dibe gidiyor aslında. en kötüyü görene kadar duracak gibi değil. ahlaki yozlaşma tepeden tırnağa herkesi sarıp sarmalamış.
cemil meriç çok güzel analiz eder aslında:
--spoiler--
Türkiye ruhunu kaybetti. Toprak mı, En değersiz şeyimizdir belki de, belki de en değersiz şeyimizi kaybedince, her şeyi kaybettiğimizi anladık: Ruhumuzu!
--spoiler--
avrupa birliği için avrupaya doğru yol alırken nasıl olduysa ortadoğuya dümen kırıp ortadoğuya doğru yol alıyor yel yepenek yelken kürek.
allah evlatlarımızı korusun, iyi insanların yüzü suyu hürmetine başımıza sarılmış bu beladan kurtulalım artık.
uyumaya devam edenler, nolur açın gözünüzü de aydınlığa çıkalım artık, lütfen. yurtsuz sürünen suriyelilerden de mi örnek almıyorsunuz anlamıyorum ki? yitip giden evlatlar kimin evladı, yanan yürekler kimin?
Bok yoluna demek bile yetmiyor en azından temizlenir çıkarsın bir şekilde, cahilliğin güllük gülistanlık olacağı seriatin hüküm süreceği somurulmeye mahkum bir ülke yolunda emin adımlarla karanlığa doğru gidiyoruz.
büyük, kokusu atlantiğin öbür ucundan alınabilen ve görüntüsü marstan rahatsız eden kocaman donmuş bir bok yığınına dönüşmeye doğru gidiyor. cümlesini kurduran soru temalı cümledir.
türkiye'nin bir yere gittiği yok, coğrafi konumunun bozulması için büyük bir afet gerekir, kıtaların çarpışması gibi. içinde bulunduğu durum nereye gidiyor dersen bok kuyusu derim.
türkiye, geldiğimiz tabloya baktığımızda daha önce benzeri görülmemiş iç-dış meselelere göğüs germesi gerekecek bir döneme giriyor. ve gittikçe sertleşen çatışmaların eşiğindeyiz.
türkiye'yi tek bir sınıf, tek bir kader olarak değerlendirmek hatalı bir yaklaşım olacaktır.
belli ki bir sınıf sürekli bedel ödüyor, acı çekiyor ve alabildiğince yoksul. gidişatta malum. hep dibe, en dibe. genelde bu tür kaosların sürekliliği toplumda infial oluşturup sosyal patlamalar, iç çatışmalara neden olur. eninde sonunda mal ve can kaybına neden olabilecek bu istemediğimiz hadiseler yaşanır ve faturayı yine bu sınıf öder. kimisi emekli ikramiyesiyle aldığı evini kaybeder, kimisi el bebek gül bebek yetiştirdiği evladını, kimisi babasını, kimisi eşini vs vs. ve yıllarca unutulmayacak yaralar açılır. ve o toplumun kendine gelmesi belkide bir asır sürer.
diğer sınıflar bütünü böyle değildir. sistem taraftarı, kuşkusuz, sorgusuz biat ettikleri için her şey ters düz oluncaya kadar menfaatleri gereğini yaparlar ve pek tabi aileleri, çevreleri hiç bir zarar görmeden bu dönemden kolayca sıyrılabilirler. bunlar sürekli sağduyu mesajları verirler. halkı teskin ve pasif kılmak için olmadık yalanlar söylerler. camiilerden vaazlar verdirirler. paranın geçerliliğini çok iyi kullanırlar. mal varlıklarını korudukları gibi, ülkenin infial durumlarında bile ticari planlar ve atılımlar yaparlar. dolayısıyla bu kaos ortamından güçlenerek çıkıp yeni sisteme adaptasyon sürecine girerler. kendileri ve aileleri açısında hiç bir değişiklik olmaz.