ne yazık ki türkiye' nin bir kaç gurubunun devamlı olarak tekrar ettikleri hatalar topluluğudur. bunlar sağcı, solcu, komunist, liberalist,... hiç fark etmez. ülkenin en güvenilir kurumuna laf söyleyerek bir yerlere gelecekerini zanneder bu dallamalar.
kimi zaman asker faşisttir bunlara göre, kimi zaman korkaktır, kimi zaman devleti sömürendir. ama tek bir gerçek vardır o da sizlerin değersiz kıçları için doğuda dağlarda terörist peşinde koştuklarıdır.
ulan anlamıyorsan bile anlıyormuş gibi kafanı sallada bari hani zeki ama çalışmıyor bu yüzden de yapamıyor desinler. insanların çok çeşitlendiği ülkemde ne yazık ki birçok insanın damarlarında bir yerlerde ors.. çoc. kanıda akmaktadır.
aslına bakılırsa askerin ne kadar da ülkeyi koruduğu buradan anlaşılmaktadır. şeriatçılar şeriat isterük diye ayaklanınca asker siletramınassiii diye bunları kovalaynca demokrasiye aykırı asker, koministler komünüzüm isterükk diye ayaklanınca silehorspççç diye kovulurlar ve faşist ordu, kürtler devlet isterük sikileffkjfkjaf ve katil ordu gibi seceneklerle karşımıza çıkan birçok bölüm ve bunların birleştiği bir noktayı anlatmaya çalışan başlık.
bu memlekette fikir özgürlüğü adına fikri açıklamayı anca çemkirerek yaptığımızdan yapılan şeydir. kabul edilmesi gerekli başka bir şeyde eleştirilerin iyi yapılması halinde bile hazmedilmemesidir. beynimizle değil gönlümüzle alıyoruz eleştirileri .
türkiye'nin bölünmez bütünlüğünün en büyük savunucusunun ordu olduğunun farkında olan azınlık faşistleri, dış güçlerle işbirliği yapan basındaki satılmış soysuzlar ve abilerinin yazdıkları her şeyi peygamber buyruğu gibi baştacı yapan sapık ideolojilerle beyni yıkanmış yarı cahil güruhtur..
şeriat yanlıları : aralarında gülen cemaatinden insanların da bulunduğu, istedikleri ortama müsaade etmedikleri için orduya her zaman açık açık söyleyemedikleri bir nefret besleyen güruh. oysa ki ordu olmasa ne güzel her daim "laiklik temînâtı" olduğunu söyleyen bir kurum olmayacak, demokrasi, düşünce özgürlüğü adı altında cumhuriyet'in altını oyup akıllarında iğrenç yeşil şeyleri ülke dinamiklerinin her kademesine sokacaklar...ve gün gelecek kapanmayanın ayıplandığı bir toplum olacak türk toplumu...
ılımlı islam denen modeli uygun görürler ki din olgusunu merkezinde tutan bir türkiye'nin çağdaş olduğunu kimse kabul edemez. atatürk ilkeleriyle terstir bu durum ve iki kere ikinin dört ettiği gibi bunu savunanların 29 ekim'De coşku yaşadıkları söylenemez.
- ulan kurtardın da niye dinsiz devlet kurdun ?
acırım hâllerine.
ab mandacıları : hasan cemal gibi bâzı köşe yazarlarının da içerisinde bulundukları bu güruh, türk demokrasisinin alaturka demokrasi olduğunu, birinci sınıf demokrasi olmasına ordunun müsaade etmediğini söylerler.
27 nisan genelgesi ve cumhuriyet mitingleri, duvara karşı son hızla gidip çarpmak üzere olan bir araçta son anda bağıran bir insan misÂli, bir diriliştir oysa ki. ordu gerçek demokrasi için -tam bağımsızlık- olması gerektiğini şart koşar.
siz körler...türkiye tam bağımsız bir ülke mi ki siz ülkenin gerçek demokrasi için tek engelin ordu olduğunu düşünürsünüz ? vergi indirmek istiyor a.k. parti...imf'den uyarı geliyor;
- yapamazsın !!
her gün gelen şehit haberleri, başbakan, bush'un ağzının içine bakıyor.
- abi...kuzey ırak'a girebilir miyiz ?
+ bak hakkari'ye iki abd f 16'sı gönderdim...cevabını anlamadın mı tayyip !!
ülkede 1 "iç iş" haberi çıkıyor. olli rehn sesleniyor.
- tasvip etmiyoruz
bu mu bağımsızlık ??
dtp ve zihniyeti : bunlarda aynı kelimenin altına sığınmış*, "eli silah tutanın ovaya inip siyaset yapanı" kimselerdir. bunların da türk askerine gül uzatacak hâlleri yok. apo'nun ablasının elini öpenden, teröristlere "gerilla" diyenden nasıl bir vatanseverlik beklenebilir ki ? ihânettir bu. ihânet edenler de askeri sevmez. türk askeri onurdur, şereftir...
tsk yı, büyükanıt'ı, emekli paşaları, bazı askeri personeli vb. yaptıklarını ya da yapmadıklarını eleştirmeyi "bok atmak" diye niteleyenler oldukça; ne bu tür eleştiriler bitecektir bu ülkede ne aşırı militaristlik ne de terör.
biz birbirimize girelim. tsk 12 saatte bir hükümete ayar versin, hükümet mahkemeleri suçlasın, mahkemeler anıtkabire yürüsün...herkes girsin birbirine, kimse adam gibi işini yapmasın.
ülkenin fakir çocukları ölüyomuş dağlarda, siktireeeeet, nüfus kalabalık, bişey olmaaaaz. çözüm bulmayalım, konuşmayalım birleşmeyelim, sağcısı-solcusu-askeri-darbecisi-ülkücüsü hepsi ayrı telden çalsın, muhalefet şehit kanı üzerinden seçim propogandası yapsın, hükümet ıraklılara bağrınsın, ordu önüne gelene dayılansın.
bu ülkede hala şehit anaları babaları "helal olsun, devlete zeval gelmesin" diyosa bu devlete güvendiğinden değil, yüzyıllar öncesine dayanan gelenek görenektendir. ama bu devlet erkanı böyle aptalca şeylerle uğraşmaya devam ederse, bu millet günaydoğudaki dağları pkk'nın başına yıkmadan önce ankara'yı bu parazitlerin başına yıkacak haberleri yok.
yeni türeyen kesimdir.askeriye türkiye için bu dönemlerin zor olduğunu her fırsatta belirtmeye çalışıyor. ülkenin askerinede laf sokuşturanların olduğu bir dönem gerçekten tehlikeli bir dönem.
askeriye çok da masum olmadığından eleştiri yapanları bok atıyor diyemeyeceğimiz, haksız yere itliğine söylenen insanlar için boku alıp yüzlerine sürmek gereken insanlardır. askeriyenin siyasete karışmaya çalışması, zamanında hükümeti dağıtıp darbe yapması eleştirilecek şeylerdendir. atatürk zamanında orduda bulunan ittihat ve terakki grubuna üye olmuş ama ittihatçilerin siyasete karışmasıyla bu partiden ayrılmıştır. türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra da 19 aralık 1924 te ordu bir kanunla tamamen siyasetten ayrıldı.yani atatürk de başından beri ordunun siyasete karışmaması gerektiğini savunuyordu. bu yüzden askeriyenin geçmişte yaptığı ihtilal,muhtıralara falan bakacak olursak bu durumda eleştirilir.
amaaa şöyle bir gerçekte var. doğuda teröristlerle çatışan insanlar..bazılarımız o bar senin bu bar benim dolaşırken onlar her an ölüm korkusuyla dağlarda terörist kovalıyorlar. bazılarının aklı sadece karı kız , ayy iki kilo aldım çok şişmanladım, ay geçen elbise gördüm alamadım içime oturdu muhabbetindeyken ordaki insanların aklında muhabbetlerinde hep ölümün soğukluğu var. nerden mi biliyorum benim babam da onlardan biriydi. operasyonlara gitti ve ben her gün babama bi şey oldu mu acaba diye düşünürken televizyonda magazin programlarındaki con conlara küfrettim. allaha şükür babama bir şey olmadı. ama herkes ben kadar şanslı değil maalesef. herkes attığı bokun hedefini iyi ayarlasın.
düşüncesini çekinmeden özgürce söyleyen kesimdir. o kesimin söylediği sözler vatanı korumak için çalışan mehmetçiğe değil asker kıyafetli siyasetçileredir. bu kişiler ne vatan düşmanı ne yobaz ne de atatürk düşmanıdır. aksine atatürkçülerdir. atatürk bugünleri yıllar öncesinden görmüş olacak ki askerin siyasete girmesini yasaklamış. asker kökenli milletvekilliğini engellemiş. ancak günümüzde askerler resmen siyasete girmeseler bile siyasi parti liderlerinden daha çok açıklama yapar oldular. tabi bu bazı darbe yanlıları militarist kafaların hoşua gidebilir. onlar kendi gibi düşünmeyenlere isim vermeden hakaret edebilirler ancak bunlar ortada duran gerçeği değiştirmeyecektir.
darbe görmüş kesimdir, içlerinde askere karşı derin bir nefret taşırlar ve bu nefretin temelinde görülen işkencelerin açtığı derin izler vardır..mesela hasan cemal, işkence günlerini anlatır kitabında, yediği tokatı, 8 numara miyop olduğu halde gözlüğünün verilmemesini, şimdi bu adamdan nasıl askere karşı sempati beslemesini beklersin, asker ne zaman karışmaya kalksa siyasete bu adam ve bu adam gibiler konuşur, aynısını bizler de yaşamayalım diye, yoksa siz hala darbe sevicilerden misiniz?
(bkz: ordu barışın teminatıdır) sözüne inanmayan, atatürkün yıllar önce zar zor def ettiği manda ve himayeciliği savunanlardır.
bunlar genelde tatlı su aydınlarıdır, emperyalizmin çok hayırlı birşey olduğunu sanarlar, halka empoze etmek için modern batı anlayışı ya da avrupa kültürü olarak çığırtkanlık yaparlar.
orduyu ''tü kaka'' birşeymiş gibi göstermeye çalışırlar, ordu haddinizi bilin dedikçe de, aman darbe sesleri, aman ihtilal geri geliyor gibisinden ortalığı figana verirler...
bunlar ulu çınar ağacı türk topraklarında yaşayan tahtakurularıdır...
askere görevini hatırlatan kişilerdir. vatanı korumakla görevli kişilerin sınırları teröristlere bırakıp cankayayı türbandan korumanın gereksiz oldugunu düşünen kişilerdir.
ikinci Cumhuriyetçiler , ittihatçı gelenekten gelen kolpa Atatürkçüler , arap ve amerikan emperyalizmine hizmet eden işbirlikçi medya patronları , sanayiciler , siyasetçiler , yazarlar .
27 Mayıs 1960 devrimini 12 MaRT 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri ile aynı kefede tutan ve tek amaçları Adnan Menderes gibi demokrasi düşmanı , emperyalizmin işbirlikçisi olmuş bir devlet adamının kendi diktatörlüğüne hizmet eden Fatin Rüştü Zorlu , Hüseyin Polatkan gibi yaverleri ile asılmasını kullanarak kemalist devrimlerin altını oymak olan sözüm ona anti-militarist bir demokrasinin dinci , emperyalist uzantılarıdır . ( Elbette bu insanların asılmaları yanlıştır ancak hiç kimse kalkıp da bu olaydan dolayı ordu faşisttir , adnan menderes bir demokrasi şehitidir demesin , yemezler.)
Gün gelir o attıkları boka gelir basarlar!
(bkz: Manda boku)
türkiyenin garantisi , sigortası askerdir.dış güçlerin türkiye de çekindikleri belki de tek kurumdur.bunun için askeri yıpratmak istemeleri halkın askere olan sarsılmaz güvenini bozmaya çalışmaları normaldir.evinde yan gelip yatıp amerikan dizilerini seyredebiliyorsan ; bu rahatlığının sebebi askerdir.
Saymaya kalkın bakalım hangi ülkeler bize düşman siyaset güdüyor ? mesela yunan halkı bizi çok seviyor..Kültürümüz ortak herşeyimiz ortak , tek sorun aradaki siyasetçiler değil mi ? peki istanbulun ve ege kıyılarının mirasları olduğunu savunan millet kim ? 3 - 5 sene öncesine kadar karasularını 12 mile çıkarmaya çalışan kim ? iran da bizi çok seviyor.Ama sahip olduğun laik düzenden memnun mu ? yada laik düzenin kendi toplumunu etkilemesinden memnun mu ?
Kuzey ırak mı ? oradakiler bizi herkesten çok seviyor.. Ermenistan ve Rusya nın sevgisi ölçülemez zaten..asker olmasada bir rahatlasak değil mi ?
herkes işini doğru yaparsa , işini en düzgün yapan insanları tartışmamız gerekmez.
"türkiye'de askere bok atıp rahatlayan kesim" olarak durumu ele almak "tepkisel indirgemecilik" olarak adlandırılabilir. zira dünyanın hiç bir yerinde, hiç bir aklı mantığı çalışan insan, durup dururken bir devlet kurumuna karşı husumet besleyerek o kurumu nedensizce küçültmeye, bu manada "bok atmaya" çalışmaz. ancak eğer biz yapılan eleştirileri "bok atma" olarak kodifiye edersek, bu halde tartışmayı "bok atan blanca" ve "atılan boku sıvazlayan ryu" rolleriyle kısıtlayacağımız için "teşkilattan küçük berkay" kahramanlaştırmasına soyunabiliriz. hakikat de budur, "kimse de bok atanları sevmez, ondan haklıyım, 1-0" diye tartışmada öne geçmekse her durumda gerçekleşmiyor, insanın arkasına yapışıveriyor.
baştan başlayalım türk silahlı kuvvetleri, türk devletinin organize dış güvenlik birimidir. varoluşunun amacı devleti dış unsurların yapacağı saldırılara karşı askeri alanda korumaktan ibarettir. bunun için de gereken kaynaklar kendisine bütçeden ayrılır, kendisi de kanunla belirlenmiş yetkilerini, kendi organizasyon ve idari şeması içerisinde kullanır. doğrudan hükümete bağlıdır. zira, halkın, halk tarafından halk için yönetildiği rejimlerde (kısaca demokrasi diyoruz) hiç bir unsur açıkça halktan almadığı bir yetkiyi kullanamayacağı gibi, hiç kimse de halkın denetiminden ve seçiminden muaf değildir. genelkurmay başkanlığı hiyerarşik otoritesine rağmen sivil kurumlara bundan bağlıdır.
o halde halk ve kamuoyu denetimine de açık olmak zorundadır. kamuoyu denetiminden ve eleştirilerinden muaf tutulmuş bir tsk en başta, hesap vermek zorunda olmadığından başına buyruk, keyfi davranabilecek, kendisine verilen kaynakları doğru kullanmak zorunda olmayacak üstelik herhangi bir noktasında bir zaaf varsa bunun da ortaya çıkması mümkünatsız hale geleceğinden güvenliği sağlama görevini yerine getiremeyecek, dahası elindeki üstün askeri güç sebebiyle halka karşı da bir tehdit haline dönüşebilecektir. temelde atomize bireylerden oluşan bir toplumun içerisinde yer alan eli silahlı, örgütlü bir askeri güç önce o toplumda "iktidar" dengelerini alaşağı edeceğinden bundan denetime açık olmalıdır. nitekim öyledir.
kamuoyu denetiminin birincil unsuru "eleştiri" ve "düşünce ve ifade özgürlüğü"dür. yani bu ülkeyi korumakla yükümlü olan tsk, bu ülkeyi bu ülke yapan değerleri, demokratik, sosyal, laik, hukuk devletini de korumak zorunda olduğundan, demokrasinin gereği olan "düşünce ve ifade hürriyeti"ni de korumak durumunda olacak, bu hürriyeti korumanın bilinen tek yolu olan pratikte gözlenmesine de mani olmayacaktır. mümkün değil.
bu halde birilerinin tsk'yı şu veya bu sebeple eleştirmesi hem tsk'nın savunduğu ülkenin temel değerlerinin gerçekten varolduğunu gösterdiği için "doğal" hem de olması gerekendir. eleştirilecek şeylerin yalnızca reçeller, turşular ve "tarkan" olduğu sanrısı ise burada kontrasttan başka bir şey değil.
tsk'nın eleştirilmesini "tsk'ya bok atmak" olarak yaftalamak da izanla bağdaşır bir şey değil. sorular net "birincisi bok atmakla ifade edilen eleştiri hangisi?" "iki- bu eleştiri hangi nedenle haksız?" "üç- bu eleştirinin yapılmasında hangi nedenle kötü niyet var", "dört bu kötü niyeti biz ne şekilde ispatlıyoruz" hepsi muğlak. iddianızı ispat için gereken bu izahatları yapmıyor ve insanları zan altında bırakıcı şekilde "orospu çocuğu" diye yaftalayıp bir de hiç bir neden göstermeksizin onların ifadeleirni değersizleştiriyorsanız da benim bildiğim kadarıyla "bok atmak" zaten bu manaya geliyor, bok atan da sizsiniz. üstelik tsk'nın savunduğu, türkiye'yi de değerli yapan değerleri kullandığı için insanları "bok atıyor" diye itham etme "bok atmasını" yaptığınız için bizzatihi "anayasaca kabul edilmiş değerleri" aşağılayan kişi pozisyonuna düşüyorsunuz.
kalkalım, tsk eleştirilecek tabi, kimse rahatsız olmasın, zorla askere alınıp şuralarda ve buralarda ülkeyi savunmak için ölenler de tsk yönetim kademesinin eleştirilmemesi kutsiyetini yaratmaz. tsk yönetim kademesi bundan büsbütün farklı bir şeydir ve siyasete karıştığı ölçüde de eleştiriyi hak eder. zira bir demokraside atanmışların seçilmişler üzerinde belirleyici olması kabul edilemez, tam tersi ise doğal olandır, olması gerekendir. o olsun.
Asker kadar başınıza taş düşsün denilecek bir kesim olsa bile askerin arkasına sığınıp her şeyi askerden bekleyen kesiminde bu embesil gruptan bir farkı yoktur. Demokrasiyi içine sığdırmayan bu ahali topluluğu zor duruma düştüğünde askeri göreve çağırmak için bin bir türlü şaklabanlığa girdikleride tecrübe ile sabittir.