir . tamam, sizin üniversitenin çok büyük bir kampüsü olabilir. hatta deniz manzaralı da olabilir. hocalarınızı falan da çok seviyor olabilirsiniz ama bunların hiçbiri okuduğunuz üniversitenin aslında yüksek lise olduğu gerçeğini değiştirmez. örneğin marmara üniversitesi de çok köklü ve deniz manzaralı güzel bir kampüse sahip bir üniversite. ama uluslararası standartlara göre orta seviye bir üniversite bile değil.
özellikle hakkari, şırnak, bayburt, gümüşhane ve ardahan gibi üniversitelerde okuyan kişiler bunu sizi kırmak için söylemiyorum ama lütfen bu tür okullara üniversite demeyin. buralara yüksek lise demek bile yüksek liselere hakarettir.
(bkz: karamanoğlu mehmet bey üniversitesi)
küçük şehirlerde bir fakültenin üstüne, 2007 yılında gelen bir kanunla kurulan on yedi üniversitedir.
genelde küçük yerleşim merkezlerini sonradan şehir haline getirmiş hükümetin, bahsi geçen şehirciği* geliştirmek amaçlı açılır bu üniversiteler.
şehir halkı öğrenciyi kolay kabullenmez, ama öğrencisiz de o şehir bir hiçtir.
bu tip şehirler bir öğrenciler dönem açılıp da akın akın geldiklerinde, bir de almancılar döndüklerinde şehir gibi görünürler ancak insanın gözüne.
içeriye yerleştirilen okutman, araştırma görevlilerinin 2-3 yılda bir ünvan alıp çatır çatır yükseldiği üniversitelerdir. akp zihniyetinin geleceğin hoca kadrosuna yerleşebilmek için açtığı üniversiteler.
akademik bir planlama ve temelden uzak, politik gerekceler one surulerek-ab istatistiklerini tutturmak, yerel ekonomilerde hareket yaratmak ve oy beklentisi gibi nedenlerle kurulan universitelerdir.
eloğlunun* evrenin belli belirsiz yerlerinde fink atmaya hazırlandığı dönemde, daha doğru düzgün üniversite bile kuramamış aptal bir ülkede bulunan üniversite türleri.
fakülteyi bozup üniversite yaparlar.
birkaç sene daha geçsin, ilköğretim okullarını bozup üniversite yapacaklar.
ne de olsa beton yığını.
fotokopicilik düzenine dayalı bir eğitimle adam mı olacaktı ülke?
hayalperest olmamalı.
olan bitenden de anlaşılıyor olsa gerek,
üniversite kelimesi yök'e beton yığınından ibaret bir yapıyı çağrıştırmakta.
bir de her sene gençlerin umudunu kırarak beslenir bu yök.
tekinde bile elle tutulur bir bilimsel araştırma olmayan, prof kadrosu büyük ihtimalle boş olan ve okutman kadrosuna doldurulmuş yandaş kişilerce eğitim verilen üniversitelerdir.yakında bizim köye de kurulur.
bir türlü öğrenmedi şu millet nicel ile nitel arasındaki farkı.
Üniversiteye türban'ın girmesi için yapılan yasal düzenlemelerin hemen akabinde bu düzenlemeler bir serbestlik getirmediği bilindiği halde türbanlı kızları üniversitelere alan üniversitelerdir.
Bu tabela üniversiteler dışında köklü ve akademik olarak ön planda olan üniversitelerden hemen hepsi yasağı uygulamya devam etmiştir. Danıştay kararı sonrasında da eski uygulamaya paşa paşa dönmek zorunda kalmışlardır.
Bu üniversitelerin ne için kurulduklarını hepimiz biliyoruz zaten.
geçen yıl ülkemizde 17 adet açılan, fakülteden bozma üniversiteye çevrilen, ayrılan bütçeden dolayı yeteri kadar öğrencilerine kültürel, sosyal ve eğitim bakımından hizmet veremeyen, gelişmesini beklediğimiz adı üstündeki üniversitelerdir. üniversite ismini koyup tabelayı dikmekle olmuyor, sanki yeteri kadar ön yatırım yapılsada 17 yerine 5 olsaydı daha yararlı olcaktı diye düşünüyorum.
cnn turk'un bu haftaki haber dizisidir. hükümetin yeni açmış olduğu 17 üniversiteyi kapsayan röportajlarla bezenmiş belgesel niteliğinde bir yayındır.
bu 17 üniversiteye maliye bakanlığı toplam 150 milyon lira -bu miktar istanbul üniversitesi'nin bütçesinin 3'te 1'ine bile tekabül etmiyor- bütçe ayırmış. üstelik bunu üniversiteler; ne zaman isterse veya üniversiteler ihtiyaç duyduğunda değil, maliye bakanlığı'nın uygun gördüğü zamanlarda alabilmekteymiş.
bu 17 üniversitelerdeki öğrenciler ve öğetim görevlileri ile yapılan görüşmelerde de birçok derse, kadro sıkıntısı sebebiyle farklı branşların hocalarının girdiğinden bahsetmekteler. bir öğrencinin "lisede okurken haftanın 3 günü laboratuvarda ders yapıyorduk, 2 senedir üniversitede laboratuvar yüzü görmedim desem yeridir" cümlesi dikkate değerdir.
hükümet 5,5 yıldır iktidarda, akademik kadro yeterince açmıyor, yök ile kavgalarında da "yök önce gitsin öğretim elemanı yetiştirsin" diye serzenişte bulunuyorlardı. millet de hükümetin bu bilinçli eksik bilgilendirmesini afiyetle yiyordu. sen kadro vermezsen nasıl öğretim elemanı sayısı fazlalaşacak?
17 yeni üniversite altyapısı hazırlanmadan açılmıştır. öss'nin mağdur ettiği gençliği kurtarmanın yolu, her yere yüzlerce üniversite açmaktan geçmez. eğitim sisteminin baştan aşağıya gerçek bir reformla yenilenmesinden geçer.
tabi, günü kurtarmak varken, siyasi rant peşinde koşmak varken neden "vatandaşa hizmet" edilsin ki? sistem bir anda doğru değişince, çağdaş bir eğitim sistemi gelince kimleri kandıracağız o zaman? her dediğimizi yutacak mı halk? en iyisi yavaş yavaş kendi siyasi düşünce sisteminize uygun bir eğitim sistemi yaratmak değil mi?
çoğu gazi, erciyes, trakya, katü,süleyman demirel, selçuk, erzurum, dicle, fırat üniversitelerinin bu şehirdeki bölümlerine "yeni üniversiteymiş gibi" tabela asmakla kurulmuş (ayrıca ekonomik kaygılar ile bulunduğu şehri öğrencileri söğüşlemek suretiyle kalkındırmayı da amaçlar peki akademik amaç ? siktir et ben aldığım "oy"a bakarım) üniversiteler daha doğrusu yüksek liselerdir.