ıssız kaldırımların ucunda düşmeden yürümeye çalışan bir çocuktan tutun uçurumun kararsızlığını bünyesine anlatmaya çalışan, sınırları atlatmaya çalışan bir kişiliğe kadar uzanan bu sınırlarda korunumayan yalnızlıkları geçmek, zamanın bir adım ötesine geçmek kendi sınırlarını geçmektir.
sınırı geçmek yeri geldiği zaman kaybolmaktır, yeri geldiği zaman kaybetmek. ama sınırı geçmek her bir adım da bir avuç daha büyümektir. çünkü sınırlarımız, kaybetmeyi göze alamadıklarımızdır. sevdiklerimizdir bazen, bazen ahlak kurallarıdır. bizleri çevreleyenledir sınırlarımız merkezde biz varken. bazen cesaretimizi içinde eritendir... bu yüzden sınırı geçmek, tekrar kazanmaktır içimizdeki var olan derin gücü. kaybederek ve küçülerek büyümeyi öğrenmektir sınırı geçmek... ve bazen bu kutsal güce ulaşamadığımızdan dolayı imrenerek bakmaktır sessizce uzaktan...
Harrison ford'un bir filmi. (Crossing the Border) Sınır güveliği ve göçmenlik departmanında polis memuru olan Ford, aşrı merhametli ve iyi bir polistir. çalışma akadaşları onun bu merhametli davranışlarıyla bazen dalga geçip bazen de şikayet ederler. Abd'ye kalıcı göçmen olarak yerleşmek isteyen biri Avusturalyalı genç bir kız, biri Bengalli müslüman bir genç kız, israilden gelen genç ateist (ama kendisini yahudi olarak tanıtıyor) müzisyen, abd'de doğan iranlı bir genç kızın yaşam şeklini eleştiren tutucu bir aile, Meksikalı tekstil işçisi bir bekar anne ve çocuğu... Hikaye güzel, çeşit çeşit hayatlar. güncel konular... 10 puan üzerinden 10 puan verdim. izlenmesi gerekenlerden...