Şimdi uzun uzun konuşmayı sevdiğimden ötürü; kısacık yazıp benliğimle ters düşmek istemem. Daha önce bu zirvenin birincisine katıldığımdan kelli; atalarımızın nasıl olup da sıkıldıklarında her şehrin göbeğine, her köyün meydanına, her kasabanın merkezine, her dağın tepesine sıkılmak konsepti çerçevesini aşmayan modern heykeller kondurmadıkları manidar olduğunu düşündüğüm zamanlar geçirtmiştir.
göz görür gönül ister davranışından ayrı duramayan bir huyun takipçileri olarak sıkılmayı nelere indirgediğimizi de çözebiliriz bu zirvede de çözebileceğimizi sanıyorum. "işim gücüm yok, uykum yok, yokum yok o zaman sıkılayım bari" kolaycılığına kapılıveren rüzgarın yakaladığı bir grup olarak iki bira tokuşturup evlerimize dağılacağız.
"sıkılanlar patates bira zirvesi vol1" adını taşımasına rağmen zirvenin patatessiz geçtiğine tanıklık ettiğim zirvenin ikincisidir. vol1'deki gibi ekşisözlükteki ssg nin büyük fedakarlıklarla organizasyonuna koşturduğu büyük oluşumdur, voltrandır.
katılmak isteyen ve zirvebox aplikeyşınından katılım listesine kendisini eklemeyen yazarların iyi bir çocuk olamayacağı, dolayısıyla şirinleri göremeyeceği zirve.
aynısından ankarada da yapılmasını talep ediyoruz efem. ayrıca patates deyince aklına önce haşlanmış patates gelen benden başka biri olabilir mi acaba yeryüzünde soruyorum? *
sıkılanlardan sonrasını okumamıştım çok sıkıldığım için. merakıma yenik düştüm. patatesi gördükten sonra bi kıpırdanma oldu. birayı okuduktan sonra coşku doldu. zirveyi okuduktan sonra " lan kimseyi tanımıyorm amk. bide 3. nesil olacaz. " karamsarlığına düştüm. gitsem mi ne yapsam bu sefer.
uludağ sözlük sıkılanları olarak, soğuk bir mart akşamı toplanıp, bira+patates eşliğinde sıkılmalarımıza birkaç saat de olsa ara veriyoruz, gerek sohbetlerimizle, gerek hayat hakkında ibretlik paylaşımlarımızla birkaç saat önce tanımadığımız insanlarla 3 biradan sonra canciğer oluyoruz, eve mutlu dönüyoruz. hatta belli bir kesimle belki de eve dönmüyoruz.