2 tür öğrenci yapar bunu. spektrumu uçlardadır. ya çok kazma öğrenciler, ya da insan formunu almış deney tüpleri yapar.
sınavın 3. dakikasında soran arkadaşım var. bre yımırcık ağızlı, bu merakını derste göstersen, en azından "ordaki x ne anlama geliyor" desen, belki daha iyi sonuç alacaksın. ha nereye bitirdin sınavı, daha girmeden bitirmişsin sınavı sen. kafada bitmiş sınav zaten.
+ hocam bitiren çıkabilir mi?
- bitirdin mi evladım?
+ hayır, ama bitirmiş olsaydım ne gibi haklarım var öğrenmek isterim açıkçası.
- zevzeklik yapma...
diğer tür ise, bitiren çıkabilir mi sorusundan önce hocaya "hocuuuum, şu soruda yanlış var", "einstein aşkına! ikinci kağıdı alabilir miyim?", "hocuum sol elim için de başka sınav verebilir misiniz?" gibi soruları sormuştur. yavşak, bitirip çıksan napçan? gören de sosyal sanacak. dolanacaksın mal gibi elin s.kinde.
neyse, normal öğrenci olsanıza oğlum. ne bileyim sınav biterken hocayla ek süre pazarlıklarına girişin, kopya çekin. biri hayattan tüm umudunu kesmiş, mucizelere inanmıyor; diğeri için hayat umudu kesmiş ondan, kendisinin yaşaması mucize.
sınıfın en tembel öğrencilerindedir. bir an önce dışarı çıkmak ister. sınav çok da umrunda değildir. dışarıda yapacak çok daha önemli işleri varıdr. bilardoda bekleyen vardır, okeye dördüncüdür hep bu öğrenci.
dört duvar arasında sessiz kalmaya gelemez. sıkılır hemen. sınav sessizlik ister, sınav çok hareketlilik istemez. kopya gibi mesela. ya zaten bu tip öğrenci en ince hesapların adamıdır. beş dakikada çıksam, beş dakikada gideceğim yet sürse on dakika. ders kırk dakika, bana kalır otuz dakika gibi dakika hesbı yapar.
o sırada sınavla boğuşmakta olan diğer öğrencileri geren öğrencidir. yaptıysan bitirdiysen, git hocanın yanına usulca sor. eğer çıkabiliyorsan, ver kağıdını çık git. ne gerek var herkesi germeye sevgili meslektaşım.