1 tanesi çat pat tabir edilecek derecede olmak üzere 4 dil bilen birisi olarak kesinlikle duyguları en iyi ifade edebilen dil olduğu içindir. bu yüzden dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan türkler türkçe'den daha iyi bildikleri halde o ülkenin dili yerine türkçe konuşurlar.
bunun yanı sıra bir de bilimsel veri sunmak gerekir ise;
dünya üzerindeki en fazla konuşulan 10 dil için yapılan bir araştırmada da bu ispatlanmıştır. bu araştırmaya göre afrika'nın en ilkel kabilesinin yaşadığı bölgeden 10 kişi üzerinden yapılan dil öğretimi ve sonuçlarında 10 kişinin en kolay türkçe'yi kavradığı ve duygularını da türkçe daha kolay ifade edebildiği görülmüştür.
kaide, gramatik, yazım kolaylığı ve diyalekt olarak çok iyi bildiğime inandığım almanca ve ingilizce üzerinden kendi yaptığım kişisel gözlemlerimle de aynı sonuca ulaştığımı rahatlıkla belirtebilirim.
her sesin ayrı ama tek bir harfle ifade edilmesi. böylece duyulan bir kelimenin ancak ve ancak tek bir yazımı vardır. kimdir hatırlamam, sanırım apple ceo'suydu, bu özelliğinden dolayı internete en uygun dil olduğunu söylemişti dilimizin. **
dilimize q, w ve x'i sokmak isteyenler utansın.
ilk ve orta okulda, lisede ve hatta üniversitede neden bu dersin verildiğini düşünürdüm. ama yaş kemale erince anladım ki, insanlar hala imla kurallarını bilmiyor, dikkat etmiyor, sevimli olacağım diye güzel yerine "qüsel", evet yerine "efet" gibi iğrenç yazımlar kullanabiliyor. tabi herkes özgür fakat dilimi seviyorum diyenin de diline sahip çıkması gerekir. alfabemizde w, q ve x harfleri yok. türkçeyi seviyorsan ve bu harfleri kullanarak yazacaksan git o zaman başka dilde yaz.
ben dilimi bu kadar seviyorum. öyle ki sevdiğim kişilerin türkçeyi fark etmeden katlettiğini gördüğümde deliye dönüyorum. hatalı yazanları uyarıyorum, evet. bu sefer benimle internet üzerinden yazışırken herkes kasılıyor, kasıntı oluyor ama buna katlanacak kadar seviyorum dilimi.
(bkz: ne var, ne yok)
dunyanin baska dilinde var mi bu kadar guzel bir hal hatir sorma sekli?
ve hocama gule gulenin ne demek oldugunu ve bizimin ayriliken bu soyledigimizi anlattigimda sasirdi ve sevindim, dilimi bir kez daha sevdim.
24 saatlik bir günü (tabi ya, bunun 26 saatlik olanı da bulundu) 60-70 kelimeyle geçiren bir insanın sebebi çok olabilir. belki de azdır. bize ne giriyor ki? türk dil kurmunun sözde el atarak; sal, eşke, (yerleşke gibi) tay (sayıştay gibi) gibi eklerle öztürkeleştirme ahbaplığına soyunarak koca bir dili güdükleştirme handikapından sıyrılamama cesaretinden damıtılan günümüz türkçesinin çok da sevilecek bir tarafının olduğunu düşünmüyorum. limon ver lütfen diyen hödük adam, kibar olayım niyetiyle, lütfen kelimesini emr i vaki bir cümlenin içinde öyle kullanıyor ki neresinden tutmanız gerektiğini kavrayamadan o, bir dilin öngördüğü nezaketi yerine getirmiş olmanın sağladığı orgazma peçete isteyecek kıvama erişiyor ve onu da emr i vakiyle hallediyor. günümüz türkçesi, kendisinden 50 yıl öncesine kadar kullanılan malumatfuruş kelimesini bile karşılamaktan acizken sevilecek pek bir tarafının kaldığını iddia etmesin.