Gözlerinin rengi gibi
Yüreğinin rengi gibi
Saçların da kendi renginde
Ama ben, ellerini gördüm önce
Toplayan, düzelten, onaran ellerini
Dokunduğuna soluk aldıran
Telâşlı, usta, sevecen ellerini
Geç anladım ve inandım
Her gün daha çok inanıyorum
Ellerin, güzel işlerin karıncası
Ellerin, ellerden bıkmış ellerime sığınak
2.
Yüzünün rengi gibi
Dudaklarının rengi gibi
Saçların da kendi renginde
Ama ben, özverini gördüm önce
içinden çavlan gibi dökülen özverini
Hep koşan, yürümeyi bilmeyen
Hesapsız, gücendirmeyen, saydam özverini
Neye uzansa dirilten
Susan, hüzünlenen, sıcak özverini
Geç anladım ve inandım
Gün gün daha çok inanıyorum
Özverin, güzel işlerin arısı
Özverin, sözcüklerden yılmış kafama barınak
3.
Derinin rengi gibi
Sesinin rengi gibi
Saçların da kendi renginde
Ama ben, seni gördüm önce
Gülen, yaşayan, bilen seni
Körpe bir söğüt dalı gibi çırpınan
Durduğu yere can veren
Gönüllü, duyan, seven seni
Geç anladım ve inandım
Şimdi daha çok inanıyorum
Sen, hayatın ablası
Saf olan her şeyin mayası
Sen, eşyalardan usanmış kalbime dayanak
4.
Sevgili arkadaşım benim
Sana 'sevgili arkadaşım' diyorum
Budur, bizim anladığımız sevdanın tanımı
işte sana bir aşk şiiri
içinde 'sevgilim' sözcüğü geçmiyorsa
Suçun yarısı senin
Çünkü, ben de bize yaraşanların sözcüğünü değil
Kendisini seviyorum senin gibi.
Asıl adı Hikmet Süreyya Kanıpak' tır. O kadar yalın bir dille anlatır ki sanki muhabbet arasında söylenmiş alalede sözcüklerdir.Yaşamı boyunca epey ödül olan şair, tüm bunlara zerre kadar önem vermemekte hatta ve hatta artık ödüllerini bile almaya gitmemektedir.(Maalesef ki, hakkında ödülü az bulduğundan dolayı kabul etmediğine dair söylentiler de çıkmıştır.) Oysa ki adam o kadar rahat ki, ne ödülü taktığı var ne de büyük bir şair olmayı, kendi halinde yasayip giden bir şahsiyet.
Güzel bir tesadüf sonrasında kendisi ile tanışmışlığım oldu bir tanıdık vasıtasıyla ve şöyle dediğine şahit oldum : ''Şiirin ne olduğunu anladığım gün vallahi yazmayı bırakıcam.''
Çok sevdiği Foça'dan taşınmış, yaklaşık 7 senedir Urla 'da yaşamaktadır.
Okunmalı, okutturulmalı...
NOT: Sanırım artik ilköğretimdeki ders kitaplarında şairler arasında yer almaktadır.Bizim zamanımızda yoktu.
--spoiler--
Duyunca uzaklarda olduğunu
öyle duruyor ki zaman
Saat kaç?
Gün bitti bile.
Bana sorarsan daha saatler var.
Ne tuhaf
saatlerle ölçülüyor ayrılıklar
--spoiler--
dünyayı algılamayı şiirinin ekseni yapan süreyya berfe, doğal ve yalın şiirin hep kendi kalmasını bilmiş şairlerindendir. onun şiiri şiir olamayacağını sandığımız yalın malzemeden oluşur. dünya ile şiir arasında bıçak sırtı gibi bir dengenin kurulduğu bir şiir dünyası vardır. süreyya berfe'nin şiirleri güçlü bir ironi taşır.
süreyya berfe'nin kıbrıs barış harekatına bir sayının ardından bakışını görürüz kıbrıs şiirinde. bu sayılar ölüm kadar soğuktur ama o sayılarla bile şairane üslubu yakalamıştır.
1 darbe 3 emir 10 çıkarma gemsi
4250 asker 4250 kimlik 4250 mezar
5 muhrip 50 ton bomba 100 makineli
4250 asker 4250 ölü 4250 tabut
10 jet 100 dalış 1000 isabet
4250 asker 4250 haber 4250 ilan
100 uçaksavar 1000 korugan 10000 cepha
4250 asker 4250 nüfus kağıdı 4250 baş
1000 tank 10000 cemse 100000 malzeme
4250 asker 4250 tören 4250 dua
4250 insan 4250 komşu 4250 kardeş yok
diğerleri şimdilik hayatta
berfe'nin şiirleri oldukça sade dille yazılmış olmasına rağmen çarpıcıdır.istanbul üniversitesi hukuk fakültesi ve edebiyat fakültesi felsefe bölümü'nde okumuştur. adam yayınlarından çıkmış olan nabiga isimli şiir kitabı tavsiyedir.
eşyanın icabı
öpüşürken hıçkırık tutarsa seni, beni
sevişirken yaranın kabuğu düşer, kanarsa
bir fare çıkarsa bir yerlerden
beni,bizi düşün sevgilim
yarıda kalmışlığımızı,çaresizliğimizi
eşyanın tabiatını düşün.
seni bıraktıktan sonra yağmura yakalanırsam
taksi,dolmuş,saçakaltı bulamazsam
saatlerce yürüyüp seni ıslanırsam
beni,bizi düşün sevgilim
yolda kalmışlığımızı,perişanlığımızı
mevsimin icabını düşün.