öyle aniden gelişmiyo.4-5 yılda yapamazsın bu işi,kötü eğitimin telafisi yoktur,eğitim kadar aile yapısıda önemlidir.
mesela ilk tiyatro şenliği atinada m.ö.534 yılında yapılmış yani avrupada tiyatronun bu şekle gelmesi yüzyıllar sürmüş.peki bu tiyatronun bize gelmesi 1839.
opera ilk 1594 yılında daphne adlı eserle ortaya çıkıyo.günümüze gelmesi 400 yıl almış.bize 1843 yılında gelmiş.
bale 1581 yılında italyada tohumlanıyo ve günümüze gelmesi 400 yıl alıyo.bize 1880 lerde geliyo.
yani önce altyapı gerektirir.öyle 5 yılda sanatta devrim yapamazsınız.sanat dediğimiz yalnız opera değil,bugün çoğu kişiye sorsan ruşen aliyi bilmeyecek.tsm den başka sanat kalmamış,hat sanatından tezhipe heykelciliğe,çiniciliğe herşey ölmüş.
Sanatçıların halkı hor görmeleriyle alakalidır. Topluma değil belirli bir zümreye oynarlar.
Sanatcı diye geçinenler fazıl say müjdat gezen gibi tipler olduğu sürece sanat halka inemez.
yaşadığımız zamanda, adına müzik denilen garabet zaten sanat değildir.
türk halkı sanattan anlamaz. çünkü egitim müfredatında sanata yer yoktur. sanattan anlamayan kitle, haliyle hakettiği değeri de veremez.
Sanat nedir ne için vardır hangi şartlar altında hangi amaca hizmet eder sorularının cevabı bilinmediği için sanata değer verilmez.
Sanatçı meçhule aşıktır. Dünyamız da hayatımız da o kadar dar ki meçhulü tefekkür eden dahi yok.
Bir diğer sebep de insanlığın ruhunu kaybetmiş olması. Maddeci anlayış ile birlikte insanlar bedii zevk, estetik duygularını pek tabii kaybettiler. Bu nedenle ortaya eser koyabilmek zorlaşırken ortaya konan eserler de sanattan bi haber. Ruhu ait olduğu yere teslim etmeli ve ruhu ihtiyacı olan ile doyurmalıdır. Gerisi gelecektir bir gün elbet.
şimdi bizim üst katta tenor var. adamın sesi muazzam, bizim evdeki bardakları bile ortadan ikiye çatlatıyor bir bağırışında.
adam konservatuarda okumuş, şan dersleri falan, acayip entelektüel.
ama işsiz. kapağı atamamış devlete.
özel sektörde de tenora nasıl ihtiyaç olacak ki!
mesela hırdavatçıya gitse "ben tenorum abi bana uygun bir iş var mı" dese, adam "tenor ne ki taşak mı geçiyon adamla" deyip süpürgeyle kovalar.
şimdi bazen bakıyorum adam balkon yıkıyor, temizlik yapıyor, biskolata erkeği gibi önlük giyip küveti ovalıyor falan.
geçen şekeri bitmiş istedi, dertleştik biraz.
adam ben sanatçıyım diyor tenorum diyor ama işsiz. ssk borcu gelmiş 3.000 tl. şimdi ben tenorum sgk ya gidip nasıl yapılandırayım ruhum kasılıyor o tip yerlerde, sanatçıyız neticesinde diyor. hak verdim. ağladı yanımda.
babasının eline bakıyor 30 yaşında. dolan gözlerini peçeteyle sildim. bana sonra kek yaptı havuçlu.. ıssız adam gibi amk. az yüz versem bana yazacak
dedim kardeş hadi sana ben iş bulucam yaylan.
bizde sanata sanatçıya değer verilmiyor maalesef ben bile değer vermedim adamcağıza.
türkiyedeki sanatçıyım diye gezenlerin çoğunun ne sanatı sanat için, ne de sanatı insan için yapmadığından kaynaklanır, sanatı kendileri için, para için yaparlar. diğer sanatçılar ise yaptıklarıyla tanınmaya çalışır ancak pek fazla reklamları yapılmadığı için başarılı olamazlar.
her gün meydanlarda gördüğümüz, yanından geçtiğimiz, beğenerek baktığımız heykellerin kaç tanesinin heykeltraşına bakıyoruz, daha sonra o isimleri araştırıp, başka heykellerini buluyoruz ?
nitekim bu sadece türkiyede değil, tüm dünyada böyledir ancak batılı ülkelerde sanatçıların kendi reklamlarını yapmaları için devlet tarafından destek verilir. muhtemelen türkiyede de bu destek vardır ancak yeterliliği tartışılır.
sanattan tek anladığımız tiyatro ve opera, ama bizim aslına bakılırsa geniş bir halk sanatımız da var. nitekim bunlar tiyatro ve operadan daha az ilgi ve alaka görüyor. Milli sanatı güçlendirmeden yabancı kökenli sanat dallarına önem vermenin bana sorarsanız bir manası yoktur. senin memleketinde köklü bir gelenek olan aşıklık ölüyor, bale yapsan ne yazar, yapmasan ne yazar.