bir ankara sabahını özler gibi kalkıyorum yataktan
nesi var oysa özlenecek
puslu, ayaz...
karanlıklar üstüme üstüme geliyor
hiçbir şey söylenemiyor yaşama dair
ne kadar sureti varsa yakılıyor imzasız yazıların...
ankarada kar var, don olayı gözleniyor
tuzlama çalışmaları yetersiz kalmış şehir merkezinde
alçıyla kaplanmış kırık kemikler...
ve hala çok yeni bir şey yapılıyormuş gibi
imzalar atılıyor askıdaki kollara
her imza bir ayak kaymasını daha getiriyor beraberinde
hastalıklı ciğerlere inat montunun önünü kapatmıyor insanlar
ölmek bir zanaat haline getiriliyor...
bir bursa poyrazından kaçar gibi yatıyorum yatağa
kekik kokusu getiriyor rüzgar, diye
bayat bir cümle kurası geliyor insanın
ve ben hiçbir şiiri başladığım gibi bitiremiyorum.