dedeleri bu toprakları ele geçirdikleri halde kendi anadillerinden, vatanlarından mahrum bırakılmış, fiziken avrupa'da olan ama kalben hep buraya bağlı kalmış insanlar. sürgün yıllarında yurtdışında çok zor duruma düşenleri hatta intihar edenleri bile olmuş. 1924 yılında sürgüne gönderilen hanedan üyelerinin ülkeye giriş yasağı tam 50 sene sürmüştür.
hanedan mensuplarından birinin sözleri çok düşündürücüdür.
"bu memlekete 600 sene hizmet ettikten sonra, bir gece hazırlanmamıza bile müsaade edilmeden apar topar kovulduk.
Diş değiştirirken kovuldum, Saçlarıma ak düştüğünde geriye dönmeme izin verildi".
hiç dönmeseler daha iyi olurdu. kime neye hizmet etmişlerdir.gariban halk çalışmış, onlar sömürmüştür. olayı duygusallaştırmaya gerek yok.saraylarda yaşamak deyimini gerçeklerştimiş insanların neyine üzüleceğim. bir yanda harem, bir yanda bahçeler yalılar, emrinde ahmetler mehmetler. ohh ne ala. ecdatmış ne ecdadı yahu benim ecdadım tarlada çapa sallerken anası ağlayanlardır. sarayda s.k, taş.k yayanlar değil.
vatanı tekeli zanneden dümbükler tarafından vatan haini ilan edilen vatan hasretiyle yaşayan ve ölen insanlardır.onları sürghün eden zihniyetle elbet hesaplaşacaklardır.
ülkenin güvenliğini sağlayamayan, milletimize korumaya ve kollamaya çalışan vatansever komutanlara yakalama emri çıkartan bunun içinde validen tutunda cami imamına kadar ve en önemlisi işgalci güçlerden yardım almalarıdır. hatta anadolu da bazı isyanlara teşvik etmeleri de ayrı bir bölücü davranışıdır. şimdi, soruyorum size bu haraketler vatan hainliğine teşkil etmezde ne eder. hepsi birer vatan hainidir ve cezalarını da çekmişlerdir.
son programında murat bardakçı'nın bir açıdan açıklık getirdiği konudur. bir soru üzerine şöyle demiştir:
- mustafa kemal, izmir'in işgalden kurtuluşuna kadar vahdeddin ile sürekli haberleşti. bu haberleşmeler ise hiçbir zaman kamuouyuna açıklanmadı. mühürlü bir halde, bir kurumumuzun arşivinde saklı tutuluyor. o kurum, genelkurmay değildir!
buradan da anlaşılacağı gibi, sansürlü bir inkılap tarihimiz var.. niçin açıklanmaz acaba o mektuplar, telgraflar? açıklanırsa, sürgünlerle ilgili yaftalarda bazı tereddütler mi oluşur?
öyle ya, 9 Eylül 1922'ye kadar sürekli mektuplaşılan, görüş alışverişinde bulunulan padişah, 10 eylül günü birden nasıl vatan haini olmuştur?
asıl yerlerini bulmuş sülalenin geri kalanıdır. sen saraya devlet bölünür diye bir tane bile türk gelin alma sonra da soyum avrupa'ya sürgüne düştü diye ağla. hristiyan cetlerine gittiler işte daha ne istiyorsunuz.
asıl dikkatimi çeken şey hiçbirinde islam nuru bulunmayışıdır, türkiye'de gördüğüm zaman gerçek bir fransızdan ayırdedemem o insanları bunlar türkmüş osmanlıymış diyerek.
hanedan sevdalısı yurdum insanını derinden yaralayan hayat hikayelerine sahip kişilerdir. unutmayın ki o hanedan üyelerinin ataları sizin atalarınızı sikindirik kibirleri yüzünden uzak cephelerde gereksiz amaçlar uğruna savaşa sokmuşlardır.