tüketim çılgınlığının doruk noktasını gördüğü, daha doğrusu pik yaptığı sanayi devriminden sonraki şu çok değil bir kaç yüzyılda görünen o ki bireylerin herşeye sahip olma dürtüleri toplumsal baza yansıdıktan sonra tekrar bireylere geri döndüğünde oluşan bu tüketim toplumunun bireylere bazı şeyleri artık çok sıradan göstermeye başlaması. en güzel örneği insan ilişkileri yahut daha özelleştirirsek kadın erkek ilişileri. kimseler artık çevremde gördüğüm takmıyor kaybettiklerini, bir sonraki için hazırlık yapmaya başlıyor artık her ayrılık arifesinde. hergün yeni yeni icatlarla kısıtlı yeteneklere , zekaya ya da güzelliğe sahip insanlar için türlü türlü icat çıkarılıyor sırf bu kişilerinde en az mükemmel olan x kişileri gibi olabileceği umudu verilmesi gibi. bütün bir insanlık daha doğrusu büyük kitle dünyada artık neden olduğunu ya unutmuş ya da bazı senaryolara inanarak ömrünü amaçsızca tüketmeye adamakta. bütün güzel şeyleri sonuna kadar ama elinde bir hiç kalıncaya kadar eğer şansızsa toplumdaki hiyerarşi onun önüne koyduğu tabaktaki pastanın diliminin büyüklüğü konusunda acımasız davranmışsa. elbetteki tüketmeli güzellikleri en azından uzaktan bakmaktansa ve kararsız kararsız sağa sola savrulmaktansa. tüketelim sonuna kadar duyguları ama birşeyin sevgi konusunda örneğin suyun kaynağını bulduysak bırakmamalı eğer biliyorsak birde bunun şişelenmiş biteceği belli olan versiyonu varsa. işte sorun süslü, depozitosu bile olmayan şişelere dönüşen ve sevgisini sağa sola servis eden modern zaman insanlarında.