Türkiye'nin ilk tonmaisterlerden birisi idi, her tonmaister gibi sabırlı ve emekçi bir güzel ağabeydi daha doğrusu çoğu tonmaistere bu hasletleri öğretebilmiş bir insandı; 2001 yılında bir kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti.
Hıncal Uluç'un kendisi hakkında ölümünden sonra yazdığı son yazı şöyledir:
Sıtkı Acim!..
SItkI Acim ölmüş.. Hürriyet'te minnacık, ama sımsıcak bir ölüm ilanında okudum..
Sıtkı Acim kim?..
Bu ülkenin isimsiz kahramanlarından biri..
Pikaplarda (Bu günün gençleri, 'Pikap da ne' diyecekler şimdi) 45'liklerin (O da ne) döndüğü günlerin isimsiz kahramanı..
O 45'likler, Sıtkı'nın stüdyosunda kayıt edilirdi, genelde..
Modern Folk Üçlüsü bana geldiğinde, Doğan Şener "Bunlar Türk Kingston Triosu.. Kap istanbul'a getir" dediğinde, bizi plak yapımcısı Engin Arman ile tanıştırdığında, yıl 1970'ti.. Engin de bizi, yerini bile unuttuğum bir izbe stüdyoya götürmüştü.. Sıtkı Acim'i orda tanmıştım işte.. Bugünkü elektronik ve bilgisayarlı digital tekniğin, rüyası bile yoktu o zaman.. Bugün en basit ses stüdyosu, yüze yakın kanalla kayıt yaparken, o zaman en gelişmiş Sıtkı'nın stüdyosunda iki kanal vardı topu topu..
Yani o zaman, "Alet işler, el övünür" zamanı değildi. O zaman, herşey insandı.. insanın bilgisi, yeteneği, uzmanlığı ve emeği..
Sıtkı, yokluklar içinde mucizeler yaratan bir ses, müzik adamı idi..
Onun kaydettiği Deriko ve Ali Paşa Ağıtı, üç hafta sonra tüm Türkiye listelerinde zirveye çıkmış, Modern Folk Üçlüsü'nün doğumu olmuştu.
Tagore "Aleve aydınlığı için teşekkür et, ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutanı da unutma" der..
Sıtkı, tam bu gölgede duran kahramanlardandı.
Türk müzik sanayisine onun kadar katkısı bulunan adam azdır. Buna rağmen sessiz sedasız ölmüş, sessiz sedasız gömülmüşse, bu en başta, müzik yaşamlarına onunla başlayan sanatçılar, bu ülkenin gölgede duranlara pek aldırış etmeyen insanlarındandır.