Tipik olarak genel veya varsayılan duruşa karşılık gelecek şekilde hipotezdir. Örneğin, ''iki ölçülen olgu arasında bir bağlantı yoktur'' veya ''denenen tedavinin bir etkisi yoktur'' sıfır hipotez olabilirler. Aşina olabileceğimiz bir ifade de, ''Sanığın suçluluğu ispatlanana kadar ne suçlu ne de suçsuzdur.'' ifadesidir. Bir sıfır hipotezi, X olayının Y olgusuna yol açmadığını belirtiyorsa ve siz de eğer X olayının Y olgusuna yol açtığını düşünüyorsanız, sıfır hipotezi reddetmek için deneysel veriler sunma sorumluluğunu da kabullenmiş olursunuz. Öncelikle sıfır hipotezini hangi durumlarda terk edebileceğimizle ilgili standartların çok kuvvetli olduğundan bahsederek işe başlamalıyız. Bir kontrollü deneyin sonuçlarının, yani ele alınan süreci etkileyen faktörlerden her seferinde birinin sabit birinin sabit tutularak diğerinin değiştirildiği deneylerden elde edilen sonuçların sadece bir şans eseri olmadığını düşünebilmemiz için, yüksek oranda emin olmak isteriz. Bu yüksek oranlar da genelde %95 ve üzeri oranlar olur. bir medyumun, sadece duyu-ötesi algılarını kullanarak, bir destedeki kartlardan hangisini çektiğimizi bildiğini iddia ettiğini varsayalım. Medyumlar ve diğer ilginç insanlar, genelde bunu yapabildiklerini iddia ederler. Ancak tecrübelerimiz, bunun pek de doğru olmadığını bizlere söylüyor. Bu senaryoda sıfır hipotezi, medyumun rastgele bir seçim sonucu doğru kartı çekmesinden daha iyi bir sonuç elde edemeyeceğini söyler. Bu noktada bilimsel yöntem, doğru ve yanlış kalıpları ayırt etmek, gerçek ve hayal olanı ayırmak, kısaca zırva, saçma, uydurma olanı belirlemek için şimdiye kadar geliştirilmiş en iyi araçtır.