zülfü livaneli ile sezen aksu'nun düet yaptığı, muhteşem sözlere ve müziğe sahip, dinlerken kazara gurbette falansanız sizi duvardan duvara vuran şarkı.
-------------------------------
Gökyüzünde yer yüzünde
Gün doğdumu her gün ilk gün
Her gün aydınlıktır yoksa ümit
Her yer loş karanlıktır
Yar gurbette can yürekte
Bir kafeste ne amansız
Sonsuz ayrılıktır geçmez zaman
Her gece hep aynıdır
Fırtınada ak ayazda
Sürgün her yerde hep yalnızdır
Gül açsada kuş uçsada
Görmez dargındır
Her durakta her uykuda
Sürgün her nefeste yalnızdır
Hem şafakta hem yurdumda
Hasret sancıdır
Yol olsada ses duysada
Dağ aşsada her adım son
Her an son adımdır tek başına
Yalnızlık bir yankıdır.
--------------------------------
dinlemek isteyenler için: http://video.google.com/v...mp;resnum=4&ct=title#
evinde yalnız bir aşık
çölde bir damla su
garip bir görev ve
yalnız bir yabancı gibi
zor bir soru için güvensiz bakışlar
basit bir sırrı var
ama hiç cesur değil anlatmaya
o bugünü yaşıyor
dünü unutmaya hevesli
aklında bir silahla
sokakta aç bir kurt
kaypak bir yan sözünde
kör bir umut ve
anlamsız bir fal var öyküsünde
zor bir soru için güvensiz bakışlar
basit bir sırrı var
ama hiç cesur değil anlatmaya
o bugünü yaşıyor
dünü unutmaya hevesli
aklında bir silahla
kaybettiği bir şey yok
kazandığı hiçbir şey
o arsız bir sürgün
içindeki zindanda
Sevdiğin için insan olunulur
Şimdi çok uzaktayım senden
Sürgün diyorlar adıma,adıma,adıma
Çaldıkları için düşlerimi benden
Çaldıkları için düşlerimi benden
Sürgün diyorlar adıma
Sürgün diyorlar adıma
Bir yanım göçebe şimdi
Bir yanım,bir yanım
Bir yanım,sıla...
Bir yanım göçebe şimdi
Bir yanım,bir yanım
Bir yanım,sıla...
Çaldıkları için düşlerimi benden
Çaldıkları için düşlerimi benden
Sürgün diyorlar adıma
Adıma,adıma,adıma...
Sürgün diyorlar adıma
Adıma,adıma,adıma...
Sürgün diyorlar adıma
Çaldıkları için düşlerimi bende
"gül açsa da, kuş uçsa da
görmez dargındır "
diyor ya orası içime işliyor, insan nasıl küser doğaya diyorum herkese küsse eşyaya küsse, doğaya küsemez gibi geliyor.
dargın kelimesi kırgınlık küskünlük üzgünlük hepsini içeriyor, tam yerinde olmuş.
"fırtınada ak ayazda
sürgün her yerde hep yalnızdır
gül açsa da kuş uçsa da
görmez dargındır"
çok dokunaklı bir şarkı olmuş, sezen aksu nun şarkıya renk katması çok hoş olmuş. yeniden dinliyorum defalarca..
osmanlı yönetiminin özellikle siyasal karşıtlarına uyguladığı bir cezaydı. yönetimle çatışan osmanlı aydını (ölümle cezalandırılmak dışında) iki tehditle karşı karşıyaydı: ya imparatorluğun uzak bölgelerinden birinde sürgüne gönderilmek, ya da avrupa'ya kaçarak bir başka sürgünü yaşamak. geçen yüzyılın en ünlü sürgünü, sürgünlüğün her iki türünü de yaşayan namık kemal'dir. karşıtlarını sürgüne göndermek geleneği ittihat ve terakki, ardından cumhuriyet yönetimlerince de sürdürüldü... bir başka ünlü yazarımız refik halit karay, ittihat ve terakki döneminde türkiye içlerinde, cumhuriyet döneminde de beyrut'ta uzun yıllar sürgün hayatı yaşadı. beyrut anılarını "sürgün" adıyla romanlaştırdı...
cumhuriyet dönemi türkiyesi'nde (imparatorluğun uzak bölgeleri artık söz konusu olmadığı için) sürgün cezası ülke içinde uygulanmaya başlandı... 40'lı yılların solcu aydınlarından ve eylemcilerinden cezaevlerine girmeyen kalmadığı gibi, ülke içinde sürgün cezası çektirilmeyen de yok gibidir... ve kendi öz yurdunda yaşanan bu sürgün, sanıyorum ki en acı olanıdır. aziz nesin'in, rıfat ılgaz'ın anı-romanlarından bunu biliyoruz...
yine nazım hikmet ran da yurtdışına çıkmak zorunda kaldığında, zorunlu dış sürgünü başlamıştır.
1917 devrimi sonrasında aralarında ivan bunin, leonid andreyev, gibi büyük yazarların da bulunduğu yönetim karşıtı bir çok rus aydını, ikinci dünya savaşı yıllarında a. einstein, b. brecht, w. benjamin vb. anti faşist alman bilim adamları, yazar ve aydınlar, yabancı ülkelere göçmek ya da kaçmak zorunda kaldılar... bunu güney amerikalı aydınların, albaylar cuntası sonrasında da yunanistanlı aydınların göç dalgaları izledi. bizde bu anlamda ilk göç dalgası 12 mart 1971, fakat asıl büyük dış sürgünlük 12 eylül 1980 sonrasındadır...
önceki dönemler ya da 12 eylül sonrasında türkiye'den zorunlu olarak ayrılmış sürgünlüğün maddi ve manevi acılarını yaşamış, fakat demokrasi ve insan hakları için mücadeleden geri kalmamış, adları kitlelerce bilinen, ya da isimsiz nice insanımız, aydınımız vardır.
Uyandırın anamı
Söyleyin gidiyorum
Yolumu gözlemesin
Dönemem belki geri
Arkadaşlarım duysun
Kardeşim bunu bilsin
Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri
Babama haber salın
Çiçekler onda kalsın
Sulasın günaşırı
Dönemem belki geri
Korulara söyleyin
Dağlara asmalara
Baygın çocukluğumun
Çınladığı kırlara
Söyleyin gidiyorum
Dönemem belki geri
Gelsinler anılarım
Uğurlasınlar beni
Sadece sevdiğime
Söylemeyin duymasın
O kadar körpe ki kalbi
Bilmiyor yitirmeyi
Söylemeyin bu akşam
Sevdiğim ağlamasın
Nihat Behram.
kendine sürgün
bir garip kişiyim;
sabah akşam imza veren.
bilmemem gereken
şeyler öğrendim;
taraf tutmaz
tanrı bilirim
kaybetmekten
korktuğu için.
sorular sordum
sormamam gereken.
kendime bir
kefen biçtim
kendi tenimden.
sınırlarımı aşmak
yasaktır bana.
yoksul yüreğim
en kuytu kahvem.
acıya tezhibim,
hüzne redif.
yalnızlığın gözlerine
sürme çeken
öyle biriyim ki;
geceleri uykusuz
kuyuları dinleyen.
adım büyücüye
çıktı bu yüzden.
kendine sürgün
bir garip kişiyim;
kutsallığı zincir gibi
parmağında çeviren.
umudu depremden,
aşkı külden
bekleyen benim
aranızda
yerim yok zaten.
heybesinde yılan
işaretleri,
baldıran zehiri
yüzüğünün içinde
ve yanında
kav taşıyan ben;
tekinsizim size göre
ibret için
yakılması gereken.
merhabam kalmadı
kimseyle.
haç çıkardım
namaza dururken.
herkes tanır beni
alnımdaki döğmelerden.
inançsızım, dinsizim
yeminle yalan
ikiz kardeşken.
kendine sürgün
bir garip kişiyim;
bulanık sularda
yüzünü ararken sevda,
bir tutam saç derisiyle
uçuşurken rüzgarda.
her şey ne kadar
kendisidir düşünün
hızla kokuşurken dünya!
rıh dökülürken
kan damlalarına,
cesetler gördüm
irmak boylarında
çalıların arasında.
faili meçhul
cinayetler bilen
çaresiz bir adamım
adını bile kekeleyen.
bilmemem gereken
şeyler öğrendim.
sorular sordum
sormamam gereken.
gördüm apaçık
görmemem gerekeni.
söylenmezi söyledim.
suçum büyük
ve taammüden.
ucuzluktan aldığım, hata yapıp sonuna kadar izlediğim ve intikam için birine verdiğim rus yapımı sıkıcı ötesi film. filmde sessiz bakışmalar 4 dk sürdüğü olmuştur.
zülfü livaneli nin sezen aksu ile harika düeti. keza leman sam da tek başına harika söylüyor bu güzel ezgiyi. unutmadan sözler rahmetli aysel gürel e aittir.
bir padişah yaverinin istiklal savaşı'ndan sonra yurtdışı sürgüne yollanmasını konu alan, 1951 yapımı siyah beyaz türk filmi. yönetmen ve senaryo orhon m. arıburnu
oyuncu kadrosu orhon m. arıburnu, nedret güvenç, ayla karaca, ihsan evrim, ercüment behzat lav, renan fosforoğlu, muharrem gürses, feridun çölgeçen, mualla sürer, necmi oy, neşet berküren, adil güldürücü, muazzez arçay, hikmet serçe, macit doğudan, meral ülkü bulunmaktadır.