Türkiye henüz bir disiplin oluşturamadığına göre yoktur öyle bir mefhum. Birazcık eski yunan hümanizmasından, bir tutam hint vedalarından, üç gram konfiçyüs vatan severliğinden, bolcana ibn i rüşt, ibn i sinadan, aziz augustinustan sonuç olarak, anlaşılamamış bir kant, ziyan olmuş bir hegel, bahsi açılamadan kapanan husserldir.
Sorgulamanın gücü azalıyor.
insanlarımızın sorgulamaya ihtiyaç duymaması, dinin baskıcı ve doğmatik olgusu ile bağlantılıdır.
insan neden, nasıl varolduğunu bilmek ister ve buna cevap arar. Ancak bu ülkemizde hoş karşılanmaz. Cevap zaten hazırdır, neden sorgulansın ki? Çocukluktan beri bu sorunun cevabı ister istemez bize küçük yaşta aşılanmıştır; bizi Allah yaratmıştır, öldükten sonra ya cennete yada cehenneme gideceğiz.
Bu düşünce adeta beyinlerimize kazınmış ve bunu sorgulamamız bile bizi endişeye düşürür olmuş, çünkü inanmazsak cehennemde binbir türlü azap çekeceğimiz söylenmiştir.
Alman Filozof Friedrich Nietzsche Türkiye'ye bakar ve dudaklarından şu sözler dökülür; "Ve felsefe öldü."
yoktur, net. aslına bakarsanız felsefe temel eğitimde olması gereken en önemli derslerden birisidir. çünkü felsefe hayatı öğretir, sorgulamayı öğretir, doğruyu ve yanlışı öğretir. günümüzde çoğu felsefe öğretmenlerinin işsiz kalması veya sürekli bir gelecek kaygısı içerisinde olması üzücüdür.
Nejat işler ve Poyraz Karayel gibi pek çok isimden sahte hesap açarak, sözde aşk, felsefe yada hayata dair konularla ilgili yazılan sözleri hayat dersi edinen ülkemizdeki anlayış.
Sen benim kim olduğumu biliyor musun ile başlar.
Asıl sen benim kim olduğumu biliyor musun ile devam eder.
Sorgularken kavga çıkar. Felsefe başladığı gibi biter.