'' kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz'' demiş atalarımız. karga cumhurbaşkanı olur. sadece burnumuz bok olursa şükredin. umudunu kaybetmemek sözü artık sadece literatürde kalır. zaten kaybedilcek pek bir şey de kalmamıştır.
bir bok olmaz, yine yerimizde sayarız, ne dünyanın en güçlü ülkesi oluruz, ne iran oluruz, ne de bir santimetekare bile olsa toprak veririz. bu ülke neler gördü geçirdi tayyip erdoğan ve şakşakçılarını mı alt edemeyecek.
ekonomide ilk 10 a giren bir ülke olmamız kuvvetle muhtemeldir.elektriği nükleer santrallerden elde eden bir Türkiye nin yanı sıra petrolden sonra suyu da dışardan alan bir ülke konumuna geçeriz çünkü ilerde iç bölgeleri büyük kuraklılar beklemekte. anlayacağımız tehlike bacadan girmek üzere.
2002 yılında 230 milyar dolar olan milli gelir, günümüzde 618 milyar dolar, bi 10 yıl sonrada olsa olsa ülkenin milli geliri 1.318 milyar dolar olur. (bkz: türkiye de sol gürühun hazımsızlık sorunu)
ülkede şimdikinin 5 katı duble yollar 3-5 tane daha telekom arena stadları, su altından geçen yollar metrolar, 25 000 dolara ulaşmış kişi başı milli gelir, bölgesinde süper güç olmuş bi t.c., 300 milyar dolarlık ihracat, bitmiş bir kürt sorunu, ve yapılan herşeye söven hazımsız insanlarla dolu olur. 10 sene sonra hala herkes istediği gibi eğlenecek, içecek, istediği hayat tarzını yaşayacak, ama bazı hazımsızlar hala şeriat , iran, hayat tarzı diye bik bik ötecek.
mevcut değer yargıları , insanların düşünüş biçimi , eğitim seviyesi , dış güçlerin etkileri , dışa bağımlılık v.s v.s v.s bunlar değişmediği sürece hiç bişi değişmez zengin yine zengin fakir yine fakir olacaktır , insanlar arasında bi uçurum olmaya töre cinayetleri işlenmeye devam edecektir, ancak bunların tam aksi olursa t.c. sahip olduğu potansiyeller ile dünya ya süper güç olabilir.
ne dünden nede bugünden farklı olur 1960-2011 arası aslında çok farklı değildir senaryolar hep aynı korkular farklı olsada sonuç hep türkiyenin iki adım ileriye gidemediğidir. iktidarın akp veya chp olması değildir problem, esas problem ülkedeki insan mantığının üç aşşağa beş yukarı aynı olmasıdır.
akıllara cem yılmaz lafının gelmemesi mümkün degil. ''herkes türkiye iran olur şu olur bu olur diyor belki hollanda olacak gayler evlenecek'' tarzı bi konuşma yapmıştı. türkiye belki 10 sene sonra dünya da tek yer kalır. tüm dünya yok olur bi biz türkler kalırız. mutlu mesut yaşarız. kim bilir?
hiçbir ideolojik düşünceye karışmadan:
-alınan borçlar yatırıma kaydırılırsa dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına girer, yok sadece şimdiki gibi cari harcamaları finansman için kullanılırsa borç anapara ve faizlerinin ödenme günü geldiğinde elde de bir şey olmadığı için ekonomi 2001'den de kötü hale gelri.
-kürt sorunu bölgeye yapılacak yatırımlarla tamamen bertaraf edilebilir. her ne kadar hiçbir ideolojiye sapmadan diye vurgulasam da mümkün olmuyor zira ben ergenekon'un bazılarının iddia ettiği gibi hayal ürünü olduğuna inanmıyorum. ergenekon'un tamamen etkisizleştirilmesiyle kürt sorununu ülkenin başına sorun edenler tamemen yok olacak ve o sorun da zamanla çözülecek inancındayım. ha öyle çözülmezse başka türlü çözülür. ikinci yolu kimse istemez ama gerek 10 yıl gerek 100 yıl sonrası olsun bazı soysuzların umduğu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek.
-ekonomik büyüme şu an işsizliğe bir çare olmuyor. tüm bilinen iktisat kurallarının aksine gsmh'nin büyümesi işsizliği düşürmüyor. bunun nedeni de büyümenin tamamen borç olarak gelen sıcak paraya bağlı olması ve bu paranın yatırımda kullanılmaması. 10 sene sonra işsizliğin ne olacağı alınan borçların nasıl kullanılacağına bağlı.
-kıbrıs sorunu tamamen türk askerinin adadaki varlığına bağlı. türk askeri adadan çıkmadıkça kesinlikle ordaki sorun çözülmez. yanlış anlaşılmasın türk askeri adadan çıksın demiyorum bu siyasi konjoktöre bağlı bir olay çıkarlarımız orda kalmamızı gerektirdiği sürece kalmalıyız. kimseyi memnun etmek için karşılığında çok iyi bir şey sunulmadan elimizdeki bu kozu kaybetmek aptallık olur ama şu da bir gerçek ki gerek ada için çözüm gerekse ab üyeliği için kilit taş türk askerinin adadaki varlığı.
-abd ile ilişkilerimizde köklü bir değişiklik olmaz ama rusya ile de eskisi kadar soguk olmayız. gitgide iki ülke birbirine yakınlaşıyor.
-bölgesel güç olma konusunda gerçek bir bölgesel güç olmamız doğrudan dünya üzerinde güçlü bir ekonomik güç olmamıza bağlı. ekonomimiz kötüye giderse bölgesel gücüz lafımız sadece milliyetçi ergen lafı olarak kalır.
-son olarak rejim ve dinin devlet yönetimindeki etkisine gelince; kimsenin hayallerini yıkmak istemem ama ne şeriat ne de devrim 10 yıllık süreçte mümkün değil.
