Tip, benzer özellikleriyle birçok eserde karşımıza çıkan ve bazı sabit özelliklere sahip
karakterdir. Tip, toplumun inandığı temel kıymetleri temsil eder.
a. Alp Tipi
Türk destanlarında görülen örnek tip alp tipidir. Alp; kahraman, yiğit, cesur
anlamlarında bir sözcüktür. Eski Türklerin yiğitlerine bu adı vermelerinin ilk koşulu yiğitlik,
cesurluk, kişisel üstünlük, kahramanlık ve asalettir. Boy içinde asil bir aileden olmayana bu
ad verilmez. Garipnameye göre; Alp kişide sağlam yürek, pazu kuvveti, gayret, iyi bir at,
özel bir giysi, iyi bir kılıç, süngü, yay ve kader birliği ettiği iyi bir arkadaş olmak üzere dokuz
şey gereklidir. Oğuz Kağan Destanı'nda bu tipin en idealine rastlanmaktadır. islâmiyetten
sonraki Türk destanlarında bu tip, Alp-Eren tipine dönüşmüştür. Fuad Köprülü, islâmiyetin
etkisinden sonraki Türk alplerine Alp-Gazi adını vermektedir.
Kişilikleri ve davranışları ile bir ülkünün peşinde olan Alpler, kişisel tutkuların
üstünde topluma mal olmuş kişilerdir. Alpler, hareketli, sosyal yaşamın zorunlu bir sonucu
olarak hareket unsurunun esas alındığı güçlü erlik duygusu dediğimiz değerlerle bütünleşirler.
Bu kişiler fiziksel olduğu kadar, ruhsal açıdan da derin bir kişiliğe sahiptir. O, halkının öz
gücünü sembolize eder. Mücadelesi uğruna geri çekilme, kaçma, yılma gibi davranışlar
göstermez.
Türk destanlarındaki sosyal yaşam ve bu yaşamın önemli bir parçası olan avcılık,
hayvancılık, akıncı ruh ve göçebe yaşayış alp tipinin doğmasına neden olmuştur.
Göçebe hayatı düzenleyen ana faktör bizzat doğanın kendisidir. Yaşam anlayışının ve
kişiliğinin oluşmasını sağlayan doğa, yorucu ve yıpratıcı yapısını göçebe insana da aktarır.
insanın bütün yaşamı, doğanın ona verdiği yeteneklerin geliştirilmesi ile mümkündür.
Türklerdeki göçebe yaşam tarzı hareketli ve aktif olmayı gerektirmektedir. Bu
nedenle, Türk destanlarında kadın ve erkeği ile akıncı, avcı tipler daima ön plana çıkmış ve
alplik geleneği sürüp gitmiştir. Türk destanlarında görülen alp tipi, genel olarak manevi bir
güce ve Tanrıya inanmakta, kuvvet, kudret, başarı insanoğluna Tanrının bir vergisi olarak
kabul edilmektedir. Oğuz Kağanın Gök Tanrıya borcumu ödedim. deyişi bu inanışın
ifadesidir.
Türkler islâmiyeti kabul edip yerleşik hayata geçince alplik, Battal Gazi, Danişment
Gazi, Satuk Buğra Han gibi Anadolu'yu Türkleştirmek ve islâmlaştırmak için mücadele eden
kahramanlarla Alp-Eren biçiminde devam etmiştir. Alplikte cesaretin yanı sıra fizyolojik
bakımdan da kuvvet esastır. Çünkü, Alp kişi kendi cesaret ve gücüne güvenerek mücadelelere
girişir.
Alp, doğuştan olgun ve güçlü doğar.
Doğumları olağanüstü ifadelerle anlatılan ya da dolaylı olarak belirtilen kahramanların
hayatları hakkında yiğitlik gösterecek yaşa gelinceye kadar hiçbir bilgi bulunmaz. Ancak
kahramanlar on beş yaşına geldiklerinde Alplik göstermeyle ilgili olaylar ortaya çıkar. Çocuk,
bir yiğitlik göstermedikten sonra ad alamaz. Alp, çocukluğunda normal çocuklardan farklı
davranışlar sergiler. Örneğin, Oğuz Kağan ana sütünü bir kere emmiş, kırk günde yürümüştür.
Oğuz Kağanın babasının, çocuğunun kudretine göre ad verilmesi için düzenlediği şölende
çocuğun, birden bire Benim adım Oğuzdur. demesi üzerine Oğuz adını almıştır. Dede
Korkut destanında Boğaç Hana boğayı öldürdüğü için Boğaç Han adı verilmiştir. Yine Manas destanında Manasın oğlu Semeteye ad koyarken (doğuşunda görülen
olağanüstülükler nedeniyle), Beş yaşında yurt yıksın, on beşinde ok atsın, büyük iller alsın
diye dua edilmiştir. Köroğlunun tasviri yapılırken de Kendisi kaynamış kara demir gibi,
kulakları kalkan gibidir. Omuzunda yirmi dört kişinin oturabileceği genişlik vardır, kalkanı
döğebilecek, çeliği çiyneyip püskürecek kuvvettedir. Narası dağları gümbür gümbür
inletirdi. ifadesi dikkat çekmektedir. Dede Korkutta da Göçebe toplumun yaşam tarzı
nedeniyle Alp kişi her zaman güçlü ve mücadeleye hazır olmalıdır.
Türk destanlarında Alp her zaman atlıdır. Bu yaşantı Türk düşüncesine Türk çadırda
doğar, at üstünde ölür. yargısını yerleştirmiştir.
Alp kişi savaşa genellikle yalnız girmekle birlikte yanında her zaman kırk yoldaşı
bulunur. Alp ilk atışta düşmanı vurur ve yenilmez. Oğuz Kağan ve Manas savaşta kimseye
yenilmeyen Alp kişilerdir.
Gerek alp tipinin ve gerekse alp-eren tiplerinin dövüştükleri insan ve diğer varlıkların
cesaret, güç, kuvvet bakımından kahramanlardan hiç de aşağı olmadıkları görülmektedir.
Onlar da sıradan insan değil, kahramandırlar. Anlatılardaki işlevleri de isas itibariyle olumlu
olan alp-eren olan baş kahraman tipinin doğruluğunu, isteneni veya ideali ortaya
çıkarmaktadır.
Alp gönlünü yüce tutmalı, malına kıymalı, evine konuğu gelmeli, yalan bilmemelidir.
Türk destanlarında alpler insanî; fakat hanımları ruhanî bir özellik taşır. Bu nedenle
genellikle alplerin hanımları, Tanrı tarafından gönderilmiş kutsal kadınlardır.
Oğuz Kağanın ilk eşi gökten inen bir ışık içinde Oğuzun önüne çıkmıştır. ikinci eşi
de bir ağaç kovuğunda bulduğu bir kızdır. Alpler eşlerini hep kahraman, mücadeleci ve yiğit
kadınlardan seçerler. Manas, eşi Kanıkeyi bir mücadele sonucu alır.
Dede Korkut destanında Bamsı Beyrek, Banu Çiçekle evlenebilmek için ava çıkar, at
yarıştırır, ok atar, güreşir ve bu yarışları kazandıktan sonra evlenir. Alp kişinin en önemli
özelliklerinden biri, gerçek bir yurtsever oluşudur. Güçsüz ve zayıf kimselere dokunmaz,
aman dileyeni affeder.
Burada alp kişinin iki türlü özelliği dikkat çekmektedir. Birisi mütevazilik, dürüstlük,
cömertlik, konukseverlik gibi karaktere dayanan özelliklerdir ki bunlar, Dede Korkut
Hikâyelerinde erdemli sözüyle işaret edilir, diğeri de başkesmek, kah dökmek, ata binmek
gibi özellikler olup hünerli kavramı ile işaret edilmektedir.
Bunlar bir birlerinden ayrılmaz biçimde görülen Alplik özellikleridir
b. Bilge Tipi
Eski Türklerde topluma manevi liderlik yapan, toplumu yönlendiren, çağını
aydınlatan, verdiği ögütleri ve öğütlü sözleriyle yaşamlarından sonra dahi dilden dile dolaşan
kişiler vardır. Ak sakallı ifadesi ile de belirlenen bu kişiler bilge tiplerdir. Türk destanlarında
bilge tipi çok önemlidir. Ergenekon Destanında demir dağı eriterek Türklerin yol bulup
çıkmasını sağlayan usta demirci, bilge tipinin en önemli örneklerindendir. Türk destanlarında
kağanların, yanlarında genellikle bilge vezirler bulundurmaları ve verecekleri önemli
kararlarda bilgelerin bilgilerine baş vurmaları bilgeliğin önemine inanılmış olmasının en
belirgin işaretidir.
Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserinde saadetin ancak bilgi ile elde edileceği
savunulmuştur. Oğuz Kağan destanındaki Oğuzun akıl hocalarından Uluğ Türk bilge tipinin
en güzel örneklerindendir Bilge Kağan anıtı da bilgeliğin önemini vurgulayan bilgi ve
belgelerden bir diğeridir. Ergenekon destanında, demir dağ eriterek Türklerin yol bulup Ergenekon vadisinden çıkmalarını sağlayan usta demirci de bir çeşit bilge tipi örneğidir. Bu
durum bir bakıma uzmanlığa verilen değerin destanlara yansımasıdır.
Oğuz Kağan destanında kağnıyı icat eden kişinin şahsında uzmanlığın taltif edildiği
bilinmektedir. Oğuz Kağan Destanında, Uygur Türeyiş Destanında, Manas Destanında ve
Dede Korkutta bilgiye verilen önem, bilge kişilerin kişiliğinde yaşatılmıştır.
Oğuz Kağan destanının Uluğ Türkünün şahsında ilk örneğini gördüğümüz bilge
devlet adamı, Manasta Bekay, Dede Korkut Destanında Dede Korkut ve diğer anlatılarda
Irkıl Ata, Yuşi Hoca gibi kimliklerle karşımıza çıkmaktadır.
Bilge kişilerde ilahî bir sezgi gücü bulunmaktadır.
Gerek islâmiyetten önceki gerekse islâmiyetten sonraki Türk destanlarında alplik ve
bilgelik âdetâ iç içedir.
Türklerin şaman ve kam geleneğinin devamını hatırlatan Korkut Ata profili, yaşlı,
töreleri yürüten, doğa üstü ve doğa olayları arasındaki ilişkileri düzenleyen bir tiptir.
Dede Korkut hem maddi, hem manevi alanlardaki yiğitlikleriyle alperen tipinin Türk
kültüründeki ilk temsilcisi ve örneğidir. Dede Korkut akıl, maneviyat, ululuk yönleriyle
maddi gücün manevi güç ile bütünleştiği bir simge değerdir. Dede Korkut Hikâyeleri onun
bilge tipi etrafında şekillenmiştir.
c. Kadın Tipi
Aile bütün toplumlar için daima en önemli kavramlardan biri olmuştur. Küçük
sosyal gruplar içinde en sürekli ve vazgeçilmez olanı ailedir. Tüm Türk destanlarındaki gibi
Dede Korkut Hikâyelerinde görülen aile yaşayışında gelenekler ve anayasa yerine geçen töre
hakimdir. Türk destanlarının tümünde olduğu gibi Dede Korkut Hikâyelerinde aile çok
sağlam bir temel üzerine kurulmuştur. Aile kavramı içinde en önemli bir yere sahip olan
soyun devamlılığının kaynağı olan, yuvayı yapan, fedakârlık ve sadakatiyle toplum içinde
farklı bir yere sahip olan kadındır.
Türk destanlarında kadın bazen evin reisliğini üstlenir ve erkeğinin en büyük
destekçisidir. O da gerektiğinde erkeği ile ata binip ava gider ve her türlü tehlike karşısında
uyanık olur. Erkek kahraman kadar yiğitlik özelliklerine sahiptir.
Göçebe toplum yapısı içinde ata binen, kılıç kuşanan, ok atan, ava çıkan kadın destan
kahramanları, benzer yapıya sahip Altay yöresi destanlarında Altın Arığ ve diğer destan
örneklerinde görülebileceği üzere son derece etkindirler. Kırgızların Cangıl Mırza, Uygurların
Nözüğüm, Başkurtların Zaya Tülek, Hakasların Altın Arığ destanlarında baş kahramanlar hep
kadındır. Manasın hanımı Kanıkey, bozkır kültürünün ideal kadın tipi olarak karşımıza
çıkar.
Danişmentname'deki Efrumiye adlı kadın kahraman destanlardaki kadın tipinin
idealleştirilmiş bir örneğidir. Yine Battal Gazi Destanında, Battalın eşi Zeynep ve gördüğü
rüya sonucu islâmiyeti kabul edip Battal Gazi ile evlenen Mah Piyruz, Kayserin askerlerine
karşı kahramanca savaşır, tutsak olur ve kulede tutsak iken kurtulurlar.
Destanlardaki kadın kahramanların kuvvet, kudret ve cesaret yönünden erkekten hiç
farkları yoktur. Kadının destanlardaki yeri sosyal hayattaki üstün mevkiinin aynıdır. Analık
görevi, Türkler arasında kadına büyük değer kazandırmış, onu ilâhî bir varlık konumuna
sokmuştur.
Yaratılış Destanında Tanrıya insanları ve dünyayı yaratması ilhamını veren Ak-Ana
bir kadındır. Oğuz Kağanın ilk karısı ışıktan, ikinci karısı ağaçtan doğmuş kutsal kadınlardır.
Türklerdeki kadın anlayışının islâmiyetten sonraki Türk destanlarında da devam ettiği
görülmektedir. Dede Korkutta kadınların yeri ve önemi çok büyüktür.
Manasta ise kadın evin kaderinin ve namusunun koruyucusu olarak gösterilir. Dede
Korkutta Kan Turalı, düşmanlar tarafından sarılınca eşi Selcen Hatun at biner, kılıç kuşanır ve savaşır. Bayındır Hanın ziyafetlerinde oğlu olanı ak otağa, kızı olanı Kızıl Otağa, Oğlu
kızı olmayanı Kara Otağa oturtması kadının da toplumda işlevine göre büyük önem
kazandığının işaretidir. Türk destanlarındaki kadın tipinde karı koca sevgisi ve kocaya
bağlılık ön plandadır. Dede Korkutta da aile bağına büyük önem verildiği görülmektedir.
Daha çok tek kadınla evlenilir. Aile dışında aşk hayatı görülmez. Beyler eşlerine karşı
saygılıdır. Onların duygularına önem verirler. Kadınlar, çoğu kez erkekler gibi savaşçı ve
onun imdadına yetişecek kadar cesaretlidir.