siradan bir ask hikayesi

entry1 galeri0
    1.
  1. dicle ile fırat'tan muhte$em küçük iskender $iiri.

    seni
    dün gece vurmuşlar hesapsız bir karanlığın vardiyasında,
    soluk yeşil kaşkolunla akarken anarşist dönmelerin barından
    henüz kimsenin öğrenmeye kalkışamadığı dar omuzlu sahralara
    dizginlerinden kurtulan atlar gibi coşkulu ölmüşsün
    ölümün hayata haber olmuş diyorlar!
    ben
    seni ilk kez bir bordo şarabın köpüğünde öpmüştüm kuzgun kuzgun
    belki hatırlarsın,
    belki temmuzdu belki mayıs belki de dönmüyordu dünya henüz
    çıplak bir şuurun açık olmadığı anlarda bir venüs
    heykeliydin, yontuyorduk birbirimizi birbirine dargın asırlardan;
    neyle vurmuşlar bilmiyorum tabanca mı, bıçak mı, ihanet mi
    o iri ve hırçın ellerinde hiç yuva kuramayan merhamet mi
    çok kan kaybetmişsin şimdi arasan da bulamazsın
    gri gözlerin bulamaz, siyah saçların beyaz tenin bulamaz
    pekmez olup tahinime karışmışsın, bizi abanoz bir kaşıkla karmışlar!

    seni
    dün gece uzun uzadıya vurmuşlar nil'in kıyısındaki gelincik tarlalarında
    okyanusta bir timsahın üst çene kemiği gibi duran afrika'nın
    efkarlı bakışlarını kabile büyücülerine emanet ettiği
    temsili hatalarda!
    elbette çocuksun, bunu bütün zamanlarda biliyorlar!
    afgan mülteciler biliyorlar özellikle de pakistan sınırında
    moskova'nın bütün barlarında en sert votkanın talanında
    atomu bulan bilginin ağaran saçlarında
    pentagon'un gizli bilgisayar dosyalarında
    elbette çocuksun, bunu bütün örgütlerde, çatışmalarda biliyorlar!
    çapraz ateş arasında kalmış o çok şahane dudaklarının kızılında
    busede, kuran'da, tevrat'ta, incil'de, zebur'da
    insana sevda mayası çalınmış her koşulda ve abartıda
    senin titrerken rüzgar çıkartan vücudunun ezgisi var,
    bunu bütün intiharlarda, kıyımlarda, tacizlerde bir ihtimal biliyorlar!

    sessiz sedasız çekilmiş bir film gibi oynuyorsun
    kendi boş sinema salonunda; beyaz perdeye düşen yüzün
    değil mi ki beni kırbaçlayan, kamçılayan, hücrelerimden sorumlu tutan hüzün!
    söz hakkımsın telaşlanmasın sakın temsil ettiğin kudret ve felaket
    göz nuru bir nakış edasıyla işlediğin bu hatıra ve ihanet kokan cinayet
    eylülle ekim arsında yağan yağmurdur
    ekimle kasım arasında yağacak olan kar
    elbette çocuksun, bunu bütün erozyonlarda, heyelanlarda biliyorlar!
    kasissin şarampolsün ama asla bir uçurum kuramadın hala yaşadıklarımıza
    havaya uçurulan bir köprü, sabote edilen bir merasim
    ya da en kötü neticeyle, gözlerimden avucuma damlayan hidroklorik asit
    başarılı bir ameliyatla değiştirttiğin bakışların
    başarılı bir yalnızlıkla yenilettiğin ömrün
    değil mi ki beni kırbaçlayan, kamçılayan, hücrelerimden sorumlu tutan hüzün!

    seni
    dün gece vurmuşlar poyraza doğru yan yatarken çınar ağaçları,
    kitap aralarında kurutulmuş yarasalar
    ağlayan balıklar yüzünden taşan akvaryumlar
    tehlikeli bir saadet zinciri kurduğumuz amsterdam akşamları
    miami sahilinde ölü bulunan on beşindeki eroinman
    tokyo'da aniden soyulmaya kalkışılan bir adrenalin bankası
    belli belirsiz bir dark city etkisi, bizi barıştırmak isteyen nicole kidman,
    yerlerde yuvarlana yuvarlana dövüşen görüntü yönetmenleri
    patlayan spotlar, yırtılan senaryolar, uyuşturucuya gömülen set çaycıları
    sessiz sedasız çekilmiş bir film gibi oynuyorsun
    kendi boş sinema salonunda; saatler sürecek kalbinle yeniden tanışman!

    seni
    dün gece vurmuşlar ben poker masasında karşımdaki kumarbaza
    alelade bir blöf yaparken: elimde beş as var,
    kağıtlarımı açsam adam beni azarlayacak!
    hangi as sahte, ben de bilmiyorum
    aslında rest çeksem ve kaybetsem her şeyimi
    geçip yan odaya bir mektup yazacağım sana her şeyi uzun uzadıya anlatan
    seni neden vurduttuğumu, kiralık katilleri nasıl tuttuğumu
    ve silahlarını verirken niçin başımın döndüğünü, bir maziye tutunduğumu
    uzun uzadıya anlatan bir mektup yazacağım sana, ama
    blöfümü yiyor işte kumarbaz
    kalkamıyorum yerimden
    çıkamıyorum acıdan
    sıyrılamıyorum endişeden
    bu yaz tatilimi istanbul'da geçireceğim diyor içimdeki rüya
    ciğerlerime fiske fiske çarpan yağmur, o süratli verem!
    ah be bir tanem, nedir bu durup dururken her yerimizden fışkıran kan
    bu müflis depresyon, bu kalitesiz deprem!
    seni
    dün gece vurdular, önerdiğim gibi, tahriben çeşitli yerlerinden!
    kurşun sıkılacak tek sağlam noktan kalmadı
    kalmamıştır öyle tembihledim
    sonra ben oturdum biraz rakı içtim, kiraz yedim
    müzik setinde senin o çok sevdiğin cd, nükhet duru'dan
    al gönlümü diyar diyar sürükle, hani çalarken senin hep
    bileklerini burktuğun, göğsünü yumrukladığın, zamansız içlendiğin
    sıradan aşk hikayelerine koskocaman şiirler yaratan şairlerdenim
    cenazene çelenk yerine bir orman göndereceğim bugün
    az önce telefonla sipariş ettim

    ah be bir tanem
    ah be deli uçurtmam!
    ben de gayrı buralarda duramam duramam buralarda
    kendimi sendeki balkondan aşağı ittim!
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük