malum ortaçağ avrupası karanlığında adamlar karanlığa mahkumken bizler burada, uzaktan kumandalı elektrikli lambalarımzın altında, duşakabinlerimizde yıkandığımız için ayıp edilmiş cümle. sanki avrupada ortaçağ varken burada uzay çağı vardı.
çok ergen doldu sözlük. "ortaçağ avrupası karanlığında" tamlaması yazabilen herkes tespit yapıyor anasını satayım.
toplu taşıma araçlarını kullananları kapsamayan bir tespit...
yazın ortasında 45 derecede binin bakalım taksim otobüsüne!... kaç durak nefes almadan gidebileceksiniz sorarım ben size. 40'lık bir paket ıslak mendil bitirdim be ne diyorsun sen!... koyun postu gibi kokuyor resmen içerisi.
sık yıkanmayı bırak! ergen hafta da bir yıkanmıyor herhalde. bir de sevgilisine sarılacak diye o sıcakta koltuk altlarını ikide birde havalandırma! ıyyyyy...
taksim'e ruhunu teslim etmeden varırsan ne mutlu sana. çok indiğimi bilirim elmadağ'da! ancak oraya kadar idare edebildim...
yıkanmaktan hiçbir yerimiz sulanmış filan değil bizim. hatta 21 nci yy da pislikten kokuşacak olanlarımız var hala hazırda...
fransızlarda çok aşık oldukları için akılları iyi çalışmaz. mantıklı karar verip, mantıklı yorumlar yapamazlar. bu yüzden fransız dr. augustin cabanès'in önermesinin gerçeklik payı yoktur.
çok yıkanmakla beynin sulanması arasında muhteşem bir bağ kurulmuş. tebrik ediyorum. tabi kafatasımızda delik var, su kaçırıyor bilmiyor musunuz siz?
(bkz: böyle başlığa böyle entry)
beynimin sulanması kokmaktan iyidir herhalde. türk olsun bizim olsun. ister sulu ister susuz olsun...*