tabakat ı hayat

entry1 galeri0
    1.
  1. HAYAT TABAKALARI demektir.

    Hayat tabakaları beştir:

    "Birinci hayat tabakası: Bizim hayatımızdır ki, çok kayıtlarla sınırlıdır. Gerçekten de insan, hayvan ve bitki hayatları çok sınırlıdır. Doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler. Hayatları boyunca beslenmeye mecburdular. Kabiliyetleri ve duyuları sınırlıdır. Bitkiler gezip dolaşamaz, karada yaşayanlar uçamaz veya suda yaşayamazlar, suda yaşayanlar su dışında yaşayamazlar. Görme, işitme, dokunma, koku ve tad alma duyuları her canlı için farklı olmakla beraber neticede hepsi sınırlıdır. Örneğin, duvarın arkasını göremeyiz, belli frekansın altındaki veya üstündeki sesleri duyamayız, koku alma yeteneğimiz yine sınırlıdır."

    "ikinci hayat tabakası: Hz. Hızır ve ilyas Aleyhisselamın hayatlarıdır ki, bir derece serbesttir. Yani bir vakitte pek çok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beşeri ihtiyaçlarla sınırlı değildirler. Bazen istedikleri vakit bizim gibi yerler, içerler; fakat bizim gibi mecbur değildirler. Bazen de, nurani bir varlık olup, farklı bir hayat tabakasında melekler ve/veya cinler gibi hayat sürerler."
    Kur'an-ı Kerim Kehf Suresinde, Hızır Aleyhisselam'ın ismi zikredilmeden Hz. Musa (A.S.) ile olan macerası anlatılır. Yine Hz. ilyas (A.S.) ise bazı yerde "ilyas", bazı yerde ise "ilyasin" ismiyle zikredilir. Ayrıca pek çok kaynaktan nakledilen sahih hadislerde de, Hz. Hızır ve Hz. ilyas'tan bahsedilir. Dünyamızda olan biten her şeyi beş duyu organımızla algılama ve anlamaya alışmış ve şartlanmış olan bizler, farklı bir hayat tabakası ve yaşam biçimini anlamakta zorlanıyoruz. Bu nedenle bazı mühim ulema bile Hz. Hızır ile Hz. ilyas'ın varlığını kabul etmekle birlikte, bir dönem yaşamış ve ölmüş birer peygamber veya büyük bir veli olduğunu beyan etmişlerdir.
    Fakat gerek sahih hadisler, gerekse ehli şuhud ve keşif olan bir çok büyük alim ve evliyanın Hazreti Hızır ile olan maceraları, Hazreti Hızır Aleyhisselamın hayatta olduğunu ispat eder. Hazreti Hızır'ın görülmesine ilişkin hadiseler pek çoktur.

    "Üçüncü hayat tabakası: Hazreti idris ve Hazreti isa Aleyhimesselamın hayat tabakalarıdır ki, beşeri ihtiyaç ve zaruretlerden tamamen sıyrılmış ve melek gibi nurani bir hayat sürmektedirler. Ancak meleklerin belli bir vücut kalıpları ve şekilleri olmamasına rağmen, Hz. idris ve Hz. isa (A.S), dünyadaki bedenlerine benzer nurani bir vücutla semavattaki makamlarında bulunurlar."
    "Allah elçisi Meryem oğlu isâ'yı öldürdük demeleri yüzünden onları lanetledik. Halbuki onu ne öldürdüler ne de astılar, fakat öldürdükleri onlara îsâ gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedir; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir sağlam bilgileri yoktur. Kesin olarak onu öldürmediler, bilâkis Allah onu kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir."(Nisa, 4/157)

    "Dördüncü tabaka-i hayat: Şehitlerin hayatıdır. Nass-ı Kur’ân’la, şehitlerin, kabir ehlinin daha ötesinde bir tabaka-i hayatları vardır."
    “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın.”(Âl-i imrân, 3/169)
    “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin. Onlar diridirler, fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara, 2/154)
    "Onlar fâni hayatı terk ederek ebedi bir hayata ermişlerdir. Kendilerine tahsis edilen yüksek makamlarda rızıklandırılmaktadırlar. Yerler, içerler, gezerler, dünyadaki hayatın kat kat üstünde gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akla hayale gelmedik bir hayat yaşarlar.
    "Evet, şehitler, hayat-ı dünyevîlerini hak yolunda feda ettikleri için, Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden, onlara dünya hayatına benzer, fakat kedersiz zahmetsiz bir hayatı, âlem-i berzahta onlara ihsan eder. Onlar kendilerini ölmüş bilmiyorlar. Yalnız kendilerinin daha iyi bir âleme gittiklerini biliyorlar, kemâl-i saadetle lezzetleri tadıyorlar, ölümdeki ayrılık acılığını hissetmiyorlar. Kabir ehlinin gerçi ruhları bâkidir; fakat kendilerini ölmüş biliyorlar. Berzahta aldıkları lezzet ve saadet, şehitlerin lezzetine yetişmez."
    "Nasıl ki, iki adam bir rüyada cennet gibi bir güzel saraya girerler. Birisi rüyada olduğunu bilir; aldığı keyif ve lezzet pek noksandır. 'Ben uyansam şu lezzet kaçacak.' diye düşünür. Diğeri rüyada olduğunu bilmiyor; hakikî lezzet ile hakikî saadete mazhar olur. işte, âlem-i berzahtaki ölüler ve şehitlerin kabir hayatından istifadeleri öyle farklıdır. Bir çok rivayetle, şehitlerin bu tarz-ı hayata mazhariyetleri ve kendilerini sağ bildikleri sabit ve kat’îdir. Hattâ, Seyyidü’ş-Şüheda olan Hazret-i Hamza Radıyallahu Anh, tekraren olaylarla, kendine sığınanadamları muhafaza etmesi ve dünyevî işlerini görmesi ve gördürmesi gibi çok olaylar, bu hayat tabakasını aydınlatmış ve ispat edilmiş."

    "Beşinci tabaka-i hayat: Kabir ehlinin hayat-ı ruhanîleridir. Evet, ölüm, tebdil i mekândır, ruhun serbest bırakılmasıdır, vazifeden terhistir; idam ve yokluk değildir. Hadsiz vakalarla evliyanın ruhlarının görülmesi ve diğer vefat etmiş insanların manevi hayatta bizlerle münasebetleri ve bizlere gayb aleminden verdikleri haberler gibi çok deliller, o tabaka-i hayatı aydınlatır ve ispat eder."
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük