sıkılmak * dertlerin en büyüğü. nasıl ki bir söz 'alkol bütün kötülüklerin anasıdır' diyorsa; ben de 'sıkılmak bütün dertlerin anasıdır.' diyorum. önce sıkılmakla başlayan yolculuk, hiçbir şeyden tat alamamakla devam ediyor benim için. iyiden iyiye işlerin çivisi çıktı yani. gezmek, okumak, izlemek tat vermiyor bu sıralar. sıkılmanın ciddi anlamda doruklarındayım. sanırım insan olarak nankörlüğümüzden kaynaklanıyor bu sıkılmak laneti. biraz mahrum kalsak lükslerden, sahip olduklarımızdan, belki sıkılmamayı öğreniriz diye düşünüyorum bazen ama.. sonra yine alışıp, aynı noktaya döneceğimizi de biliyorum.
arkadaşın bilgisayara gömüldüğünde boş boş laf anlatmaya çalışmaktır..
aslında takmıyordur seni ama sen ısrarla o şeyi arkadaşının kafasına sokmaya çalışırsın. ama nafile..
nefret edilen anlardır. benimde şuan içinde bulunduğum andır. tanıdıklar arkadaşlar gelsin dışarı çıkılsın istenir ama siz evde tek başınıza kalmışsınızdır ve yemeği birlikte yiyebileceğiniz birisi bile yoktur ya insana işte o çok koyar.
ağlanası durum, nedenini asla bulamadığım durum. Ama üstümde çokça olan ruh hali. Insanlar sıkıyor azizim, sadece insanlar ve insan olduklarını sandıklarım.
herkesin genelde her an her dakika başında olan bir durumdur. Ne yapacağınızı bilmeden, boş boş, keyifsiz halde kala kalma olarakda nitelendirilebilir.
ölecek gibi olmanın eşiğidir. gündüz gözüyle karabasının boğazı sıkmasıdır. yaşamsal tüm faaliyetler piston aşağı modundadır. saçma sapan fikirler üretir ve o fikirlerin peşinde sürükler sizi. sıkılıyorum lan dersin ama karşıdan gelen tüm temennilere kapatırsın beynini. uzaklaşmak istersin olduğun yerden, olduğun yere ait olmadığını düşünürsün. uzak bir yerlerde sana ait hayattın yaşandığını düşünürsün ve biran önce oraya gitmek için can atarsın. tükenir hissedersin kendini ama tükenirken tükettiğini asla hissetmezsin. en iyisi uzaklaşmak dersin ama nereye diye kara kara düşünmeye başlarsın..