küçük de olsa yaşamaktan zevk aldığı bir anı beklemek insanı herzman mutlu eder. eğer bu sabah uyandığımda bu akşam için bir planım olsaydı, bir arkadaşım gelseydi ya da gece 1-2 ye alınmış bir halı saha maçı bile benim bütün birgün mutlu olmamı sağlayabilirdi. fakat durum şu ki sıkılmanın temelinde amaçsızlık var. işte bu gerçeği anladığım dakikanın akabinde sahip olduğum tüm beyin hücrelerini kendime gün içinde kısa vadede ve yapmakatan hoşlanacağım bir uğraş bulmaya zorladım. önce bir kaç arkadaşıma telefon açıp "olum lan ne ayaksınız." şeklide barzoca konuşmalar yapıp bir atraksiyon var mı yokmu öğrenmeye çalıştım. sıkıntımın geçmemesi beni tatmin etmeyen bu görüşmelerin sıkıntıma sıkıntı kattığını bana söylüyordu. saatin durmadan ilerlemesi sıkınıtımın da bir çığ gibi büyümesine neden oluyordu.
dahası var. zamanı internette sörf yaparak msnde lak lak yaparak ya da sözlükde enry girerek geeçirebilirdim. fakat inanın ki bu sıkınıtyı sadece olduğu gibi itelemekten öte bir işe yaramazdı. benimse bunu tamamen ortadan kaldırmam gerekiyordu.
bu kadar boş konuşmanın beraberinde içtiğim çaylar mesanemde yüksek oranda bir tazike neden olduğundan buna bir son vermek amacıyla tualete gitmiştim. ve olan oldu! işlemin bitişinde, anemin koyduğu "ıslak zemin" tabelasını da görmemiş olmamın verdiği bir dikkatsizlikle ani bir dönüş yaparak kaydım ve kafamı klozetin kenarına çarptım. ve aniden "o" beynide belirdi. hayatımı değiştiren icadım. "akım kapasitörü." koşarak öbür odaya geçtim ve zamanda bir iki küçük yolculuk yaptım.
gecenin yarısı olup, sıcak bir yaz akşamı
Bön bön pc ye bakıp
Konuşacak kimse olmaması neticesinde
içinizdeki o hava boşluğunun sanki genişleyerek sizi fiziksel olarak sıktığı
durum neticesinde
Beyindeki duygu değerleme merkezinin verdiği
duygusal olarak işler yolunda değil manasındaki uyarı.
supernec'te bir anten tasarlayacağım diye sabahladıktan sonra, her şeyin sorun yaratmasının sebebinin, baştaki ufak tercih hatalarından kaynaklandığını görmenin verdiği keyifle yapılan eylem. sigara içilebilir yanında. güzel gider.
iki çeşidi olabilir.
1)birşey yapmamaktan sıkılmak: başlığı gayet açık zaten. hiçbir şey yapmadığınız için sıkılırsınız. tv, müzik, sinema gibi seçeneklerle bu sıkıntınızı giderirsiniz.
2) bir olaydan/durumdan/kişiden sıkılmak: bu biraz daha içli bir durumdur sevgili okur. bir olaydan/durumdan veya kişiden sıkılırsınız. artık o durumun içinde, o kişinin yakınlarında bulunmak istemezsiniz. çözümüyse basittir, gitmek.
değişiklik istemektir.ama ben bazen bunun ölçüsünü kaçırabiliyorum.bunu okuyanlar size soruyorum hiç tuvaletinizi yaparken sıkıldınız mı? yanlış anlaşılmasın zıçmaktan bahsetmiyorum eminim orada birçok insan sıkılıyordur(aslında öyle olmasını umuyorum).bildiğimiz işemekten bahsediyorum. sıkılgan kişiliğim buna bile tahammül edemiyor bazen.en büyük idrar torbasına sahip birisinin bile 1dk'sını alan işemekten sıkılıyorum. siteril kalmak için işerken başka bişeyde yapılmıyor.tek yapabildiğiniz işerken sıkıldığınızda sifonu çekmek ve suyu seyretmek.
(bkz: allahım yaratıyorsun bari takip et)
durumumu en iyi anlatan kelime. sabrimi olcen bir arkadas, 9 saattir uyuyarak beni yalniz birakmis bir abla ve uyumami engelleyen sirt agrisi. sanirim bir sonraki adim yangin var diye bagirmam olacak..
her şeyin rutinleşmesi ve geçen zamanın bir şeyler yapılsa dahi artık haz vermemeye başlaması sonucu insanın içine düştüğü ruh halidir. insanı boğar, gereksiz ağlamalara ve tepkilere sebep olabilir.
akşamdan saati 06:40'a kuruyorum 7:15 ötobüsüne binerek kadıköyde vapura binip eminönününe varıyorum. sonra tramvayla beyazıda gidiyorum.saat tam 8:30 da mesai başlayıyor.hergün sıradan aynı şeyleri yaptıktan sonra akşam 5:30 da mesai biterken 7:00 gibi ancak eve geliyorum yemek yapıp yedikten sonra dişlerimi fırçalayıp yatıyorum.bu olağan durumları hergün aynı saatte yapıp hiçbirini kaçırmıyorum. çünkü ben mutluyum sürekli gülüyor her ayın onbeşinde maaşımı alıp hiçbir şekilde öfkelenmeyip umutsuz karamsar olmuyorum.(çünkü benim canım hiç sıkılmıyor ama hiç sıkılmıyor)
Herşeyden,herkesten nefret etme durumu.Nerde ve ne zaman geleceği belli olmaz.Bazen çok eğleneceğini düşündüğün bi ortamda bile ansızın geliverir;nefes alamazsın,boğulduğunu hissedersin,herşey,herkes anlamsız gelir,canın hiçbirşey yapmak istemez yada en çok istediğin şey çığlık atmaktır...Işınlanmayı en fazla istediğin andır.
1. Sıkma işi yapılmak:
"Çamaşırlar sıkıldı."- .
2. (-den) Can sıkıntısı duymak:
"Bu merasimden fazla sıkıldığını belli eden bir sabırsızlıkla kapıdan yana bakmaya başladı."- H. Taner.
3. Utanıp çekinmek:
"O dakikadan dakikaya daha ziyade şaşırıyor, sıkılıyor, buradan kurtulmak istiyordu."- M. Ş. Esendal.
4. Sıkıntıya düşmek.
5. yepyeni "Sıkma işi yapılmak" ne demek?
"Ben TDK'yı çok sevmek, kendisine şeker vermek."- Geronimo.