epeyden beri ihmal edildiği gerçektir.
oralarda birşeylerin kıvılcımlanmasına çalışılıyor.
en son bulgaristan da halkın oyuyla seçilmiş bir türk milletvekilinin şakağına silah dayamışlar ve silah tutukluk yaptığından hain saldırı amacına ulaşamamış.
oralar zaten sabıkalı. çok dikkatli olup etkin olmaya hazırlanılmalıdır.
kaçınılmaz olanın ilk emarelerini görmeye başladık sevindik.
bugün basında okudukki Abdullah gül bosna, hersek ve sırp liderlerle biraraya gelmiş. önemli kararlar alnmış, tarihi kararlar diye de üstüne basa basa vurgu yapılmış.
iç politikadan uzak biri olarak, devletin en tepesinden gelen bu tür mesajların çok öenemli olduğunu bilirim ve satıraralarında geçilen bu bildirimlere önem veririm.
gene iç politikaya zerre önem vermeyen biri olarak türkiye nin kaçınılmaz ve tarihten gelen balkanlar ve Ortadoğu nun belirleyicilerinden olma mecburiyetinin işleyemeye başladığını vurgularım. konu iç politikadan tamamen uzaktır. tarihi bir zorunluluktur.
bu yolda hatalar olacaktır, kırılmalar olacaktır lakin armut dibine düşer. babana yada anana benzemek zorundasın bu senin seçebileceğin bir durum değildir.
Ortadoğu daki sancıların benzerleri 3 vakte kadar balkanlara da sıçrar adı ve yapısı değişik olur ama sonuçta türkiye etkinliğini artıracaktır.
bahsi geçen toplantıda romanya, Bulgaristan ve Yunanistan ın olmaması da iki yönlü değerlendirilebilir.
birinci olarak, türkiye etkin olma politikasına ufak devletlerden başladı denebilir.
ikinci olarak da bu etkin olma çabasından romanya, Bulgaristan ve Yunanistan ın zarar görecek olma ihtimalidir.
bir gün gelir de türk yöneticilerin o ülkelere, "halkınıza daha çok demokratik haklar verin" mesajlı ziyaretleri olursa şaşırmayın ve bunu vermediklerinde de gene aynı yöneticilerin "biz oradaki halkların yanındayız, o ülkenin yöneticileri meşrutiyetlerini kaybetmiştir" mesajlarına hazır olun.
oralardaki bahrlar daha az kayıplı olsun ya da hiç kayıpsız olsun dileğiyle. yolun açık olsun, binyılların sevdası.
Aksak Timur, Nasreddin Hocanın köyüne uğrar.Köylü padişahı layıkıyla ağırlar. Padişah da giderken bu konukseverliğe karşılık; "Köyünüze bir fil hediyem olsun" der ve gider.Fil bu zamanla bağ bahçe koymaz her yanı talan eder.Köylü ne yapsın çaresiz padişahın hediyesi diye ses çıkaramaz.
Hocaya:
-Hocam perişan olduk bizi kurtar.Biz bu file bişey yapsak padişah kellemizi alır derler.
Hoca:
-Benimle gelin padişaha durumu arz edeyim der.Köylüyü arkasına alır huzura çıkar.
Timur:
-Hoca niye geldin? Filim nasıl? diye sorar.
Hoca:
-Padişahım bu filiniz derken bi bakar korkudan arkasında kimse kalmamış herkes kaçmış.Padişah:
-Eeeee ne olmuş file?
Hoca:
-Padişahım hediyeniz olan filden çok memnun kaldık.
Yalnız kalıyor bir tane daha istiyoruz
orası osmanlı bakiyesi olan bölgedir ve muhakkak ilgilenilmelidir. zaten adamların taktiği değil miydi azınlıklarınıza daha fazla hak verin diye bastırmak? bizde orada azınlık statüsündeki türkler ve müslümanlar için aynısını yapmalıyız ki huzurları kaçsın adamların. rusya ya da ab var diye çekinilmemelidir. dış politikada atik dinamik olmamız gerekmektedir.
en azından bölgede daha rahat hareket ederiz ki bu da olumlu bir neticedir.
öncelikle belirtelim orada türkiye nin etkinliğinin artmasının sonuçları sadece insani sebeplerden dolayı temenni edilmektedir.
bakmayın oralarda 25000 usd kişi başına düşen gelir var zırvalarına, arka mahallede neler oluyor asla gösterilmez. hala bugün nasıl karnımı doyurum uşaklara nasıl papara, çorba yaparım diye düşünen insan çoktur.
ayrıca insan yerine konmayan itilen kakılan onlarca topluluk vardır.
elbette türkiye askeri güçle etkin olacak diye bir durum sözkonusu değildir ve olmamalıdır.
ekonomi en büyük silah, her dönem olduğu gibi ve sadece türk kökenli insanlara yönelik bir etkinlik değildir, gerçekleşecek olan.
adalet, alışkanlıklarına göre iyi bir yaşam ve dini özgürlük önemli cazibe konuları ve haklardır.
ab derler de ab hakikaten inişe başlamıştır. medyada olana değil rakamlara bakın. ab ülkelerinin borçları ürettiklarinin neredeyse 2-3 katı. böyle bir ekonomi ne kadar sürdürülebilir ?
şimdiyekadar ki etkinliklerine söyleyecek laf yok hatta o etkinliklerinin başladığı 1850 lerde bizi oralardan çıkarttılar ama sanki artık sular tersine akmaya başladı.