seni şimdi görsem...
3 yaşındaki beyni yıkanmış
atatürk düşmanı kız kadar serin
şehvetli hatunun ayağına
nutella sürüp yalamak gibi derin
ve akabinde
expensive pahalı ise pensive halı demektir aşk
olsa da yesek denilen en güzel yiyecek
tabi ki kokoreçtir.
bir masaldı
bizi böyle birleştiren
ve sen defolup giderken
gökyüzüne bile bakmadan
bulutların hüznüne kulak asmadan
yatağın altındaki valize inat
'hadi gel de şuraya bir halat at'
bile demeden
sessizce...
gittin işte. *
bir spesifik yürekti
bize şiirler yazdıran..
kaypana diyip diyip
milleti meraka gark eden.
ama ben önce kendime
bakmalıyım bence..
gark etmek ne lan, gark etmek ne...
sorma dedim
değmesin ellerimiz
sorma sebebini
gülmesin artık bu bahar
yalvararak gelme yanıma
duyma sesimi
gün ışır belki
çehren aydınlanır yine
o güzel silüetin silinip
simsiyah gözlerin ortaya çıkar
ve ben olur da onları görürüm diye
sımsıkı yumdum gözlerimi..
kör ettim benliğimi
şifreledim kimliğimi
düşünme şimdi
düşünmeden yaşa hadi
ya da yap 'yaşar gibi'
kaybolmaya yüz tutmuş bir ikondu o,
yalnızlığını gizlemek için,
kahkaların ardına saklanırdı.
güneş gözlüğü, gözyaşlarını saklardı.
en asil duygu ağlamaktı oysa
bunun neresi ayıp?
yüzündeki boyalar akarken,
içinde fırtınalar kopardı
ama o gurur denen illet...
hayatla saklambaç oynayan,
ve her zaman ebe olan
yaramaz bir çocuktu.
hiç bir zaman saklanamadı
hep arayan oldu.
bir yalandı,
yaşama zehri katık eyleyen..
bir dolandı
ayağına, üzüldü yalan söyleyen..
bir falandı, bir filandı,
yaşamı hep katleyleyen..
bir duaydı,
şu yüzüme gül eyleyen..
bir canandı,
şu yüzümden gülü fitileyen..