türk edebiyatının en güzel şiirleri

entry64 galeri0
    39.
  1. ...
    atamız elma çalmış cennetten
    biz o hırsızların çocuklarıyız.
    0 ...
  2. 38.
  3. ÇOBAN ÇEŞMESi
    Derinden derine ırmaklar ağlar,
    Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
    Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
    Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

    "Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
    Yol almış hayatın ufuklarınca,
    O hızla dağları Ferhat yarınca
    Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."

    O zaman başından aşkındı derdi,
    Mermeri oyardı, taşı delerdi.
    Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
    Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

    Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
    Kerem'in sazına cevap veren bu,
    Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
    Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

    Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
    Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
    Ateşten kızaran bir gül arar da,
    Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

    Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
    Tarihe karıştı eski sevdalar.
    Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
    Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

    Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
    0 ...
  4. 37.
  5. Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
    Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git…
    Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
    Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

    Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı
    Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
    Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
    Çağlayansız yamaçlar,suyu dinmiş dereler.

    Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
    Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
    Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
    Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.

    Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
    Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
    Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
    Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.

    Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü
    Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
    Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
    Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.

    Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
    Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
    Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
    Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

    (bkz: faruk nafiz)
    0 ...
  6. 36.
  7. sadece şiirin ismini veriyorum buraya yazsamda uzun olduğundan zaten kimse okumayacak mona-rosa.
    0 ...
  8. 35.
  9. 34.
  10. Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
    Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

    Haykırdı ak tolgalı beylerbeyi "ilerle"
    Bir yaz günü geçtik tunadan kafilelerle

    Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
    Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan

    Bir gün yine doludizgin atlarımızla
    Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

    Cennette bu gün gülleri açmış görürüzde
    Hala o kızıl hatıra gitmez gözümüzde

    Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
    Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

    YAHYA KEMAL BEYATLı
    2 ...
  11. 33.
  12. DÜŞÜ NE BiLiYORUM

    Kimdi o kedi, zamanın
    eşyayı örseleyen korkusunda
    eğerek kuşları yemlerine,
    bana ve suçlarıma dolanan?

    Gök kaçınca üzerimizden ve
    yıldız dengi çözüldüğünde
    neydi yaklaşan
    yanan yatağından aslanlar geçirmiş
    ve gömütünün kapağı hep açık olana?

    Yedi tül ardında yazgı uşağı,
    görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
    ve bağlanmıştır körler
    örümcek salyası kablolarla birbirine
    sevişirken,
    iskeletin sevincini aklın yangınına
    döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.

    Yine de, o, zaman kedisi
    pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
    çekerken beni kendi göğüne,
    bir kahkaha bölüyor dokusunu
    düşler maketinin,
    uyanıyorum küstah sözcüklerle:
    Ey, iki adımlık yerküre
    Senin bütün arka bahçelerini
    gördüm ben!

    Yazar : Nilgün Marmara
    0 ...
  13. 32.
  14. Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
    “O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
    Demeyeceksin işte.
    Yaşarsın çünkü.
    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin onu sevdiğinden.
    Çok sevmezsen, çok acımazsın.
    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Senin değillermiş gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
    korkmazsın.
    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    Güneşi, ayı, yıldızları…
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    “O benim.” diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
    olacaksın.
    Mesela turuncuya, yada pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
    de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
    2 ...
  15. 31.
  16. sayfaların ve ondan önemlisi,zamanın yetmeyeceği şiirlerdir.
    1 ...
  17. 30.
  18. (bkz: ah muhsin ünlü)

    resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
    resulullah yolda ebu bekir'i görse "es selamu aleyküm ya sıddık"; derdi,
    ben yolda ebu bekir';i görsem tanımam.
    resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
    ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
    gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

    resulullah azrail'i yolda görse tanırdı;
    ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
    derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

    resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
    o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü;
    fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

    resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki "kızım ha gayret!";
    ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki "anneciğim ölmesen..."

    ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki "anneciğim seni ben..."
    annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

    resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
    ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

    ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

    anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf!

    resulullah çok şanslı bir insan
    annesi öldüğünde o küçücüktü;
    benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
    zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

    annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

    olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
    verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
    resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
    nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü...
    8 ...
  19. 29.
  20. sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
    şehre inerim bir sinema yağmura çalar
    otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
    dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    -senegalliler dahil değil

    sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
    çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
    o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
    hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    -yoksa seni rahatsız mı ettim?

    sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -freud diye bir şey yoktur.

    sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -haydi iç de çay koyayım.

    (bkz: ah muhsin ünlü)
    2 ...
  21. 28.
  22. yaşayan bir şairimizden, Hilmi Yavuz'dan çok iyi bir şiir:

    sevda derinlerdedir, oysa Ferhat
    üstünü kazmada dağın

    kalbimin, yani o yağmur
    ve acıdan ocağın
    madenini, laciverdi ve mahmur
    bir ağrıyla delmede
    şirin
    ve en asılmaz, en derin
    bir şiirin yurt edindiği
    billur bir köşke girmede
    Leyla
    ve mecnuncun, yani o çölden
    ve ağıttan otağın
    önünde, bir adak gibi
    ölüme diz çöktürmede
    Leyla
    ve yakut, şafak ve irin
    ile emzirdiği bir gözün
    boynunu vurmada
    şirin

    sevda derinlerdedir, oysa Ferhat
    üstünü kazmada dağın
    2 ...
  23. 27.
  24. Kerem Gibi

    Hava kurşun gibi ağır! !
    Bağır
    bağır
    bağır
    bağırıyorum.
    Koşun
    kurşun
    eritmeğe
    çağırıyorum...

    O diyor ki bana:
    — Sen kendi sesinle kül olursun ey!
    Kerem
    gibi
    yana
    yana...

    «Deeeert
    çok,
    hemdert
    yok»
    Yüreklerin
    kulakları
    sağır...
    Hava kurşun gibi ağır...

    Ben diyorum ki ona:
    — Kül olayım
    Kerem
    gibi
    yana
    yana.
    Ben yanmasam
    sen yanmasan
    biz yanmasak,
    nasıl
    çıkar
    karanlıklar
    aydınlığa..

    Hava toprak gibi gebe.
    Hava kurşun gibi ağır.
    Bağır
    Bağır
    Bağır
    bağırıyorum.
    Koşun
    kurşun
    eritmeğe
    çağırıyorum..

    (bkz: Nazım Hikmet)
    1 ...
  25. 26.
  26. Göğe Bakma Durağı

    ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
    Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
    Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
    Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
    Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
    Bu evleri atla bu evleri de bunları da
    Göğe bakalım

    Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
    inecek var deriz otobüs durur ineriz
    Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
    Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    Beni bırak göğe bakalım

    Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
    Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
    Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
    Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
    Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
    Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
    Bana dönesin diye bir bir kapattım
    Şimdi otobüs gelir biner gideriz
    Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
    Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
    Seni aldım bana ayırdim durma kendini hatırlat
    Durma kendini hatırlat.

    Turgut UYAR
    0 ...
  27. 25.
  28. Senin dudakların pembe
    Ellerin beyaz,
    Al tut ellerimi bebek
    Tut biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Ceviz ağaçları yoktu,
    Ben bu yüzden serinliğe hasretim
    Okşa biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Buğday tarlaları yoktu,
    Dağıt saçlarını bebek
    Savur biraz!

    Benim doğduğum köyleri
    Akşamları eşkıyalar basardı.
    Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    Konuş biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Kuzey rüzgârları eserdi,
    Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
    Öp biraz!

    Sen Türkiye gibi aydınlık ve g
    üzelsin!
    Benim doğduğum köyler de güzeldi,
    Sen de anlat doğduğun yerleri,
    Anlat biraz!
    0 ...
  29. 24.
  30. "günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni
    kim bilebilir ki kimi neyin eskittiğini
    ben ne kadar önemserdim kendimi hay allah
    sen ne kadar kumraldın aynalarda hay allah
    temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa
    gel bağışlayalım birbirimizi"
    (bkz: turgut uyar)
    1 ...
  31. 23.
  32. içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden,

    bizi helâk eder misin, Allah’ım? '

    (Arâf 155)

    Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
    Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

    Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
    'Yandık! 'diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

    Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında
    Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında

    Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i islâm;
    Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

    Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i
    En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i

    Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
    Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın

    Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta
    Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?

    Sönsün de, ilâhi, şu yanan meş'al-i vahdet
    Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?

    Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
    Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

    Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin
    Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

    islâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
    Yâ Rab, bu ne hüsrandır, ilâhi, bu ne zillet?

    Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
    Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ

    Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm
    Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?

    Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;
    insan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!

    Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
    Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık

    Mâdem ki, ey adl-i ilâhi yakacaktın...
    Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın

    Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
    Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi

    Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
    Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

    Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
    Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

    En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından
    Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

    islâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
    Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!

    Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
    Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i ilâhî!

    Mehmet Akif ersoy
    3 ...
  33. 22.
  34. Biliyorum sana giden yollar kapalı
    Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
    Ne kadar yakından ve arada uçurum;
    insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
    Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
    Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
    Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
    Ben artık adam olmam bu derde düşeli
    Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan
    oraya
    Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
    Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su
    içtiğimi
    Ve içim götürmez kenarından kesilmiş
    ekmeği
    Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45
    vapurunda;
    Hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş
    sanki
    Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
    Nasıl unutmuşum senin bir başkasını
    sevdiğini
    Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
    Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
    Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
    Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
    Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
    Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
    Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
    Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
    inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
    Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
    Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
    Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

    Cemal süreya
    2 ...
  35. 21.
  36. şimdi yazmak istemiyorum * ama söyleyebilrim : '' biliyorum sana giden yollar kapalı ''
    cemal süreya.
    4 ...
  37. 20.
  38. Desem ki

    Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır,
    Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
    Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini.
    Ormanların en kuytusunu sende
    gezmekteyim,
    Senden kopardım çiçeklerin en solmazını.
    Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
    Sende tattım yemişlerin cümlesini.
    Desem ki sen benim için,
    Hava kadar lazım,
    Ekmek kadar mübarek,
    Su gibi aziz bir şeysin;
    Nimettensin, nimettensin!
    inan bana sevgilim inan,
    Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
    Ve soframda en eski şarap.
    Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
    Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
    Günlerden sonra bir gün,
    Şayet sesimi farkedemezsen
    Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
    Bil ki ölmüşüm.
    Fakat yine üzülme, müsterih ol;
    Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini.
    Ve neden sonra
    Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede,
    Hatırla ki mahşer günüdür,
    Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

    Cahit Sıtkı Tarancı
    0 ...
  39. 19.
  40. AN GELiR
    an gelir
    paldır küldür yıkılır bulutlar
    gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
    o eski heyecan ölür
    an gelir biter muhabbet
    çalgılar susar heves kalmaz
    şatârâbân ölür

    şarabın gazabından kork
    çünkü fena kırmızıdır
    kan tutar / tutan ölür
    sokaklar kuşatılmış
    karakollar taranır
    yağmurda bir militan ölür

    an gelir
    ömrünün hırsızıdır
    her ölen pişman ölür
    hep yanlış anlaşılmıştır
    hayalleri yasaklanmış
    an gelir şimşek yalar
    masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
    direkler çatırdar yalnızlıktan
    sehpada pir sultan ölür

    son umut kırılmıştır
    kaf dağı'nın ardındaki
    ne selam artık ne sabah
    kimseler bilmez nerdeler
    namlı masal sevdalıları
    evvel zaman içinde
    kalbur saman ölür
    kubbelerde uğuldar bâkî
    çeşmelerden akar sinan
    an gelir
    -lâ ilâhe illallah-
    kanunî süleyman ölür

    görünmez bir mezarlıktır zaman
    şairler dolaşır saf saf
    tenhalarında şiir söyleyerek
    kim duysa / korkudan ölür
    -tahrip gücü yüksek-
    saatli bir bombadır patlar
    an gelir
    Attila ölür
    Attila iLHAN
    1 ...
  41. 18.
  42. Güzelliğin on par'etmez
    Bu bendeki aşk olmasa
    Eğlenecek yer bulaman
    Gönlümdeki köşk olmasa

    Tabirin sığmaz kaleme
    Derdin dermandır yareme
    ismin yayılmaz aleme
    Aşıklarda meşk olmasa

    Kim okurdu kim yazardı
    Bu düğümü kim çözerdi
    Koyun kurt ile gezerdi
    Fikir başka başk'olmasa

    Güzel yüzün görülmezdi
    Bu aşk bende dirilmezdi
    Güle kıymet verilmezdi
    Aşık ve maşuk olmasa

    Senden aldım bu feryadı
    Bu imiş dünyanın tadı
    Anılmazdı VEYSEL adı
    O sana aşık olmasa.


    Aşık Veysel Şatıroğlu
    2 ...
  43. 17.
  44. güzelliğin on par'etmez

    güzelliğin on par'etmez
    bu bendeki aşk olmasa
    eğlenecek yer bulaman
    gönlümdeki köşk olmasa

    tabirin sığmaz kaleme
    derdin dermandır yareme
    i̇smin yayılmaz aleme
    aşıklarda meşk olmasa

    kim okurdu kim yazardı
    bu düğümü kim çözerdi
    koyun kurt ile gezerdi
    fikir başka başk'olmasa

    güzel yüzün görülmezdi
    bu aşk bende dirilmezdi
    güle kıymet verilmezdi
    aşık ve maşuk olmasa

    senden aldım bu feryadı
    bu imiş dünyanın tadı
    anılmazdı veysel adı
    o sana aşık olmasa.

    aşık veysel şatıroğlu
    0 ...
  45. 16.
  46. Ruhu mu ateş yoksa o gözler mi alevden
    Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu
    Pervane olan kendini gizler mi alevden
    Sen istedin ondan bu gönlüm zorla tutuştu

    Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse
    Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse
    Her şey silinip kaybolurken nazarında
    Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

    Ey sen ki kül ettin beni olmaz yakışınla
    Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla
    Hançer gibi keskinler çiçekler gibi ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

    içimdeki azgın devi rüzgarlara attım
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım
    Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın

    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin.

    Hüseyin Nihal Atsız
    4 ...
  47. 15.
  48. sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
    kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
    dilimizde akşamdan kalma bir küfür
    salonlar piyasalar sanat sevicileri
    derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
    yakanda bir amonyak çiçeği
    yalnızlığım benim sidikli kontesim
    ne kadar rezil olursak o kadar iyi

    kumkapı meyhanelerine dadandık
    önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
    aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
    sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
    öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
    çöpçülerin elleriyle okşardın beni
    yalnızlığım benim süpürge saçlım
    ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

    baktım gökte bir kırmızı bir uçak
    bol çelik bol yıldız bol insan
    bir gece sevgi duvarını aştık
    düştüğüm yer öyle açık seçik ki
    başucumda bir sen varsın bir de evren
    saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
    yalnızlığım benim çoğul türkülerim
    ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

    can yücel.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük