bunamış olmak, yanlış bilmiyorsam, insanın elinde olmayan bir durumdur. aklının fikrinin hepsini değilse bile bir kısmını kaybetmişsindir. kimse bu durumda olmak istemez. sanıyorum çoğunlukla ileri yaşlılıkta gelen bir durumdur. bunamış birinin insanın sabrını sınayacağından kuşkum yok ama durumu değiştirmek için elinden gelen hiçbir şey yoktur kendisinin, çaresizdir. dolayısıyla, bunadığı zaman da saygı görmek isteyen birinin, bunamış babasından saygıyı esirgemesi doğru bir yatırım değildir. çünkü, bunamış insanlara karşı anlayışsız ve acımasız davranan insanlar ne kadar çok olursa senin yaşlılığında, senin kötü muamele görme, ilgi ve bakım görmeme olasılığın da o kadar fazla olur. gerçi belki o derece bunamış olacaksın ki bunun farkına bile varmayacaksın. yine de, akıl baştayken bu olasılığı düşünmek rahatsız edici, de mi?
"Sesin eksik, ev ıssız bir sokak bu günlerde
Titriyor hikayesi lambalarda, kaçağı bol sevgimizin..
Nerde, hangi ağacın gölgesinde oh diyor ki şimdi yüreğim ?
Bir erkek için baba olmakla ölçülmüyor mu hayatın yükü ?
Sırtından atıp gittiğin ergen yüzlü, zarif oğlunun canında
Menfi bir özleme dönüyor artık yokluğun... " diye cevap veriyor Zarifoğlu bu şükürsüze.
Kınamıyorum.. yadırgamıyorum..
Kendi elleriniz ile mezara indirdiğinizde anlarsınız nasılsa.
çünkü islami ahlak bunu gerektirir. yoksa bana kalsa zerre iplemeyeceğim peder beyi, zira iplenecek bir yanı kalmadı. mecburen he canım, he biraderim, he reis, he başkan, he yav he diyoruz işte...
baba düzgün davranmışsa isterse ceset gibi yaşasın gerekirse yanında ölü takliti yaparsın ama baba köpeğe davranır gibi sana davranmışsa ister buna olsun isterse yarı ölü geberse sikine takmazsın. kişilerin kendi mevzudur. dıştan yargılanamaz.