kimsenin aksini savunmadığı gerçektir. lakin eğer kişi örtünüyorsa diğerlerinden çok daha dikkatli olmalıdır, en azından olması gereken budur. tüm bu tepkilerin türbanlılara değil türbanı kişisel çıkarlar adına kullanan zihniyete ve-veya bir örtü altına saklanıp da saf, temiz ayaklarına yatanlara yapıldığını anlamayan kişi söylemi. örtünmeye saygım büyüktür lakin eğer o örtünün birilerini tahrik etmek, farklı olanları aşağılamak hakkını vermediğini farketmeyenleri eleştirmek de benim en büyük hakkımdır. her başı açık olana ahlaksız, allahsız damgası yapıştırılabiliyorsa eğer birkaç örtülünün yanlışını tüm kapalılara mal etmek de gayet olağandır.
(bkz: kısasa kısas)
gerikafalı zatların anlayamadığı gerçek. Bide duygu sömürüsü yaparlar televizyonda bu kızların başı zorla kapatıldı diye. Ama kendileride ; kendi rızası ile kapanmış kişilerin başını zorla açıyor.ee... senin ondan ne farkın kaldı? açınca medeni kapayınca gerici mi olunuyor?
bu başlıkta kimse türbanlıları övmeye çalışmayıp sadece türbanlıların başı açık insanlarla bir farkları olmadığını anlatmaya çalışırken bunu bile anlamaktan aciz yazarın tüm türbanlıları genelleyerek türbanlıların, başı açıklara bok atmaya çalıştığını, onlar başı açıklar cehenneme gidiyor diyooo demesi insanlığın neresine sığıyor anlamak güç
(bkz: sözlükte yavşak var)
bizden diye bir kavram var ya türkiye'de. bu kavramın içine dahil olmak için bir şey yapmanız da gerekmiyor. türkü seviyorsunuz diyelim, başka bir türkü sever sizi bizden diye tanımlayabiliyor. bir de sizin gibi olmayanlar var. "olsun onlar da insan" deyip aslında ötekileştirdiğinizi farketmeden, size göre gayet normal bir cümle kuruyorsunuz. önce insan diyemediğimiz için olsun türbanlı da insan diyebiliyoruz, önce türbanlı yani farklı olması geliyor maalesef. belki herşeyden önce bunu değiştirmemiz gerekiyordur. uzaylı da olsa insan insandır diyordu arif gora'da. ne kadar absürt bir cümle. türbanlıların da insan olduğu gerçeği cümlesi de öyle.
zira insanoğlu yüz yıllar boyunca büyük yanılgılar içinde yaşadı; kimi "alien" dedi, kimi "dna'sı henüz çözümlenememiş kadim bir ırk".. ama bir takım ulu sözlük yazarlarının bitmek tükenmez bilmez çabaları sonunda türbanlıların da aslında birer insan olduklarını anladık, bu yüzden şu vakitten sonra ileri geri tahminlerde bulunmayacağız.
bunun böyle olduğunu bilmeyenler aslında o kızları zorla türbana sokmaya çalışanlardır. zaten kadınların da insan olduğunu, evli bir erkeğin karısının değil eşinin (eşiti) olduğunu söyleyenler ve türbanlıları da insan olarak görenler aslında ilk entryde aşağılananlar. kadınları zararlı gözden uzak tutulması gereken olarak görenler başkalarıdır. ve onlara müslüman denir.
türbanlıları, insanlık dışı varlık olarak gördüklerini bilmiyordum. başlığı görünce şaşırdım.
tabi ki herkes gibi türbanlılar da hata yaparlar ama yaptıkları hatalar ülkemizde hemen göze çarpar, özellikle laik olduklarını iddia eden kesimler tarafından. tek kişinin yaptıkları, milyonlarca insana mal edilir ve laiklik elden gidiyor diye yaygara koparılır. sonrası da malum; ne istediğiniz gibi okuma hakkınız kalmıştır, ne de gericiliğiniz, yobazlığınız. insan olmak, kafanda bez parçası olup olmamasını gerektirmez. insan olmak, insanca yaşamayı ve herkesle eşit haklara sahip olmayı gerektirir. laik bir toplumda, eşitlik herkesin hakkıdır. özellikle bu devirde, pire için yorgan yakılmaz. bir kaç kişinin yaptıkları da tüm topluma ya da toplumun bir kesimine mal edilemez.
türbanlıların hayvan sanıldığını düşünen güruhun ampulüne henüz voltaj gitmesi sonucu aaa insan bunlar yaa demesine neden olan nöroaktivite durumunun dile getirilmiş hali.
melek oldukları düşünülmemektedir pek tabii. ancak ayet ve sünnetlerle desteklenmiş bu örtünün kadına bir zorunluluk olduğu söyleniliyor, peki hayat böyle mi akıyor kadınlar için. sosyal yaşamda sömürünün her türlüsünü iliklerine kadar hisseden bir kadının karşısına ayetlerle cıkıyoruz ve nokta: örtün kızım.
yazılan entry'nin bir genelleme olmadığını söylememe rağmen ne ilginçtir ki yazılanlar da doğru dürüst okunmuyor ve bu yanlışları gözetlemenin bir özel hayata tecavüz olduğu dillendiriliyor. yok arkadaşım o iş öyle değil, bahsedilen bir kamusal alan, bak kamu diyorum, yazayım mı bir daha kamu, kamu...
dini diyaneti tartışmıyorduk, en azından ben bunu tartışmıyorum. kadın bedeni üzerinde siyasi salvolar yaparak, kamusal alan da ahkam kesiyorlar diyorum ben ve ekliyorum; şirket ihalelerine türbanlı eş makbuldur diyenler var diyorum. kişilerin özel hayat tercihleri bir yana, diyalektiğin bir yasası olarak, olguların birbirini etkilemesi karşında çözümü yok bu arkadaşların. sadece uy deniyor, peki ya gerisi. gerisini getirmemelerinden kaynaklı sürekli bir savunma konumuna geciş halini alıyor ve ne yazık ki de sırıtıyor. kimin kime saygı duyacağı konusu da değil bu, kimin kime tahakkümü konusudur, sosyal yaşantıda yankısını nasıl yaptığıdır. nasıl mı yapıyor, 33 canını sele kurban verirsin, hesabını soramadığın bir anlayışla karşılaşırsın. yoksulluğu iliklerine kadar işlemiş büyük kitleler, şükrü iliklerine kadar hisseder de tek bir ses çıkmaz. bundan bahsediyoruz ve diyoruz ki, dini diyaneti değil, yozlaşmayı tartışıyoruz.