Israr, Türk insanının en belirgin özelliklerinden biridir. Her nedense, karşı tarafın, kendini ifade edemediği, çekindiği veya kararsız kaldığı düşünülerek, dakikalarca sürecek bir maraton başlatılır.
Yemekte ısrar etmek en yaygın olanıdır.
- kardeşim allah nasıl yok var işte.
+ tamam doğrudur ama ben inanmıyorum.
- ama inanmama lüksün yok inanacaksın.
+ tamam abi sen inan ben inanmıyorum.
- ama neden inanmıyorsun?
+ bunu burada uzun uzun anlatmaya gerek yok, ben görmediğim bir şeye varsayımsal olarak bağlanamam.
- inanmıyorsan saygı duyacaksın, herkesin içinde ben inanmıyorum diyemezsin, inanacaksın.
Pazarlık yaparken 5 lira da olsa indirimden faydalanmayı istemeleri, bunu bilen esnafın ürüne pazarlık payı koyması, müşterinin indirim yaptırdığını sanıp, mutlu olması da söz konusudur. Bunun en güzel örneğini kurbanlık alan türk vatandaşında görebilirsiniz.
-ne kadar bunlar?
+ 5000lira abi
- indirimin ne kadar olur?
+4900 en son
-indir biraz daha abim
+abi valla kurtarmıyo
-hadi 4700de anlaşalım
+yok abi olmaz 4890 diyelim
-4885 yapıver
+tamam o zaman saaatttım!
Daha da uzayanı var tabi.
Her konuda ısrarcı davranmayı severiz. Arkadaşlarla yemeğe gidildiğinde hesap ödenmesinden tutun da, restoranta gidildiğinde illa ki yemeğimizden tattırmak istememize kadar sürer gider.
Bi bardak çay daha iç ısrarı ömrümü yemiştir. Zira babaannem bu konuda hep ısrarcıdır. Büyük bir demlik çay koyar. Kendisi en çok iki bardak içer. Kalan demliğin son damlasına kadar bana içirir. Artık bu konudaki ısrarını bildiğim için tek kelime etmeden üzerime düşen vazifeyi ifa ederim. En kötüsü de bazen hiç içesim yokken babaannemin o munzır bakışlarıdır. Bütün demliği bitirmek zorunda olduğunun farkındasın değil mi bakışı.