cocukken oynanılan bir oyunun*soguk kelimesiyle birlikte temel elemanları
herhangi birsey saklanır sahsiyet saklanan seye yaklastıkca sicek uzaklastıkca soguk denir
ç ile yazılanı antalya kale de bir köy ismidir.ayrıca üçağız kıyılarında bir koyda bu isimle anılır.bu koydan teknelerden inilip(zira tek ulaşım yolu denizdir) bir miktar yüründükten sonra antik aperlai şehrine ulaşılablir...
abdullah oguz'un mutluluk'tan sonra anlattığı benzer bir meryem öyküsü. neden 'meryem öyküsü'? çünkü filmin büyük bir kısmı meryem'in içinde bulunduğu psikolojik durumu kapsıyor.
sanatsal bir film. olaylar ağır gelişiyor. karakterlerin ruh halleri üzerinde duruluyor çünkü. gerilimli bir film, ama kişilerin bunalımlı durum ele alındığı için dram da içeriyor. klişeler olsa da konu özünde farklı. *
--spoiler--
filmi izlerken farkediliyor; genelde hep bir cinayet olurdu ve biz katili şüphelilerin farklı tavırlarını yakalayarak bulmaya çalışırdık. bu sefer konu bir cinayet sahibinin ağzından aktarılıyor gibi. bir insanı öldürmenin yaşattığı duyguları bize de yaşatıyor meryem ve yusuf. suçlu veya suçsuz diye düşünmek değil de, insanların ne kadar çaresiz kalabileceğini ve bazı zaafların bizi nerelere sürüklediğini görebiliyoruz meryem karakterinde ki mutluluk'taki meryemle en belirgin benzerlik bu. ikisinin de çaresiz ve sözü geçmez olması. evet bu seferki şehirli meryem ama karı-koca ilişkisine indirgendiğinde ne kadar acı ki şehirli olup, kendi ayaklarının üzerinde durmak bile bir fark yaratmıyor.
yusuf batık gemilerin enkazını çıkartıp satan bir denizcilik firmasında çalışıyor. güzel karısı meryem ise özel ders veren mütevazı bir öğretmen ve iki aylık hamile. karıkoca, bozcaada açıklarındaki batık gemi projesi için çıktıkları bu kısacık yolculuğun, hiç tanımadıkları bir kadının bıraktığı mektup yüzünden bir karabasana dönüşeceğinden habersizdir henüz.
aynı saatlerde, karısının başka bir adamla kaçtığını öğrenen ve yardım istemek için umutsuzca o adadaki tek dostu eski dalgıç niko'yu arayıp duran zavallı asker adem ise cinnetin eşiğindedir.
güneş batar, gök yarılır ve o saat geldiğinde kader ortaklarını bir araya getirir. hayatları kesişen bu dört kişiden birine ölüm yazılmıştır o gece.
geride kalan üç kişinin kalplerine ise cehennem gibi bir sıcak...
şimdi abdullahcım en son bir kubrick filminde izlemiştim uzay gemisi gelir kapagı acılır ve biz bunu kare kare 15 dakika izleriz bak kubrick diyorum sana,ona bile kubrick insanı baymak için elinden geleni yapmıssın diyesim geldi ama kendisi vefat etmişti diyemedim.simdi sana söyleyebilme imkanım var söylüyorum.arabanın bir yerden bir baska yere ulasmasındaki sureci tekerleklerin dönüş asamasına kadar çekmek,uzaklara bakan insanları 10 dk izletmek iş değildir.e ama stanley de yapmış bak dersen eğer,ben de stanley kubrick otomatik portakalı da yapmış derim ağlayarak kaçıp uzaklaşmak zorunda kalırsın.