neden bor değilde, nükleer santral diye düşündüğüm olay. bu proje uygulandığı takdir de, o malum örgüt'ün ilk hedefi olacaktır. neden önlerine hedef koyalım ki. ayrıca 50 gr bor madeni, bulgaristan gibi bir ülkenin *50 yıllık enerji ihtiyacını karşılıyormuş. bence bu santral işi pahalı, uzun sürecek bir iş ve tehlikeli olacaktır. tabii ki türk silahlı kuvvetlerine güvenim sonsuz ama neden abilerimizin başına bir dert daha açalım ki. neden avrupanın 50 yıl gerisinde gidelim ki? ayrıca ilk çağ uygarlılarının çoğu maden devirlerini tam yaşamamıştır. yani mısır bakır işlerken anadoluda demir işleniyordu ve mısır hemen demire geçti kalayı kullanmadı. bizde ya hidrojene geçelim yada bor'a. bor'u porselen yapmak için değilde enerji için kullanalım.
şimdiye kadar geç bile kalınmış hadise. nedense hep felaket senaryoları yazılırken hiç iyi tarafından bakılmayan sürekli zararları ve çevre kirliliği yaratacagından bahsedilmekte bugün fransanın bütün enerjisi nükleer santrallerden karşılanırken nedense sahilleri de bi okadar türist kaynayan bir ülke örneğini kimse değerlendirmiyor.
bu konuyu banu güven NTV MAG dergisinin OCAK 2000 sayısında yazarak çoktan kapatmıştır başka da denilecek pek bişey yoktur.
...almanya'da sosyal demokrat-yeşil koalisyon nükleer santralleri aşamalı olarak kapatma konusundaki kararını uygulamaya başladı bile.buna göre ülkenin elektrik enerjisinin yaklaşık üçte birini sağlayan 19 nükleer santral 30-40 yıllık bir süre içinde tasfiye edilecek.
isveç de ülkedeki 12 santralden birini kapattı.Belçika hükümeti de nükleer santrallerden birini kapatma niyetinde olduğunu açıkladı.Danimarka'da ise enerji tüketiminin yüzde 12'si rüzgarla karşılanıyor,hedeflenen bu oranın 2030 yılında yüzde 50'ye çıkarılması.
Avrupa birliği de üyeliğe aday ülkelerin nükleer santralerinin ne durumda olduğuyla yakından ilgileniyor.Ukrayna ve Slovakya ile yapılan görüşmelerde bu ülkelerin Sovyet yapımı eski teknolojiyle çalışan nükleer santrallerini kapatmaları istendi.Ukrayna 2010'da Slovakya ise 2008'e kadar bu santrallerin faaliyetlerini durduracaklarını bildirdiler.
AB'ye üyelik müzakerelerine başlayacak olan Bulgaristan da Kozluduy santralinin 2002 yılında kapatılacağını açıkladı....
Kendi içinde yenilenebilir enerji kaynaklarına dönen avrupa,türkiye'yi de izlemeye almış durumda...
buna rağmen halen nükleer enerji santrali isteyenleri hayretle izlemek gerek gibi.
efendim nükleer enerjinin hammaddesi uranyum ve toryumdur kabaca söylemek gerekirsa..malum bu iki maden ülkemizde bolca bulunmaktadır..dünya üzerinde 437 adet nükleer santral mevcut durumdadır..bu güne kadar 1979 da ABD ve 1986 da (bizim de yakından bildiğimiz) Ukrayan'da olmak üzere iki adet nükleer sızıntı vakası yaşanmıştır..bu gibi durumların etkileri son derece vahimdir tahmininiz üzere..lakin sizinde fark edeceğiniz üzere oran son derece düşüktür ayrıca teknolojik olarak o tarihler bugunun teknoloji ise kıyaslanamaz...
nükleer enerji santralleri normal çalışır durumda etrafa kesinlikle radyasyon yaymazlar..yani herhangi bir nükleer santrale sıtınızı dayayıp 10 yıl öyle kalsanız dahi sizin üzerinizde hiç bir olumsuz etkisi olmaz..bunun dışında gelişen teknooji sayesinde atıklarda doğaya ve insana zarar vermiyecek şekilde muhafaza edilebiliyor..
nükleer enerjinin kabaca tarifini yaptıktan sonra neden nükleer enerji sorusuna gelelim..çok basit matematiksel bir hesapla buna cevap verilebilir...500 grm kömür 1Kw saat ,, aynı oradan petrol 2 Kw saat enerji üretirkenuranyumdan 30.000 KW saat enerji elde edilebiliyor...bugün bizim gibi enerji konusunda dışarıya bağımlılığı çok yüksek oranlarda olan bir ülke için altın bir fırsattır..
tabi nükleer enerjiye karşı çıkılmasının nedenlerinden biriside sızıntı tehlikesdir..lakin bugün komşu ülkelerin hepsinde ve bizim sınırlarımıza çok yakın bölgelerinde nükleer santraller vardır..oralarda meydana gelebilecek bir sızıntıda bizim sinop da meydana gelecek olandan farklı bir etki yapmıyacaktır bizim üzerimizde..yani sorun ülkeler bazında değil daha geniş bir açıdan deyerlendirilmelidir..
yani sonuç olarak: nükleer enerji beraberinde taşıdığı bazı riskler ile son derece iyi bir enerji kaynağıdır..beraberinde taşıdığı riskler ise minimum seviyeye çekilebilir..yani iş bizde sonuçlanıyor..benim kişisel fikrim ise : gerekli tedbirlerin alınması ardından nükleer enerjiye geçilmesi yönündedir..
kazakistan'ın dünyada bilinen uranyumum rezervlerinin çoğuna sahip olduğu düşünüldüğünde ~http://www.inb.gov.br/english/reservasMundiais.asp ~, uygun anlaşmalarla türkiye tarafından çıkarılırsa abd veya kanada'ya bağımlı olmayacağımız (en azından sarf malzemesi olarak) ama yine de teknolojinin oradan gelecek olduğu oluşum.
Sadece; batı ülkelerinin bakın biz kapatıyoruz şu şu eski santralleri söylemlerine kulak asan ama ardında gelen şu kadar yeni santral açıyoruz kısmını gözardı eden kesim biraz daha düşünse, binlerce köyün boşaltılmayıp, antik eserlerin su altına gömülmemesini sağlayacak, nükleer atıkların ise eski ümraniye çöplüğü gibi bir oluşumla çepeçevre ele alınarak kontrol edebileceği (gerekirse nasıl batılar yapıyorsa biz de gider bi afrika ülkesine üstüne para vererek gömeriz), gelişen teknoloji ile daha temiz ve randımanlı çalışan bir sistem; ha sıfır kirlilik diyorsan gider rüzgar santrali kurarsın bütün karadeniz dağlarına , ama sonra illa ki birileri çıkacak canım karadeniz dağımda manzaramı bozuyorsun diye.
o kadar tehlikesiz kaynağımız olup da bunu kullanmayıp, çernobilden 20 yıl sonra hem de çernobilden çok ağır bir şekilde hasar almış olan bir şehre nükleer santral kurulması...hak verenleri anlamam imkansız
sinopluların nükleeer santralı protesto etmek amacıyla 25 bin imza toplandığı olay. ayrıca 26 nisan 2006 saat 19.30 da Galatasaray Lisesi önünden Taksim Meydanı na kadar oluşturulacak insan zinciri eylemi yapılacak.
zehirli atıkların dahi takibini yapamayan bu ülke acaba nükleer santralin kontrolünü nasıl yapcaktır diye beni düşündüren hadise. ben olaya sinopta nükleer santral kurulmasından ziyade bu açıdan bakmak istiyorum.
bir sinop lu olarak biraz korksamda rusya da var amerika kopeginde var japonyada var bizde de olsun da ona buna yalvarmayalım dedigim bir olay
ayrıca cevreciler greenpeace sler felan hikaye hep onlar bole kalkınma girişiminde bulunan ulkelerde karısıklık cıkarmak için dıs güçlerin maşasıdır bu bilgi saglam kaynaklara dayanır
nükleer santralin ekonomik ve gerekli olduğu tartışılmaz. ancak zehirli atıklarını bile varillerle yere gömen yurdum insanının nükleer santral atığını ne yapacağı merak konusudur. 10 yıl sonraki gazete başlıklarını tahmin etmek o kadar da zor olmasa gerek.
Türkiye'de nükleer santral kurulmadan önce birçok enerji potansiyeli bulunmasına karşın bu alternatiflerin maliyetinden çok kullanım süresi oldukça kısadır.Özellikle akarsu potansiyelini her ne kadar tam kullanamasak da bu enerjinin kullanımında sorunlar yaşanmaktadır.Mevsimlerde gözlemlenen düzensizlik su debisinde yıldan yıla farklılıklar göstermektedir.Termik santral da bir o kadar masraflı ve çevreye direk kir bırakmaktadır.Türkiye'nin sahip olduğu madenlerin nükleer enerjide kullanma zamanı geldi hatta geçiyor.Ar-ge çalışmalarını başlatmalıdır.Ve mutlaka buradan elde edeceği araştırma sonuçlarıyla kendini nükleer bilgide zenginleştirerek nükleer silah programına geçmesi şarttır.Bu gerekçe Türkiye'nin geleceği açısından gereklidir.Nükleer enerji doğru kullanıldığında çok fazla çevre sorunu teşkil etmeyecektir.
yapıldığı taktirde herşeyi eline yüzüne bulaştıran devlet erkanımın bunu da yüzüne gözüne bulaştıracağından emin olduğum santral. kullanamadığımız gibi koruyamicaz ve büyük ihtimalle bir başkasına gerek kalmadan kendi elimizle ülkemizi yaşanmaz hale getireceğiz.
bence, doğal kaynaklar fakiri olarak ,uranyum almak için gene bazı ülkelere domalacağımız bir tür enerji sistemi olacak.yani "oh lan kurtulduk rusya'ya domalmaktan" diye bir şey yok.
(bkz: petrol)
(bkz: doğalgaz)
Şu an için çok gereklidir.Son 40 yılda 4 kez gündeme gelmiş ancak hiçbir hükümet gerçekleştirme şansı yakalamamıştır.Türkiye'nin gelişmekte olan ekonomisinin kaynağı olan sanayi ve beraberinde getirdiği enerji açığı ancak böyle bir enerji kaynağıyla giderilebilir.Bu bakımdan bu programa destek vermek gelişen Türkiye için bir kazanımdır.Bu bakımdan iktidarın bu programı bilim çevrecileri ve ekonomistlerce destek bulmaktadır.
Bu program gerçekleşirse başarılı olacağından şüphemiz yok.
rte hükümetinin batırmadığı bir batı karadeniz bölgesi kalmıştı orayada el attılar dedirten başlık yeter kaç tane daha kazım koyuncu ölücek dedirtir insana.
