bugün

(bkz: the bell jar)
Sylvia Plath'ın tek romanıdır.
garip, boğucu bir yazdı. diye başlar. Beni benden alan nadir kitaplardandır. Kaç kez okuduğumu bile bilmiyorum diyebilirim. Kedi kedi severim bu kitabı.
Türkçe basımı 1987 yılında yapılmış.
Kasım 2013'de Kırmızı Kedi Kitap, kitabın 50. yılına özel baskısı ile bizlerle yeniden buluşturdu.
sylvia plath'in yarı otobiyografik romanı.

' çünkü nerede olursam olayım...........
hep aynı sırça fanusun içinde kendi ekşimiş havamda bunalıyor olacaktım.'

Esther greenwood'un bunalımlı üni hayatı ve birkaç intihar girişimi..

kitabı ve yazarı anlattığım video: ,

https://www.youtube.com/watch?v=gQU5QdKXZ3k
ikinciye başladığım sylvia plath kitabı. Kendisini tanıyanlar çok daha iyi anlayacaklardır bu kitabı kuşkusuz.
Samimi bulduğum çalışma. Yazar, kendi kişiliğini ne kadar yansıtıyor diye merak ettim, biraz araştırıp inceledim. Oldukça yansıtıyormuş. Günlüklere daha başlamadım, bekliyor. Gıcık, duyarlı, züppe bulduğum biri sylvia. Daha çok, sosyo-psiko sanatçı vaka olarak ilgimi çekti, kesin kararım olmasa da toplum ile savaşında kendini haksız bulduğu için ölmek istediğini düşünüyorum. Daha okumam gereken çok şey var tabi.
Sessizlik büyüdü, büyüdü, bir an geldi ki kulak zarlarımın sessizlikten patlayacağını sandım.
Nefret ettiğim bir şey daha varsa, O da insanların kendinizi berbat hissettiğinizi bildikleri halde neşeyle hatırınızı sorup, “ iyiyim” demenizi beklemeleridir.
deme kanka, ben demiyorum mesela.
bana birisi ne zaman ne yapıyorsun diye sorsa, kimseye bişey yaptığım yok diyorum.
en güzeli.
Fanus nedense hep olumsuz bir çağrışım yapıyor. Altın veya elmas da olsa fark etmezdi yani.