Bizim zamanımızda ingilizce hocamız ingilizce bilmezdi.. Bir ingilizce hocasının verdiği dönem ödevini diğeri ile beraber yazmıştık. 54 almıştım yanlış hatırlamıyorsam. Dönem ödevi kırmızı kalemle doluydu..
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1447722/+
Kaçınılmaz durumdur.
Eskiden en yüksek puanlı bölümlerden biri öğretmenlik bölümleriydi. Artık herkesin tercihlerinde aşağılara düştüğü için puanları da düştü ve kelitesiz insanlar bu bölümlere girdi ve öğretmen oldu. Bu yüzdendir ki öğretmenlerin ve dolayısıyla eğitimin kalitesi düştü. Çocukların karnesine Böyle şeyler yazan saçma sapan insanlar ortaya çıktı.
açıkta kalan 20 bin öğretmen kendine başka bir iş bulsun diyen bir milli eğitim bakanı ve milli eğitimi olan ülkede ne kalitesinden bahsediyoruz. zaten bakanın konuştuğu gazete yeter. okuyanlar görücek ve şaşırmıcak zaten. ayrıca artık işle değişti. önceden kırık not geldi mi öğrenciye kızardı veliler neden böyle oldu şimdi öğretmene kızar oldular çocuğuma neden düşük not verdin diye. komple hatalı bir millet olduk çıktık.
yazılan yazılardan gerçektende kalitesiz oldukları anlaşılmaktadır.
yetiştirdikleri öğrencilerin yazdıklarından yola çıkarak, milli eğitim bakanına en ufak atıfta bulunmadan sadece öğretmenleri suçlayan bu arkadaşlara öğretmenleri demek ki gerek li bilinci aşılayamamış.
öğretmen motive edemiyormuş, öğretmen umursamaz olunca öğrenci de umursamaz oluyormuş. ulan senin bakanın öğretmenlere göreve geldiğinden beri resmen savaş açmış, onların hali ne, onların motivasyonu iyi mi ki? size motive bir şekilde ders anlatsın.
resmen görevden soğuttular adamları. 264 bin öğretmen ihtiyacımız yok 200 bin öğretmen başka meslek seçsin diyen bakanın olursa, sen binbir güçlükle öğretmen olan adamlardan nasıl bir eğitim bekliyosun?
çay ve sigara içmelerinden bellidir. sanırsınız okul cafe bunlar da çay ve sigara içerek geyik yapmaya gelmişler. bütün gün varsa yoksa çay sigara. biraz da sınıflarda öğrencilere ders verin. geride kalmış çocuklara öğretmeye çalışın ama nerde o zihniyet. öğretmenin kalitesi on üzerinden beş bile değil...
devlet okullarına olmayan kalitedir ne yazık ki. en azındna benim okuduğum okuldaki hocalar derslere girip ders işlemiyolardı. sınıf üzerinde otorite kuramıyolardı. insanı ders çalışmaktan soğutuyolardı yani. tabi hocanın umursamaz tavrını gören öğrencinin der çalışma isteiği kayboluyor. milli eğitimin acilen buna çözüm bulması gerekir. 5 senede bir her hocayı sınava sokmak mantıklı bir çözüm olabilir.
ne devletin ne de bireylerin eğitim gibi bir kaygısı ve önceliğinin olmayışı ilk yıllardaki idealizmi yıllar içinde yok edip,daha sonra da sikimden aşağı kasımpaşa anlayışnı geliştirir.
devlet-müfettiş-veli-idare-toplum da bunu iyice pekiştirir.
al sana öğretmen.
kahvede okey insanları kalitesiz olarak gören insanların sorgulayacağı mevzudur. ulan kahvelere bi gir gör, alayı üni mezunu alayı üni öğrencisi. kahve candır.
okuma bilmesi atanması için yeterli olan öğretmenin kalitesidir. bence kalite yoktur. neden mi ben de öğretmenim(beden eğitimi) devlette çalışan arkadaşlarım benden yüz kat daha yeteneksizdir. takla atmayı bilmeyen, hayatında hiç spor yapmamış adam şuanda belki kardeşlerinize belki de size öğretmenlik yapıyor olabilir. sonuç olarak atama kıstasları öğretmenin alan bilgisine dayanmıyor. lise mezunu insan bile 1 sene kpss kursuna gidip hazırlansa atanabilecek puanı alacaktır. varın siz karar verin kaliteye.
ampul takmayı bilmeyen elektrik / elektronik mühendislerinin olduğu bir ülkede cevabı pekte zor olmayan kalite seviyesidir. burada suç bilmeyenin değil, kurbanlarını öğrenci adı altında alıp dört sene boyunca "müfredat" kisvesi altında sikimsonik bir eğitime sokup dört nala koşturan *eğitim sistemindedir.
öğretmene, öğretmenlik yapanın, ona öğretmenliği öğretenin kalitesiyle doğru orantılıdır. öğretmenler kaka demek kolay. kaç tane adamakıllı eğitimci çıkmış bu topraklardan, eğitimcinin eğiticisi olacak? kaç akademisyen geliştirmiş kendisini, öğretmenin kılavuzu olacağım diye?
daha anlaşılır bir dille eğitim sistemimizde; öğrenciyi futbolcu, öğretmeni taktisyen (antrenör), aileyi de taraftar olarak kabul edersek; aile, maddi manevi destek veren kitledir. öğretmen yol yordam seçenek sunan kazanması için tüyolar veren kişilerdir. öğrenci de maça çıkıp golleri atacak olan bireylerdir. buradan yola çıkarak; sahada olmak istemeyen ve sistemin yarattığı zorluğunun üstesinden gelip gelmemek de kararsız olan, iyi futbol oynamamak için elinden geleni yapmaya çalışan bireylerin, arkasında sadece eleştiren, yuhalamaktan zevk alan, bardağın boş tarafından bakan, sorundan bahsedip çözüm üretmeyen ve kendisininde çözümün bir parçası olduğunu fark etmeyen bir taraftar kitlesinin, bütün suçu antrenörlere yükleyen ve antrenörleri hedef göstermeye çalışan bir yönetimin yarattığı sonuç eğitim sistemimizdeki sorunların kabaca bir özetidir.
yazarın ricası: eğitim sistemimizdeki sorunları önemsiyor, benim başbakanımı, doktorumu, mühendisimi, polsimi, askerimi, gazetecisini, futbolcusunu, öğretmenimi... bu eğitim sistemi yetiştirdiğinin farkındayım ve bu sorunun çözümünde etkili olmak istiyorum, sorunların kaynağına inip çözüm üretmek istiyorum diyen yazar arkadaşlarımı ülkemizin 81 vilayetten oluştuğunu sadece belli şehirlere belli semtlere bakıp genelleme yapmadan, onları ülkemizdeki en azından 7 değişik bölgedeki eğitimi ve koşulları hakkında araştırma yapmalarını rica ediyorum. buz dağının görünmeyen yüzüyle karşılaşmaları umuduyla.
Gelişmiş ülkelerde, en dolgun maaş öğretmenlere verilirken, bizim ülkemizde en dolgun maaş cumhurbaşkanı'na veriliyor. Bu yüzden Türkiye'de özellikle devlet okullarındaki öğretmen kalitesizliğini tartışmak yersizdir. Zavalılar çocuklarını mı okutsunlar? faturalarını mı ödesinler? üstlerine başlarına birşeyler mi alsınlar? yoksa cümlenin yapısını, trigonometriyi mi anlatsınlar?
Bizim Türk öğretmenleri o kadar şereflidir ki, öğrenciden asla rüşvet almazlar. Oysa özellile sovyetler'den kopmuş, devletlerde öğretmenler çok az maaş alır, Ama, öğrencilerden aldıları rüşvet ile yaşamlarını devam ettirmektedirler.