öğrencilerinin bu şekilde daha iyi öğreneceği görüşünü savunan, aslında "bunlarla uğraşamam" modunda takılan, parasını tıkır tıkır alan, sunumu beğenmezse yerden yere vuran öğretmendir.
"bir konuyu öğrenmenin en iyi yolu, onu öğretmek zorunda olmaktır" prensibini temel alan, oxford ve cambridge üniversitelerinde uygulanan yöntemdir.
hoca öğrenciye konusunu verir ve ne kadar zamanı olduğunu söyler:"şimdi s.ktir git, şu tarihte gel öğrendiğin herşeyi bana anlat" der. eğer öğrenci o konuyu incelerken kıçından anlamışsa, hoca tarafından ayar verilip geri gönderilir.
bu hocalara sorulan sorulara da hocaların vereceği/verdiği/vermekte olduğu cevap; 'bi araştırın gelin bakalım, hata sen haftaya bu konuyu anlat'
(bkz: aman sabahlar olmasın)
hoca olmayandır. öğrenciler anlatır o eksikler! i tamamlar kendi çapında. amaç öğrencilere anlattırmak sonra öyle olmaz böyle olur demekmidir bilinmez.saçmalıktır azizim
beleş yaşam felsefesinin bünye üzerinde yerleşmesiyle oluşan , aldığı maaşı haketmeyen adamdır.
kalk biraz da sen anlat yauuf.
zaten kendisi de doğmamıştır,leyler bırakmıştır.
sıçarken atp harcamamak için kendine lavman yapan insan
aynı zamanda tahtaya yazılacakları da öğrencilerine yazdıran ve sildiren öğretmendir. hatta yazılı kağıtlarını sınıf arasında dağıtır ve daha sonra not defterine geçirtir. her tüylü eylem yapılacağı zamanda başı çeker. tabii ki genelleme de yapmamak gerek.
iŞbirlikli öĞrenme modeLini kullanan hocadır. ögrencilerin sıkıntı yasadıkları noktalarda müdahÍl olması ve ders sonunda konuyu kısaca özetlemesi hem õğrenci özgüveni hemde dersin iyi anlaşılması için yeterli olacaktır.
Anlattırmak değil de işin büyük çoğunluğunu öğrencilere yaptırırdı.
Yazısı güzel olan birine konu anlatımlı kitabı verir, bütün konuları tahtaya yazdırır, bize de bunları deftere yazın derdi. O tahtaya yazana da sen de arkadaşından al defterine yaz derdi.
Sayfalarca yazdıktan sonraki hafta da o yazısı güzel olanın defterini alır, bize okurdu. Ve ders anlattım diyerek çıkıp giderdi...