yağmurlu bir sabaha hazırlıksız uyanıp ne yapacağını düşünmektir sıkılmak. gitsem mi gitmesem mi, ne giyecegim peki gidersem, e şemsiye de yok islanirim durağa varana kadar, keşke arabam olsaydı gibi soruları kafada oluşturur anlayacağınız beni serdar beyin şu sözü ifade ediyor... kafamda deli sorular.
herhalde insanın başına gelen en boktan his.
bir süredir her şeyden sıkılıyorum.
her yerden.
herkesten.
insanların monoton hayatlarını sürekli anlatmasından.
egolardan, yalanlardan, yalanlara sessiz kalmalardan sıkılıyorum.
hep bana hep bana insanlarından,
sağ gösterip sol vuranlara da tahammül etme zorunluluğundan,
dürüst geçinen iki yüzlü yavşaklardan sıkılıyorum.
sözlükteki başlıklardan,
sol framedeki andavallardan,
hayattaki en büyük derdi göt içi kadar olan tiplerden ve varlıklarından sıkılıyorum.
kendimden, işimden, hiç bir şeye zaman bulamamaktan,
zaman bulduğumda zaman bulmamın bir boka yaramadığı insanlardan sıkılıyorum.
hani yaşlılar hep der ya''hava da pek sıkıntılı, yağsa rahatlayacak''
hah işte,
bi yağsam, rahatlayacağım.
zincirleme kaza gibidir.
öncesinde her şeye isyan vardır.
sonra vazgeçersiniz bundan, gereksizdir. yattığınız yatak, yastığınız, güldüğünüz her ne varsa sıkıcı gelir. boğulursunuz, daralırsınız.
ardından da umursamazlık baş gösterir.
ardından her şeyi dalgaya vurmak.
ardından da gözyaşı.
insanoğlunun en salak duygularından biridir. düşünüp yorumlayan varlık olan bizler içten gelen bir sebepten,anlayamadığımız bir tatminsizlikten, çevremizdeki aptal düşüncelerden farklı ruh haline bürünüyoruz. hepsine sebebiyet veren ana başlık ise ''sıkılmaktır''
yüzümüzdeki kasları sıkarak sinirleniriz, gözlerimizi kırpmadan aynı yere uzun bir üre bakarız. neyse dedim ya işte sıkılmak, buna sebep çok.
her bireyin farklı şekilde kendini ifade ettiği histir. tamamen kabuğuna çekilmek istersin, kimseyle hiç bir şekilde diyalog kurmak istemezsin. anlaşılamamaktan şikayet edip kendini ifade etmemeye karar verirsin. sıkıldım.
Sıkmanın edilgen hali, profesyonel eğilimim, istisnasız herkesin yaşadığı çoğu zaman şımarıklığımızdan ve doymak bilmezliğimizden yaşadığımız eylemsizlik.
bunalmak.
ve dünyanın en tehlikeli lafı.
bir adam, o gece canı sıkıldığı için dışarı çıkıyor ve sokakta aceleyle koşuşturan kadını görüyor. canı sıkıldığı için, bir eğlence umuduyla kadının peşine takılıyor. kadın mesaiye kalmış. o saatte otobüs bulamadığı için belki de taksiye verecek kadar parası olmadığı için yürüyor. canı sıkılan bir adam peşinde, onu gözlüyor. canı sıkıldığı için kadının boğazına yapışıyor ve çektiği tenhada yavaş yavaş kadının etini deliyor.
başka bir yerde başka bir adam canını sıkan birini tehdit ediyor. çekiyor tetiği vuruyor. sebep? "canımı sıkıyordu".
başka bir yerde bir genç. müziğin sesini sonuna kadar açmış. kendisini dünyaya kapamış. jiletle koluna çizikler atmakta. ailesinin gezip tozması, biraz olsun eğlenmesi gerektiği sözlerini kulak arkası ediyor. diğerlerini sıkıcı buluyor ve kendi içine çekiliyor. kafasında kurdukları yavaş yavaş onu öldürüyor.
bir kadın. çok başka bir yerde. anlaşılmadığını düşünüyor. çevresinde onca insan var, ama o, onların yanında çok sıkılıyor. kendisine de katlanamıyor. yalnız kalınca "sıkılıyor" başkalarına katlanamıyor. düşünceleriyle baş başa kalıyor. kendi kendini yiyor.
şimdi çok başka bir yerde biz. sıkılıyoruz. sıkılmamızın nedenini biliyor muyuz? eğlence yoksunluğu? boşluk? istediğimizi yapamamak? istemediğimizi yapmak? hangisi acaba? neden sıkılıyoruz?
sıkıldığımız ortamı ya da durumu değiştirmeye çalışıyor muyuz? sıkılmak tembellik demektir. vazgeçmek demektir. tıpkı "bu filmden çok sıkıldım" deyip filmin ortasında sinemayı terk etmek gibi. başarısızlık demektir.
sıkılmak bunalmak demektir. ilerisi de bunalım. içe çökmek intihara neden olur.
sıkılmak öldürmek demektir. zamanı boşa harcayıp, sonradan değerini bilmediğimiz şeyi katletmek demektir. teker teker saliseleri, saniyeleri, dakikaları, saatleri, günleri, ayları, yılları.....katletmek demektir. fırsatları tepmektir. sıkılmak ölüm demektir.
ölmeyin lan!