şamanist dönem orta asya türklerinin yanısıra orta asya halklarından moğollarda görülen "bozkurt kültü"ne, bugün anadolu'da ve hatta dede korkut hikayelerinde pek izine rastlanmaz. şamanizme özgü bozkurt kültü, siyasi amaçlarla yeniden keşfedilmiş ve kullanılmıştır.
"Eski Romalılarda ve Araplarda kurdun efsanevî bir mevkii olmasına rağmen, onun, Türk millî kültü olduğu malûmdur. Kurdun Hiyung-nu, Tuk-yu, Oğuz, Uygur, destanlarında başlayarak, tâ Moğol anane ve efsanelerine kadar ne büyük tesirler icra ettiği, üstat Köprülüzâde Fuat Bey tarafından tetkik ve tahlil edilmiştir (Türk Edebiyatı Tarihi;, birinci kitap, 62 ve müteakip sahifeler, "Türkiye Tarihi" ; birinci kitap, s. 52 61).
Köprülüzâde bu araştırmalarında yalnız tarihî vesikalara istinad etmiş, tetkiklerini yalnız edebiyat tarihi noktasında yapmıştır, elyevm islâm olan Türklerin halk edebiyatında bile eski bir millî destanın müşterek izlerine tesadüf olunmaktadır. (Türkiye Tarihi, s. 52) demekle beraber, kıymetli tetebbuatında bu noktayı tenvir etmeği mevzuu bahsinden hariç addeylemiştir.
*: Türkiyat Mecmuası, II. Cilt. 1926-1928; Makaleler ve incelemeler, Ankara 1987.69-75.
(1): Kurt hakkında tetebbuatta bulunan âlimler, Romalılar kablelmilâd 296 senesinde Lupikal mağarası civarında Romulus ve Romus'u besleyen Ana-kurda heykel rekz ettiklerini göz önünde tuttukları halde, "Kurt Kültü"nün Orta-Asya kavimleriğne gaipten geldiği hakkında cüz'i bir işarette bulunmuyorlar. Müsteşrik Berezin (Rus Arkeoloji Şark Şubesi Mesaileri, cüz 13. 148) Klaproth, Sehmidt, Hyacynth, De Geny gibi müsteşrik ve müverrihlerin fikirlerini beyan ettikten sonra diyor ki: "Kurt efsanesinin esası bu iki kavmin ;Türk ve Moğolların yalnız birilerine ait değildir. Bütün Orta-Asya kavimlerinde müşterek bir efsanedir. Arapların halk rivayetlerinde kurdun ne gibi bir mevkii olduğunu bilmiyoruz. Fakat "Meslimet ül Kezzab"a Tabari tarafından nisbet verilen bir ibare calinbi dikkattir. Meslimetü fısılfayısı kurt ve siyah kurt"la kasem ediyor: (Leiden tab.217;ı I. 1933)
Filvaki Türk kavimleri içinde, biz, müşterek destanlardan kat'ı nazar, çok defa eski destanların müşterek izlerini buluyoruz, En cenubî Türklerdeki Millî Oğuz destanının birçok unsurlarını, Türk kavimlerinden kat'ı nazar, en şarkî ve şimalî Türklerin komşularında (Fin ve Moğol kavimlerinde) dahi görüyoruz. Meselâ, bugün halis Moğol olan "Uğur, Sartoğul, Horhut" kabilelerinin menşeleri hakkındaki rivayetlerde Horhut=Korkut bulunması (Potanin, Şimali-garbî Moğolistan monografileri, IV, 22, 23, 671, 726), Dede Korkut'umuzda zikrolunan "Tepegöz" masalının pek cüz'i farklarla Şimal Samoyed-Ostyaklar'ında (aynı eser, s. 706) söylenmesi, Türk mevzularının komşu kavimlerde bile ne kadar intişar ettiğini gösteriyor. Mamafih bu güne kadar "Kurt efsanesi" unsurlarının bugünkü Türk kavimleri rivayetlerinde vazıh bir surette göze çarptığını ve yankılarını gösterecek unsurları toplayan hiçbir zat bizce malûm değildir. Şarkî Türk ve Moğol kavimlerinin etnografyasına büyük hizmetleriyle maruf müsteşrik Potanin ciltlerle yazdığı eserlerinde, Kurdun Türk kültü olduğuna şüphe etmediği halde, bu günkü Türk akvamında bu efsane bakiyelerine pek az tesadüf etmiştir.
Orta asırlardaki italyan destanlarına kadar tesir eden "Bozkurt efsanesi" unsurları (Veselovvskiy, "roman ve hikâyeler tarihinden, II, 307 Petersburg 1888, ;Attila hakkında baba bakınız) Türk kavimlerinin kendi halk edebiyatında ufak bir iz bırakarak kaybolmuş mudur? Ebülgazi Bahadır Han gibi Türk ve Moğol ananelerine sadık bir edip ve müverrih de eski destanın "Bozkurt efsanesi"ne ait mükemmel bir levhasını bize veremiyor.(2)
Dede Korkut'da ise "Kurt kültü"nü hatırlatan yalnız bir iki cümleye tesadüf ediyoruz:
"Kurdun yüzü mübarek;
Kara başım kurban olsun kurdum sana";
(2): Ebülgazi Bahadır Han "Kurd" efsanesini yalnız "Börteçine" ismiyle tahattur ediyor (Rıza Nur Bey tercümesi, s. 38). Vakıa Ebülgazi Bahadır'ın Moğollar ait rivayetleri, Reşideddin Tabib rivayetlerinin aynıdır. Bazı zatların zannettiği gibi Kurt efsanesi Reşideddin tarafından Çin ve Türk mehazlarında bulunduğu gibi zikrolunmamıştır. Berezin tarafından neşrolunan kısımlarda "Ergenekon" ve "Alankua" efsanelerinde merkezî unsur "ışık'tır (I, metin s. 5 ; 18, haşiye 148-149). Börteçine ise , "Cami üt Tevarih"de yalnız bir defa zikrolunur. O da, Tibet tesiriyle bozulmuş Moğol menbalarında olduğu gibi, şahıs ismidir (metin, cildi evvel, bab duvem, s. 5). Reşideddin ; Börteçine'nin bozkurt, Kuvameral'ın" Güzel ahu" efsaneleriyle alâkası olduğuna dair cüz'i bir işarette bulunmuyor. Bu eseri mehaz ittihaz eden müverrihler (Honed Mir, Mir Honed, Anonim Şeybani nâme müellifi, ve Ali Celayir gibiler) Börtecine'nin Bozkurt kültü ile münasebeti hakkında bir şey söylemiyorlar.
Eski Moğol vesikalarında, islâm-iran mehazlarına nazaran, "Kurt efsanesi"ne ilgi bir dereceye kadar bulunur. Moğol hâkimiyeti devrinde Çince yazılmış Yuan çaobişi' (Pekin Rus Ruhanileri heyeti mesaisi, c. 4, Rahip Palas tercümesi) de Cengiz Han'ın ceddi âlâsı olarak "Börteçine: Bozkurt" zikrolunuyor. Moğolların tarihî destanları arasında şaheser sayılan "Altın topçu"; (Lama ;Gambo Yalgan qalsan tercümesi, s. 121) de halis Türk rivayetlerindeki vakıa aynen nakledildiği halde, Bozkurt yerine kırmızı köpek zikrolunur. "Börteçine"; ise bir şahıs ismi olarak mezkûrdur (s. 119-120)
(3): Anadolu Türkleri yalan sözlere "Kurt masalı" diyorlarmış (Hüsamettin Efendi Makalesi, Millet gazetesi, numara 92, sene 1925) demek olur ki eski Şamanizm kültü'nün hâtıraları halk kitlesi içinde saklanmıştır.
Schmidt tarafından neşrolunan "sanang sesen"de "Börteçine"; Reşidettin de ve "Altun topçu"da olduğu gibi, isim olarak zikrolunur (s. 52). Börteçine; bir Tibet prensi idi. Dalay Subin Arru Altan Şirike Tuhakan'ın oğlu idi. Börteçine Moğol kavimleri içine geldi. Bu Börteçine'sine istinaden, Hunların Tukyuların da Moğol olduklarını ispat için nazariyeler uyduruyor (Forschungen, s. 11-42 ve 66-74).
Bugünkü Moğollarda Bozkurt ananelerinin izlerine bu sahalarda meşgul müsteşriklerin eserlerinde tesadüf edemedik. Baykal gölü civarındaki Buryat-Moğollar'da Börteçine namını taşıyan bir kabile bulunursa da, jenealojilerine ait rivayetlerinde Bozkurt efsanesine ait bir şey görülmüyor (Potanin, Orta asır garp destanlarında şark mevzuaları, s. 801)
işte Bozkurt efsanesinin Moğol tarih ve destanlarında ve halk ananelerindeki vaziyeti bu şekildedir.
Moğol kavimlerinin rivayet ve ananelerini, iran-islâm tesirine fazla bir derecede merbut kalmış müverrihleri bırakarak halis Türk, kavimlerinin ananelerini nazarı itibare alırsak, bu efsaneye ait rivayetlerin şekli büsbütün değişir. Bunlardan biri, halis Türk ananesinden ibaret olan Uygur destanıdır ki, Çin mehazları kadar eski olmamakla beraber mühim bir vesikadır.(4) ikinci eser ise, Orta Türk rivayeti olan "Çingiznâmeler"dir. Bu rivayetlerin muhtelif veryantları vardır. "Başkurt rivayeti" olanı(5) Kazan Darülfünunu Türk lisanı muallimi Halfin tarafından 1819'da neşrolunmuşitur. Mamafig, Börteçine ve diğer rivayetler hakkında araştırmada bulunan müsteşriklerden hiçbir kimse, henüz bu eserden istifade etmemiştir. "Çingiznâme"nin Kazak-Kırgız rivayeti noksan ve muhtasar bir surette Radloff tarafından neşrolunmuştur (Türk Halk Edebiyatı numuneleri; III, s. 62-68). Kırım-Nogay rivayetinin tespit edilmiş olduğu nüsha, Berlin memleket kütüphanesinde (mix Diez A. Quart N. 137) mahfuzdur. Halk içinde de bu rivayetlerin türlü şekillerde tespit olunmuş nüshaları bulunurdu.
(4): Bu vesika hakkında Köprülüzâde Fuat Bey'in "Türk Edebiyatı Tarihi, birinci kitap, 59-63"ünde etraflıca malûmat verilmiş ve destanın bugünkü Türkçeye tercümesi de derc olunmuştur.
(5): Bu eser hakkında en son malûmat Ali Rahim ve A. Aziz Beylerin müşterek eseri olan "Tatar Edebiyatı Tarihi"nde derc olunmuştur. Fakat müelliflerin "Çingiznâme'nin mahalli tesbiti hakkında olan mülâhazaları gariptir (II, s. 89-97). Eserde coğrafî isimler, kabail alâmetleri (tamga, kuş) idil havzalarında anlaşılmayan lügatler (umumen birinci kısmın münderecatı) Ural dağlarında tesbit olduğuna gayet vazıh bir delil olduğunu gibi, Başkurtlarda bulunan "Çingiznâmeci" denilen ihtiyarlar, matbu nüshadan habersiz oldukları halde, nesilden nesle "Çingiznâme" söylemekle marufturlar.
Başkurt rivayeti olan nüsha Börteçine ve Yisükey Bahadır'ı bilmiyor. Ona binaen cihanın büyük hakanı Çingiz Han, bilâvasıta, Yılkı Yallı Gök Börü oğludur. Başkurt kabilelerini teşkil eden (Yurmatı, Kıpça, Kanklı, Katay, Tamyan vb.), gibi muhtelif kabilelere alâmet olarak "tamga, ağaç, kuş" veren, şu "gök Börü: Bozkurt" oğlu Çingiz Han'dır.
Bu destandan ışık ve Bozkurt'a ait efsanenin sureti iki sahife teşkil ediyor. "Alankua" kocasız hamile olmuş, il içinde dedikodular zuhur etmiş. Alankua kendisine bir ziya nüzul ettiğini ve Kurt olarak çıktığını beyan etmiş. Tetkik için "Kıpçak Karabi","Türkmen Kel Mehmed bî", "Oraduç bi" namlı büyükler Alankua'nın çadırı civarında pusu kurmuşlar. Gece yarısından sonra:
Havadın bir Yarkın kün indi. Kördiler erse esleri kitti. Bular yine ançadın eslerin yıyıp aldılar erse birbirindin sordular: bayağı kün bolup ingen ne erdi ? dediler.
*:Alan Hoa
Bilmediler,;"kelingiz, bizler esirgen teg bolup olturgunça yalarımıznı tartıp çnglatang: börü bolsa çıkar" tidiler. Andın son tura salıp yaların tartıp çektiler. Kördüler kim: yılkı yallı kök börü çıka keldi. Artına karak ;Çingiz ! tip avaz birdi.(6)
(6): Bu elimizde Halfin neşri bulunmadığından Paris Millî Kütüphanesinde (Suppl. Turc, N. 143) mahfuz eski el yazısı nüshadan istifade ettik (varak 9a)
Berlin'de nüshası olan Kırım-Nogay rivayetinde, umumî münderecat itibariyle büyük farkına rağmen, ALankua, ıkış, Bozkurt efsaneleri aynı rivayettir (varak 6)
Bu destan, gerek şark ve gerek garp Türklerinde, pek eski bir destanın, Moğol fütuhatı sonunda değişmiş bir suretinde başka bir şey olamaz fikrindeyiz. En eski Türk destanının merkezî unsuru, "kurt" olmuştur.
Bugünkü Şamanî Türklerde kurdun kutsî mahiyeti olduğu görülür. Şaman davullarında mutlak kurt resmi bulunur. Tuba (Uranhay) Türk'lerinin kam dualarında Bozkurt'a hitap edilir.
Üstü kudaydan çarlıktım
Çedi konukta çem çibezim
Çedi konu-kta çem çiyrim
Kudayımmıng kayırazı
Kök pörü erenim kayrahan!
Aksım punnum çılgakşan
Küp örüm!
Yukarı Tanrı'dan memurum!
Yedi gün (muttasıl) yemek yemez (hayvan)ım
Yedi gün yemek yerim
Tanrımın merhametli (bende)si
Bozkurdun, efendim!
Ağız ve burnunu (dili ile) yalamakta olan
Boz kurdum!
(Radloff, Türk Halk edebiyatı nümuneleri, XI. 204)
Bozkurd'a ve kurdun önderliğine ait efsanelerin koyu yeri, şüphesiz Başkurdlar arasındadır. Avamın "Başkurt" kelimesini tavzih etmek merakı da, dolayısıyla, halk iştirakının bu efsaneleri muhafazasına ayrıca sebep olmuş olabilir.
1) Başkurt kelimesi hakkında halk iştikakı şayan-ı dikkattir:
18 inci asır iptidalarında resmî Rus membalarında bu kelime Başkurt beylerinin verdiği tevziata binaen, Glavnıy Volk = Başbuğ Kurdı diye kaydolunmuştur. Bu kavmin Rus hâkimiyetine karşı isyanları da "Kurdoğlu" olduklarından imiş.(7) Eski zamanlarda bu sancaklarında Kurt başı taşımışlar. O sebepten Başkurt adını almışlar imiş.( 8 )
(7): Riçkov, Orenburg Vilâyeti Topografyası, Orenburg 1887, s. 58-59)
( 8 ): Vitevskiy, Neployef ve Orenburg vilÂyetinin 1758 senesine kadar ahalisi;, s. 124 ; 128
2) Eski zamanlarda Başkurt kavmi kurda "Börü" demez, "Kurt" derlerdi. Babaların ismini gelinlerin söylemesi yasak olduğundan dolayı kurt için börü ismi taammüm etmiştir.
3) Peygamber, sahabelerinden üç zatı Ural dağlarına islâm dini öğretmek için yollamıştı. Bu sahabelere Ural dağlarına kadar iyi bir Bozkurt rehberlik etmiştir. Ural dağlarında bulunan kavim de, islâmiyeti kabul ettikten sonra "Başkurt" diye adlanmıştır.(9)
(9): Nazarov makalesi (Sovremennik mecmuası;, 1862, numara 11, s. 66). Kurdun rehberliği hakkında Köprülüzâde Mehmet Fuat Bey'in mütalâalarıyla mukayese ediniz (Türk Edebiyatı Tarihi, birinci kitap, 62)
4) Eski zamanlarda uzak şarkta yüksek, karlı dağlarda Başkurt, Nogay, Kazak, Kırgız kavimleri bir tek babanın evlâdı olarak yaşıyorlardı. O vakit Başkurt, Nogay, ve başka isimler yoktu. Bir zaman bunlar arasında ihtilâf ve mücadele zuhur etti. Günlerin birinde bu kabile reisi ava giderken önünde bir kurt peyda oldu. Reis, bu kurdu takip ede ede, cennet gibi ormanları ve nehirleri olan bir azametli dağlara geldi. O vakit Kurt birden bire kayboldu. Reis anladı ki, bu rehberlik eden Kurt, Tanrıdan bu kavme tayin edilmiş "Kut: talih"dir. Reis geriye, şark diyarına vardı. Kavim ve kabilesini beraber alıp Ural dağlarına getirdi, işte diğer kardeşlerinden ayrılan bu kabileye "Başkurt" denildi ki, "Kurdun baş olup getirdiği kavim" demektir.(10)
(10): Bu riayet, M. Bayış oğlu tarafından neşrolunmuştur. Burcan ve Kıpçak Başkurtlarından yazılan rivayettir. (Rus Coğrafya Cemiyeti'nin Orenburg Şubeti Haberleri Mecmuası, 7 inci cüz, 1895, s. 11- 13).
Ahun Kurbanali Hacı Halid oğlu'nun "Tevarih-i Hamse-i Şarkî" adlı eserinde (Kazan, 1910, s. 191 ; 193) Başkurt isminde vechi tesmiye babında aynen şu efsane nakledilir: (aynen)
"Başkırd taifesi Özbek'ten olup ismi evvelden var ise de nefsi özlerinden namına sikke sokturmuş, müstakil hanları olduğu malûm değildir. Bunların Başkırd ile müsemmasında kıl-u kailer olup cümleden beri budur ki lûgat-ı Fürse Kaşkırî gürk deyip etrak bundan tahrifle kırd diyorlar. Bu taife haddi zatında bigayret-i şecaat olduktan kaşkara teşbihen "kırd" denilip kırdan ziyade kavi demek mahalde mübalâğa edip "Baş" lâfzını koşarak Başkırd demişler< Ecdadlarında dahi bu evsaf-ı memduha mevcut olduktan kaşkırın müterafili olan kurd ve mübalâğasiyle Başkırt tesmiye etmişler ola.
Hazreti Ali Keremullahü veçhenğin mehdinde şir dedikleri gibi bahadır adamları arslan demek, kaşkır demek ve lakabı ile "kök yal" demek medh-i Özbekândır; Ama Hacı Molla Zahireddin nam seyyahın nakline binaen Başkırt isminde veçhi tesmiye zaman-ı mazi ecdatlarımızdan üç adam kış seferinde yol yanılıp adaşmışlar iken ittifak kurdun izine düşüp il bulduklarından, bizler kurdun iziyle keldik, bizlere kurt başçı oldu dediklerinden, bu üç zatın furuna başçısı kurt olan adamların nesli demek siyakında başkırt deyip bu nam evlâtlarına lâkap olup kalmış. Ahali-i Başkırt'ın büyük ecdatları içbu üç zevatlar imiş. Eluhdetü alelravi.;
Müverrih Ahund Kurbanali bu efsaneleri naklettikten sonra, sonuncu rivayete inanmıyor; ve diyor ki; "bu rivayet yol şaşırmış ecdadın yolundan daha şaşkın bir yoldur; bizim indimizde birinci rivayet essah ve efsahtır".
Bundan anlaşılır ki, "Başkurt" kelimesinin Kurt efsanesiyle ;Halk itikadınca olsa bile ; alâkadarlığa, ta Şarkî Türkistana kadar (müellif şarkî Türkistan ülemasındandır) intişar etmiştir. Şüphe yok ki, Başkurt kelimesinin bu efsane ile hiçbir alakası ve münasebeti olmasa bile, daima eski destandan merkezî unsur olan Bozkurt'u Türk kavimlerine tahattur etmiştir.*
*: TM II, ilâve, s. 397, Bozkurt Hakkında: Urengay Türklerinin Şaman dualarında olduğu gibi islâm Kırgız-Kazakların bakşı dualarında Er-vah'a tevcih olunan ilâhilerinde de Kurda hitabı görüyoruz:
"Uydan kelgen on börü
Su börünin içinde
Altı auzdı kök börü".
Fars-Arapça ve münferit dillerin çevirisi, çalışmanın malikî: Altan Cihangir
türk kültürü ve tarihinde genelde bozkurt'tan korkulur.. gerçi hangi kurttan korkulmaz ki.. bozkurt koyunları keçileri kaçırıp yer. allah gecinden versin ömrü az olur.. ama gel gör ki bu türkler tarihte çok kurt öldürmüştür.
--spoiler--
439 yılında Çin imparatoru Tay-vy, yel götürmez ordusu ile Türkler'in üzerine yürüdü. Pek çok Türk'ü kılıçtan geçirdi. Çinliler'in T'u-kü-e dedikleri, kendilerine Kök Türük (Göktürk) diyen boydan sadece 500 aile, Altay Dağları'na can atıp imparator'un kılıcından kurtuldu. Orada Ergenekon vadisine sığındı (Pien-i tien adlı Çin kroniğinin verdiği bu bilginin Fransızca'ya çevrilerek dünya ilim alemine tanıtılması: Stanislas Julien, Documents Historiques sur les Tou-kious (Turca), Journal Asiatique, Paris 1864, VI.Seri, c.III, s.348-9).
Göktürkler, çevresi dağlarla örtülü Ergenekon vadisinde 96 yıl kaldılar. Dağdaki demir madenini eriterek silahlandılar. Çoğaldılar. Göktürkler'i Ergenekon'a getiren Mete soyundan Bilge Şad'ın oğlu Uluğ-Yabgu Tavu'nun oğlu Bumin Kağan, 535 yılında Göktürkler'i Ergenekon'dan çıkardı. Kendisinin Mete'nin meşru halefi ve bütün Türkler'in büyük hakanı olduğunu bildirdi. Japon Denizi ile Kırım arasında uzanan Göktürk imparatorluğunu kurdu (o zamana kadar Türk, Türkçe konuşan boylardan birinin adı idi, Göktürkler'den başlıyarak bütün Türkçe konuşan kavimlere Türk dendi).
Türkler'e Ergenekon cenderesinden cihana açılmak üzere çıkarken dağ geçitlerini göstererek rehberlik eden, Bumin Han'ın Bozkurt'u idi. Şükran olarak kurt başı, Göktürk bayrağının alemi yapıldı.
Artık bu özetten, Bozkurt'un Türk için ne idüğü anlaşılır.
--spoiler--
yeryüzündeki neredeyse her milleti simgeleyen bir hayvan vardır. örneğin rusları ayı, amerikalıları kartal, fransızları horoz, hollandalıları çulluk gibi... bozkurt binlerce yıllık türk simgesidir.
bozkurt mhp adlı partinin simgesi değildir. mhp'nin simgesi osmanlı 3 hilalidir. partinin gençlik örgütlenmesi olan "ülkü ocakları"nın simgesinde bozkurt vardır.
elle yapılan kurtbaşı selamı ise yine binlerce yıllık bir türk selamlaşma şeklidir. mhp adlı partide 1984 yılından önce bu selam bilinmezdi. 1984 yılında o zamanki adıyla mçp kurultayına davetli olan gagavuz türkleri'nden profesör maria, salona iki eliyle kurtbaşı yaparak girer. bu işaret salondaki ülkücüler tarafından pek sevilir. ancak hemen benimsenmez. yıllar sonra siyaset yasağı sona eren rahmetli alparslan türkeş, azerbaycan gezisi sırasında azerbaycanlı türkler tarafından bozkurt selamı ile karşılanır. böylelikle son 20-25 yılda ülkücüler tarafından bozkurt selamı benimsenmiş olur.
lakin bozkurt ve kurtbaşı selamının onu son 20-25 yıldır kullanan bir siyasi partinin değil; binlerce yıllık türk tarihi ve kültürünün bir parçası olduğunu bütün türk gençlerinin bilmesi gerekmektedir.
atatürk, bozkurdun türk tarihi ve kültüründeki yerini iyi bildiğinden dolayı o zamanki kağıt paraların bazılarına, posta pullarına, bir sigara markasına, ankara ulustaki heykelin kaidesine, tren garının girişine, hizmetlilerini çağırdığı zile kadar pek çok yere bozkurt heykeli; ya da resmi koydurmuştu.
Türk Macar Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı ve JOBBiK Partisi Genel Başkan Yardımcısı Tomas Hegedüs, Tisavasvari Belediye Başkanı Erik Flöp ve nişanlısı Klaudia Lacz, belediye başkan asistanı Andras Szentmihalyi.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/319497/+ Bu anıt Kurtuluş Savaşı sırasında Maraş halknın işgalci Fransızlara karşı yaptığı mücadele sonrası kazandığı zaferlerini simgeleme için 1936 yılında Mustafa Kemal Atatürk vasıtasıyla dikilmiştir. Adeta bir bayraktar gibi duran bu Bozkurtlu heykeli 1970 li yıllarca komünist militanlarca parçalanmıştır.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/318412/+ 1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti (Millî Eğitim Bakanlığı), Türkiye Cumhuriyeti Devlet Armasının yapılması için Mustafa Kemal Atatürk'ün direktifleriyle bir yarışma açmıştır. Bu yarışmanın sonunda Namık ismail'in Bozkurtlu arması birinci seçilmiştir.