Sınıf öğretmenleri, branş öğretmenleri, doktorlar, polisler, askerler vb birçok meslek grubu ve alanı ile dahi sınırlı tutulamayacak sorunsaldır. Sorun düşünce yapımızda ve ülkemizin sosyo-ekonomik gerçeklerinde yatmaktadır. Rahat bir yaşam sürdüremeyecek olan insan ister istemez tam verimini iş sahasına yansıtamaz. Bu durum yukarıda saydığım mesleklerden en çok öğretmenlerin içinde bulunduğu durumdur. Atanamayıp polis olan bir eğitim fakültesi mezunu 2750 lira gibi bir ücretle işe başlarken, atanmayı başaran bir öğretmen eğer ek ders almıyorsa 1700 lira alır. Hafta boyunca tüm saatleri dolu olsa da 2200 lirayı bulur bu ücret. Bu psikolojiye bir de yaşanan geçim sıkıntısı eklenince durum daha da vahim bir hâl alır. Oysa bir milletvekili mecliste bulunduğu süre zarfında 10000 liradan fazla maaş alır. Çalıştığı 1 dönemin ardından emekli olmuş sayılır. Hayatının geri kalanını da refah içinde sürer. Sadece bir dönem(4 sene) ülkeye hizmet ederek(!) elde eder bunu. Milli Futbol takımımızın teknik direktörü yüz binlerce lira alır aylık. Kaybetse de, kazansa da. Futbolculara verilen prim de cabası. Ama onlar göze batmaz, öğretmenin aldığı para batar göze illa. Heyhat!