birazcık tevazu, az bir şey. kasmayın bu kadar, siz iyiseniz birileri der zaten bunu, hatta demese dahi öyledir, neden bu kadar feryat figan?
hal böyle olunca işe olan inançda kalmıyor. en sevmediğim şeydir, şu dünyada, bir yazarın sürekli kendisini övmesi.
tamam özgüven iyidir ama, süreklilik olunca iş, o işde başka oluyor. ısıran köpek misali. bu ve bunun gibi dağarcığımıza ya da beynimize kazınan bir ton olay ya da söz. hiç birinden mi bi nebze de olsa feyz alınmaz? yazık, hemde çok.
biraz tevazulu olun ki ne olduğunuz, aslı değeriniz açığa çıksın. meyve veren ağaç olun mesela, herkes size kızsın ve siz doğru olun. ya da basenleri hafifçe toplu, biraz da çarpık bacaklı, ve gülünce ayağınınn birine ta götüne vuran kız gibi olun, olun ki herkes bilsin, iyi veriyorsunuz ama namusluyum diyorsunuz. evet, bu arada gerçekten harika bir temsil getirdiğimin farkındayım.
yani çocuklar, kardeşler, yoldaşlar, kurtlar, kuzular, ampüller, galatasaraylılar, sözlük yazarları, diyeceğim şudur ki az biraz tevazu.
tamam siz en büyük yazarlarsınız. çünkü andreas tangen i canlı okuma şerefine nailsiniz, ama yeter. bu dahi tevazu olması gerekliliğini engellemez.
biraz ağır durun ki, eğri duran ağacın meyveli olduğu bilinsin.
tevazuyu çok çok önemseyen bir dost olarak söylüyorum bunu size.