"tarihçiler komisyonu kurulsun arşivler 'soykırım belgesi' arasın, ama bu arada soykırım yok ha!" diyenlerin de gocunmasıdır aynı zamanda. 10 milyonluk tebaa'nın %10 civari ermeni iken bugün sadece 40 bin kişi kalmışlar ermeniler, bu toprakların kadim halkı oldukları halde sökülüp atılmıştır, yoklar. ortada böyle "başarılı" bir proje var, kanıt arıyorsanız o kadar gerilere uzanmaya gerek yok burnunuzun dibine bakın yeter.
geçmişe dair bir iddianın varlığı veya yokluğu neye göre belirlenir? kafası basmayanlar için bu bir muammadır elbette, çünkü beyin bedava olmasına rağmen zahmet edip bir tane edinmemişler. 'bu olay olmuştur' derken 'kanıt olmadan mı, öylesine mi diyorsun be pezevenk' diye bir laf söylemişti eskiden önemli bir devlet büyüğümüz.
şimdi ise düşünme organı olarak g.t yerine beyin kullananlara hitaben: tarihi bir olayda nüfus kayıtları, göç kayıtları, diğer ülkelerin istihbarat raporları, döneme şahitlik etmiş kişilerin anıları, günlükleri, yazdıkları kitaplar birer argüman olarak değerlenirilebilir. 'istanbul'da bi amca var, bize soykırım yapıldı dedi'... bu mu soykırımın kanıtı.
ben bu soykırım konusunda baştan beri hep şunu savunuyorum: bu dünyada insanlık çoktan ölmüştür. ermeni soykırımı gibi böylesine uyduruk bir iddianın savunulabilmesi dünyanın çivisinin çıktığının önemli bir göstergesidir. daha 1994'de ruanda'da kelimenin tam manasıyla bir soykırım yapıldı, avrupalılar da dahil sokaktaki vatandaşlara sorsanız haberi olan adam bulamazsınız. ortada böyle açık-seçik bir olay varken medeni ve insancıl avrupa ülkelerinin umrunda değil de neden 100 yıl önce olmuş mu olmamış mı hala tartışılan bir şeyin üstüne bu kadar fazla eğiliyorlar?
şimdi yine düşünme organı g.t olanlara dönelim: sizi zaman makinesiyle o tarihe götürüp tüm olanları canlı izletsek bile inandığınızdan vazgeçmezsiniz. işte fanatik düşünceler insanı böyle aptallaştırır. olanları izlemeye devam edin, nasıl kaybettiğinizi göreceksiniz.
doksanlı yıllarda çok meşhur olmuş bir laf vardı; "rüşvetin belgesi mi olur lan pezevenk." bunu şu anki duruma uyarlarsak buradan "soykırımın, katliamın belgesi mi olur lan pezevenk!" diye haykırıyorum. ulan hangi devlet resmi belgelerine "biz katliam yapıcaz hacı, ileride de başımız belaya girsin diye buraya kaydediyok her bişeyciği" yazar bre aklıevveller! bugün anadolu'da, istanbul'da bu coğrafyada yaşayan her ermeni bir belgedir, kanıttır, kanıt arıyorsan. yok efendim arşivler açılacakmış da tarihçiler muktedirlerin tuttuğu kayıtlarda soykırım belgesi arayacaklarmış! şaka mısınız ulan! çok ünlü bir afrika atasözü vardır: "aslanlar kendi hikayelerini anlatana kadar av hikayeleri sürekli avcıların başarılarından söz edecektir."
Akıllara zarar laf kalabalığıdır. Kanıt olmadan isterse 50 cilt kitap yazılsın asılsızdır, anlamsızdır, boştur. Ermeni soykırımı iddialarının kanıtı yoktur. Bizzat birkaç ermeni'ye sormuşluğum vadır ve edebiyat parçalamaktan öte hiç bir savunma metodları yok!
bugün fransız meclisinden çıkan oylamadan sonra farkına vardığımız gerçek.
arkadaş oylanan yasa tasarısında ne türk kelimesi geçiyor ne ermeni kelimesi. fakat bir yara var ki devletin bütün kademeleri alarma geçti, fransa'ya giydiriyor. bu acul tavır bir suçlu telaşı görünümünü andırıyor dışarıdan bakınca.
öte yandan abicim osmanlı'nın zenginlik olarak söylenebilecek ne kadar kültürel değeri varsa cuömhuriyetle birlikte hepsine bir sünger çekmişiz fakat bir türlü olumsuzluklarını elimizin tersiyle itemiyoruz. osmanlı'dan kalan borçları ödemişiz, boyuna soykırım muhabbetlerine muhatap oluyoruz. olumlu yönlerini reddedip ne kadar dikenli miras varsa hepsini üzerine alınıyorsun, böyle bir saçmalık olabilir mi yahu?
öte yandan bugün başbakanı dinledim diyor ki "bizim tarihimizde böyle bir soykırım yok, geçmişimiz tertemiz, tarihimizle gurur duyuyoruz." el insaf yahu, el vicdan! sen bunları dedikten sonra özelde ermeni vatandaşların genelde tüm vatandaşların yüzüne nasıl bakacaksın! 1915 olayları ile ilgili devletin resmi tezinden farklı şeyler söyleyen bir gazeteciyi, hrant dink'i, dahi koruyamamışsın. adam göz göre göre suikast yapılacağı bir yıl önceden biline biline sokak ortasında öldürüldü. yetmedi bu olayda üzerinde kuşkular bulunan insanları partinden milletvekili seçtirdin. tetikçi çocuk statüsünde yargılandı. davalar desen ayrı bir komediydi baştan sona.
çok ileri gitmeye gerek yok gurur duyduğumuz tarihimizin yakın dönemi faili meçhul cinayetlerle dolu. cumartesi gidin galatasaray lisesi'nin önüne görün anaları! devlet tarafından hazırlanan ölüm listeleri bizzat devlet eliyle hayat geçirilmiş, cinayetler işlenmiş. bana söyler misiniz, "hayata dönüş" adı altında operasyon yapıp, 31 kişinin ölümüne sebep olan bir devletin "geçmişimizde böyle bir şey yok, tarihimizle gurur duyuyoruz" diyen başbakanına hangi aklı başında karga gülmez?
"1915'te hiçbir şey olmamıştır" demek en hafif tabirle pişkinliktir. tüm bunlar bugün fransız parlamentosunda oylanıp kabul edilen yasanın tam bir garabet olduğu gerçeğini değiştirmez. düşünce ve ifade hürriyetine set çeken, akademisyenlere ve konu ile ilgili araştırma yapmak isteyen tarihçilerin aksi tezlerine bile hapis ve astronomik para cezası öngören yasa tam bir skandal. tabi bunun tam tersinin yasa eliyle olmasa da zımnen türkiye'de de varolduğu gerçeğini kabul etmemiz kaydı şartıyla getirebiliriz bu eleştiriyi. sen kendi tarihinle yüzleşmediğin zaman, evini süpürmediğin zaman başkalarına karşı mahçup olmaya, gocunmaya, kendi kendine göya diplomatik tepkiler vermeye mahkum olursun velhasıl kelam.