kitleleri bir noktaya mobilize edebilmenin ilk şartı sade ve kanıttan uzak net bir iddia ortaya atmaktır. sonraki aşamasıysa bu iddiayı olabildiğince sık ve ilk halini bozmadan tekrar etmektir. belirli bir süre sonra mutlaka ama mutlaka belli bir kesim arasında bu fikir önce şüphe olarak yer edecek, ardından fikrin ortaya atıldığı kaynak unutularak beğenilmese bile içselleştirilecektir.
cumhuriyet dönemine gönderme yapılarak ortaya atılan bu fikrin bugün geldiği nokta tam olarak tekrar aşamasıdır. maalesef içselleşmesine de az bir zaman kalmıştır.
şimdi, yeni türeyen ve önü alınamayan bu azgın demokrat orospu çocuklarına bende faşizmle ırkçılığı ayırmadan birkaç soru sorayım.
türk tarihinde, sa ve squadristi tarzı yapılanması olan, yabancılara ve halkına saldırılar organize edip, suikastler düzenlemek
amaçlı kurulmuş bir birlik var mıdır?
türk tarihinde, politruklar tarafından asimile olmayan azınlıklar yok edilme gayesiyle cephenin en ön saflarına yerleştirilmiş midir?
devlet einsatzgruppen adında bir tümen kurup türk olmayanları yok etmeye çalışmış mıdır?
türk tarihinde ari ırk yaratma politikası güdüldü mü, sosyal darvinizm hedefi koyulmuş mudur ?
siz türkiye' de evi yakılan, kundaklanan arap, kürt veya avrupalı duydunuz mu ?
siz yurtdışına çıktığınızda sokakta yüksek sesle muhabbet edip, en işlek sahillerinden birisinde herkesin gözü önünde denize
işeyebiliyor musunuz ? çok basit bak, yüksek ses.
size rusyanın güzide otellerinde, turist olduğunuz için otelin halısahasının, tenis kordunun kullanım hakkında öncelik sağlıyorlar
mı ve dilinizi konuşan animatörler var mı ?
malezyada malay ırkına tanınan öncelik sizin üniversitelerinizde türk ırkından gelen öğrencilere tanınıyor mu?
kodumun türk düşmanlarına ağır gelince faşist olarak anılırız biz sorun yok. bence siz neden ecnebi hayranısınız onu düşünün bakalım. ecnebilerin çoğalttığı ırklardan olmak istemek faşizmin önüne yatmak, emperyalizmin ağababalığına diz çökmekle eş değer. kodumun amipleri!
Demekki zamanında gerkesin bizden ötürü bir kuyruk acısı varki herkes bize düşman. Hem olsunlarda savaş zamanında köylerimiz yağmalayan ermeniler dünya savaşında arkamızdan vuran araplar ülkeyi bölmeye çalışan kürtlerle dost olmasakta olur
türkler faşist değil ancak diğer sömürge sahibi ülkelerin yurttaşları ne kadar vatanseverse türklerin sırtına onların kendi ırklarıyla övünme hakkının onda birini vermezsen tanımazsan tabi ırkçı dersin. ancak sözkonusu faşizm ise, faşizm başlı başına bir sistematiktir, doktrindir. toplumu cahil bırakmak, yoksul bırakmak, liderin peşinden sürüklemek, belli bir ırkın ekonomide ve piyasada iş yapmasını sağlamak devlette kadrolaşmasına izin vermek anlamında mussolini nin bir tezidir. toplum faşizm'den haz ediyor mu? geçtiğimiz 20 senedir hep olduğundan daha fazla haz ediyor. burası doğru. devlet sol ideolojilerden ziyade sağ ideğolojilere daha yakın. bunu toplum istiyor. ancak tam anlamıyla faşist bir rejim inşaa edebilecek bir donanımı ve bilimsel altyapısı var mı türk ırkının? burada tamamen türkiye türklerinden bahsediyorum. bence yok. sadece günü kurtarmak için millet sanayide göz açsın, cep telefonu dükkanı mağazası açsın, imalat ve ihracat yapmayayım, döviz akışını garanti altına alacak bilimsel keşifler ve arge yapmadan biat edene hibe yağdırayım demekle tüketime dayalı ekonomiyle halkı sürekli borçlandırarak faşist bir rejim kuramazsınız. bakın akp ile fetönün arası açıldı, üstün bireysel yetenekleriyle gerici ideolojileri angaje edecek ters toplum mühendisliği yapacak bir kadrosu kaldı mı hükümetin? kalmadı. hangi bilgi ve teknik ile hem liberal ekonomiyi hem de sol ideolojileri bastırıp ikisinin de elinden alıp faşist rejim kuracaksınız? 1960 lardan beri her 10-12 senelik periyodlarla türkiye bölünmeye çalışılıyor. kürt-türk sağ-sol faşist-komunist şimdi de laik-antilaik diye memleket bölünüyor. bilmem kaç trilyonluk bor madeni üzerinde oturuyoruz muz cumhuriyetini kuracağız osmanlıyı geri getireceğiz diye osmanlı-ülkü-türk ocaklarında tarikatlerde şeyhler şıhlar milletin beynini yıkıyor. türk kimliği araplaştırılıyor. daldan dala atlıyorum kusura bakmayın. tüm islam ülkelerinde insanlar sıcak bir enerji ile islami yönlerini öne çıkaracak şekilde giyinip-konuşup davranabiliyor. ancak tahakküm ve tasdik almış başını gitmiş. atatürk islam dinini ve gereklerini insanların ne ölçüde ne kadar yaşamak istiyorlarsa o kadar yaşamalarının başka başka insanların tahakkümü altına girmemelerinin zeminin hazırlamış. bu da bunun adı da türk milletidir. islam ülkelerinin -ki birçoğu da avrupalı ülkelerin sömürgesidir- islamı yaşama biçimleri ve uygulamaları birbirine benzemez. bizim de farkımız bu olsun. illa alıp da suudi anayasasını başımıza giydirmenin gereği yok. hah. bu anlamda. türkiyedeki faşizm tam anlamı ile aslında toplumun faşist eğilmlernin onların sonunu getirecek şekilde topluma karşı kullanılması anlamında "antagonist" yani kahramanlık duygularını sömürme anlamındadır. toplum kandırılmıyor olsa da ortalama gelir düzeyini 20.000 - 50.000 dolar seviyesine çıkarmak maksadı ile belli bir zümreyi "upgrade" edip olanaklar ve ayrıcalıklar tanınıyor olsa, o "faşizm"e can kurban. burada asıl maksat insanları birbirine kırdırmak. ayrışma yaratmak ve bölmek. tamamen düşük ya da ortalama iq ya sahip ve nispeten tahsilsiz insanların öfke ve kinine ve hezeyanlarına yönelik açıklamalar ve uygulamalar yapılıyor. bütün dünya ülkelerinde abd ingiltere almanya da dahil zaten halkın %50 den fazlası çok ta tahsilli ya da zeki değildir. maksat bunu lehine çevirmek olmamalıdır. peki bir faşist rejim söz konusu ise, ya da toplum faşizmden haz ediyor ise, bu bir çöküşü ya da bir sonu gözle görülür bir yok oluşu getirir mi? korkarım ki getirmez. kamboçya örneğinde olduğu gibi. çünki çöküşün ya da yozlaşmanın getirdiği külfeti siz devlet olarak faiz borç ve fiyat artışları olarak topluma yansıtırsınız, ve faşist rejiminizi finanse eder sürdürürsünüz. "son" dediğimiz nokta hiçbir zaman gelmez. ta ki 17 yaşında elinde kalaşnikof lu veletler başınıza dikilip okuma yazma bilmeden pirinç tarlalarında çalışırken -hala hayatta kalmış iseniz- bulunca anlarsınız sonun geldiğini. ya da ülkenizin topraklarının %60-%70 inin araplara ve israillilere satılmış olduğunu ve bu topraklara sizin ordunuzun ve polisin bile girememesi için silahlandırılmış askerler şehir merkezinde gezerken görürsünüz. anlayacağınız, türkiye'de bir "faşizm" tehdidi yok, yozlaşmanın ve gericiliğin ilkel dürtülerin boş vaatlerle kirli emeller için topluma karşı kullanılması var. faşizm olsa ya da türk ırkının faşist duyguları biz türklerin çıkarları için ullanılıyor olsa, buna faşizm dersin. o da bir erdem dir. anladınız siz daha fazla yazamayacağım...