olur olmadık şeyler yazılmış alakası bile yok. son yirmi yılda yapılan en iyi -belki de tek iyi- girişim. bir yerden başlanmış en azından.
yukarıdaki entrylere göre değerlendirilmesin aman diyeyim. eğitim modeli zaten öyle her yıl değişen ve değişebilecek bir şey değil. 2024 te sadece 9. sınıflarda uygulanacak üç dört yıl içinde kademeli olarak maarif modeline geçilecek.
biraz üşeniyorum yazmaya ama dayanamadım.
kesinlikle sorgulamaya, eleştirel düşünmenin geliştirilmesine dayalı bir model oluşturulmuş buna gelen tepkiler inanılmaz tutarsız ve ikiyüzlü.
hepiniz, herkes, topyekun karşı değil miydi ezberci eğitime? yok işte gitti.
model diyor ki bilgi yok, bilgi vermiyoruz, bilgiyi ezberletmiyoruz. öğrenci bilgiye yorum yaparak, uygulama yaparak kendisi ulaşacak.
edebiyat öğretmeni çıldırmış gibi karşı çıkıyor edebiyat tarihi anlatmak istiyor, ezber yaptırmak istiyor. model diyor ki sen edebiyat tarihçisi değilsin, edebi dönem ve tür temelli modeli unutacaksın. çocuklara anlama, düşünme, yansıtma becerileri kazandır. tanzimat, servet i fünun ezberletme, yazar eser ezberletme, şiir tahlili, metin tahlili yap. edebiyat tarihi öğrenmek isteyen de akademiye gitsin. zaten olması gereken yıllardır buydu. kitap okumayan okuduğunu anlamayan çocuklara divan edebiyatının özelliklerini madde madde ezberletmenin, namık kemal'in eserlerinin isimlerini ezberletmenin kimseye bir faydası olmadı, olmayacaktı da.
okuttukları dersin sanat dersi olduğunun farkında olmayan "anlatmayacaksam boşuna mı ezberledim bunları" diye üzülen öğretmen tabii ki modele karşı çıkıyor.
her branş için ortaya çıkacak zorluklar, çözülmesi gereken sorunlar vardır. ancak genel olarak yeni eğitim modelinin oturtulduğu öğrenci merkezli temelin doğru olduğunu düşünüyorum.
durun durun benim bununla ilgili söyleyeceklerim var.
1. "Eğitimde devrim" klişesini bir kenara bırakalım mı artık?
Hadi konuşalım. Eğitimde devrim denince genelde iki şey gelir akla: Öğretmenlerin meslek onurunun yükseltilmesi ve öğrencilerin adam gibi eğitim alması. Ama bu modelde ne görüyoruz? işte size bakanın makyajlı sunumu: “Değişim için kolları sıvadık!” Bravo, alkış. Fakat sahada öğretmen hâlâ atanmayı beklerken ya da maaşıyla geçinemezken, hangi devrimden bahsediyoruz?
2. Ders içeriklerine uzay çağı makyajı yapmak
STEM mi dediniz? Yapay zekâ mı? Çok güzel kelimeler, çok havalı. Ama içerikler hâlâ ezberci, hâlâ test çözmek üzerine kurulu. Üstelik her köşe başına bir Anadolu lisesi dikip "işte eğitimde fırsat eşitliği" demekle olmuyor. Lise mezunu gençler hâlâ temel becerilerden yoksun. Üniversiteye geçişte hâlâ "bir milyon öğrenciden kaçı kazanacak?" sorusu gündemde.
3. Öğretmenler: Sistemin kölesi mi, rehberi mi?
Kocaman karneler, sayısız raporlar, bitmeyen bürokrasi. Bir öğretmen hangi ara öğrenciyle ilgilensin? Çocukta öğrenme sevgisini uyandırmak için vakit mi kaldı? Maarif modeli, öğretmene “öğrenciyi birey olarak gör” diyor ama eline dört duvarın ötesine geçemeyen bir müfredat tutuşturuyor.
4. Meslek liseleri diye bağırıyoruz, duyan var mı?
Evet, “Türkiye Yüzyılı” denildiğinde üretimden bahsetmemek olmaz. Ama meslek liseleri hâlâ ikinci sınıf eğitim kurumları gibi görülüyor. Üstelik, stajyer öğrenciler iş gücünün ucuz kaynağı olmaktan öteye geçemiyor. Meslek lisesi mezunlarının iş bulma oranları mı? Gülümsemek isterdim, ama elimde değil.
5. Teknoloji dedik ama internet hâlâ yok
Her okula tablet dağıttınız güzel de, o tabletler internete bağlanamıyorsa ne anladık bu işten? Kırsal bölgelerde hâlâ “çocuklar EBA’ya nasıl erişecek?” sorusu cevapsız. Eğitimde teknoloji kullanımı, alt yapı yetersizliği yüzünden göstermelik bir hale gelmiş durumda.
6. Eğitimde eşitlik: Teoride var, pratikte yok
Bazı okullar var ki Avrupa standartlarında. Akıllı tahtalar, laboratuvarlar, kütüphaneler… Ama köy okulları hâlâ tuvalet kağıdı bağışı topluyor. Şehir ve kırsal arasındaki uçurum bu modelle kapanır mı? Hayal etmeyi sevenlere bırakıyorum cevabı.
7. Çözüm?
Sorunları yazdık, biraz da çözüm önerisi getirelim. Öncelikle, öğretmen yetiştirme sistemi kökten ele alınmalı. Eğitim fakülteleri çağın ihtiyaçlarına göre yapılandırılmalı. Müfredat sadeleşmeli, öğrenciye hayatta gerçekten ne lazım olacaksa o öğretilmeli. Ve en önemlisi, eğitim bütçesi artırılmalı, adaletli dağıtılmalı. fakülteler ciddi anlamda öğretmen değil sığır yetiştiriyor. (bunu söylediğimde meslektaşlarım kızıyor ama olsun)
Sonuç:
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, şık sunumlar ve havalı sloganlarla dolu. Ancak özde hâlâ yapısal sorunların çözümüne dair somut bir adım yok. Eğitim, bir toplumun geleceğidir; fakat geleceğe yürümek ancak sağlam bir temelle mümkün. Maalesef bu model daha ilk adımda yalpalıyor. 5. sınıf fen müfredatına 7. sınıfların zorlandığı organelleri koymalarından anlayabilirsiniz.