rasyonalist bir bireyin çok rahat görebileceği bir realitedir.
kağıt üstünde gelişmekte olan ülkeler arasında gösterilse bile türkiye gerçekte bir 3. dünya ülkesidir.
tez olarak üretilebilecek bir başlık olmasına rağmen, hiçbir örnekle ya da alıntıyla desteklenmemiş, neye göre kime göre denmesi gereken, kişisel sorunların doğrultusunda ortaya çıkmı$ başlık.
Vikipedi'e göre; "3. dünya ülkesi kavramı ilk olarak Fransız bilim adamı Alfred Sauvy tarafından 1952 yılında ortaya atıldı. Bu kavram, günümüzdeki anlamına kavuşmadan önce Sauvy tarafından devrim öncesi Fransa’sında Ruhban Sınıfı-Asiller ve Köylüler şeklindeki özetlenebilecek üçlü yapının üçüncü ayağı olan Köylülerle, günümüzün sanayileşememiş ülkeleri arasında bir analoji kurmak için kullanılmıştı.
Daha sonraları ise üçüncü dünya ülkesi kavramı, gelişmiş ülkeler-komünist ülkeler ve diğerleri olarak adlandırılabilecek bir sacayağının üçüncü kısmı, yani diğer az gelişmiş ülkeler için kullanılmaya başlandı."
ekonomik, demokratik, kültürel açıdan ve özellikle özgürlükler açısından düşünüldüğünde türkiye gelişmiş bir ülke sayılamayacağından doğru bir önermedir. bu önermenin doğruluğunu görebilmek için gsmh'ya ve avrupa ülkelerine bakmak yeterlidir.
"işçi-Çiftçi Partisi (iÇP) 1968 Milli Nizam Partisi (MNP) 20.5.1971 Türkiye ileri Ülkü Partisi (TiÜP) 24.6.1971 Türkiye işçi Partisi (TiP) 20.7.1971 Büyük Anadolu Partisi (BAP) 19.12.1972 Türkiye Emekçi Partisi (TEP) 8.5.1980 Büyük Anadolu Partisi 24 Kasım 1992 Sosyalist Parti 10 Temmuz 1992 Yeşiller Partisi 10 Şubat 1994 Halk Partisi 25 Eylül 1991 Türkiye Birleşik Komünist Partisi 16 Temmuz 1991 Halkın Emek Partisi 14 Temmuz 1993 Özgürlük Demokrasi Partisi 30 Nisan 1993 Sosyalist Türkiye Partisi 30 Kasım 1993 Demokrasi Partisi 16 Haziran 1994 Demokrat Parti-2 13 Eylül 1994 Demokrasi ve Değişim Partisi 19 Mart 1996 Diriliş Partisi 1996 Emek Partisi 1997 Sosyalist Birlik Partisi 7.6.1994 Refah Partisi 16.1.1998 Demokratik Kitle Partisi 26.2.1999 Fazilet Partisi 22.06.2001 Halkın Demokrasi Partisi 13 Mart 2003"
tamamen doğru bir önermedir. türkiye ne zaman ileri gitse, ne zaman atak yapsa önünü kesen dış mihraplar olmuştur. ileriye götüren siyasetçiler asılmış, eleştirilmiş, partileri kapatılmıştır. gelecek nesilleri yetiştirmek isteyen, ülke aşkıyla yanıp tutuşan insanlara gerici denmiş sayısız suçlamalar yapılmıştır. böyle bir ülkede istikrar beklemek zorlaştırılmıştır. cahil halk kandırılarak ayaklandırılmaya çalışılınmıştır. bu sebeplerden ötürü hep yerimizde saymış, hatta gerilere düşmüşüzdür. bunun ise tek sorumlusu din olarak gösterilmiştir.
yanlış tespittir.
türkiye binlerce yıllık kültür mirasına, genç nüfusa, verimli topraklara, dinamik işgücüne, her dönemde küllerinden yeniden doğmayı başarmış bir millet yapısına sahiptir. türkiye cumhuriyeti, bünyesinde barındırdığı sosyal, beşeri ve ekonomik potansiyeliyle dünyanın en gözde ülkelerinden biridir.
böyle olmasa, bu kadar yanlış yönetilen bir ülke varlığını bu kadar sürdürebilir miydi?
not:popülist milliyetçilik yapmıyorum. vatanının kıymetini ondan uzak kalınca anlayanlardanım.
developing diye bir şey yoktur. kapitalizm 2 çeşit ülkeye olanak verir. üreten ve tüketen ülke. ürünlerini satabilmek için, dünyada her daim bir tüketici ülkeye ihtiyaç vardır. dolayısıyla, tüketim de yapamayacak kadar fakirleşene yardım eder, onu tüketici seviyesine çıkarır. fakat üretici seviyesine terfi, olağanda mümkün değildir. çok büyük sürprizlerde, güç dengesinin bozulmaması pahasına tercih edilebilir fakat üretici ülkeler, tüketicilerden üretici yaratmak istemez. bu, mevcut sistem için tehdittir. üreticiler, dünyayı kendilerinin satranç sahası olarak görür. kendilerinden başka ülkeler ise, diğerleri, geri kalanlardır. ülke-ülke ilişkileri şeklinde değil, asıl kontrolcüler ve geri kalanlar şeklinde düşünülürse sistemin işleyişi çözülür.
kaynak kahvehane değil, uluslararası ilişkiler ve politika felsefesi üniversite 1 - 2 ders kitaplarıdır. (konu: politika felsefesine giriş)
türkiye ise, potansiyel bir tüketici olabilmek için yardım gören, zaman zaman da tüketicilik mertebesine çıkabilmiş bir ülke olarak aslında uzun süredir tüketici ülkedir. yani asıl dünya'ya (abd, ingiltere, fransa, almanya vb.), onun mertebesine çıkamamış, dünya'nın geri kalan tarafından durmuştur.
türkiye'nin aslında 3. dünya ülkesi olduğunu savunan kişinin düşüncesidir. *
türkiye gerçekte 3. dünya ülkesi olsa bile başka gerçeklerde vardır. türkiye çok sağlam ve çok köklü bir ülkedir ayrıca 3. dünya ülkesi olan türkiye'nin vatandaşları olan türk milleti ise çok büyük çok güçlü çok sağlam ve çok şerefli bir millettir.
bu gerçekleri bildikten sonra kaçıncı dünya ülkesi olursak olalım bir önemi yok kanımca. *
(bkz: her zaman her yerde ne mutlu türküm diyene)
saçma sapan bir iddiadır. dünya ülkeleri kavramı gelişmişlik düzeyi ile değil, siyasi müttefiklik ile alakalı bir durumdur.
abd ve müttefikleri 1. dünya ülkesidir. türkiye'nin zaten nato'nun üyesi olduğunu söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum.
2. dünya ülkeleri ise rusya ve çin'in müttefikleridir. 3. dünya ülkeleri ise bu saydıklarım haricinde hiç bir siyasi topluluk arasında yer almayan ülkelerdir.
yani gelişmiş düzeyi ile alakası yok. 3. dünya ülkesi olan bir ülke 1. dünya ülkesi olan bir ülkeden daha zengin, daha güçlü olabilir. aynı şekilde tam tersi de.