atılan onca bokun aksine gayet akıllı, basketbol ve nba dışında da çoğu şeyin farkında olabilen bilinçli liselidir. okulda "abi çıkışta bir okulüstü yapalım", tenefüslerde "abi yemeküstü tuvalette bir yanalım" demez çıkar bahçeye alır topunu attığı iki şutu, yaptığı 10 dk.lık maçı kar sayar kendine. ayrıca basketbolu sinsice düzülmüş bazı amaçlar için araç olarak görmez, basketbol başlı başına bir amaçtır onun için.
şu futboldan ne anlıyonuz diyen amerikan özentili tipleri de içinde barındıran güruh. genelde kalburüstü ailelerin çocuklarıdır bunlar. bu gençler akşamları mahalle parkının köşesinde çakma amerikalılar gibi kafada bandaj, üstte üç kişilik tişörtle pispislenir dururlar. ikiye iki maçlar yapılır genelde. eğer başka bölgelerden birkaç arkadaş transferi yapılmışsa daha da kalabalık bir şekilde oynanabilir. inanılmaz bir fairplay vardır aralarında. faulse fauldur, hır gür çıkmaz pek.
dışarıdan izleyen için yani benim için "napiyo lan bunlar" dır görünen şey ama onların büyük zevk aldıkları kesin.
tek sinirime dokunan şey amerikan taklitçiliği yapmaları. olum senin üstüne oturmuyor o şeyler. giydiğin tişört dökülüyor üzerinden farkında değil misin?
hava amaçlı olanları tiksinç olan liseli gençlerdir. hava amaçlı basketbol oynayan bir gencin hikayesi için: her tenefüs basketbol sahasına gelir. etrafta bulunan "herhangi" bir topu alır (basketbol topu olması şart değildir yani, voleybol veya futbol topu da bu arkadaşımız için tatmin edicidir) ve belirli bir noktadan sürekli potaya atış yapaya başlar. atışların çoğu çembere deymez, panyaya çarpar ve geri döner. fakat bu atışlardan birisi tesadüfen panyaya çarpar ve çemberden geçer; bu sırada şahıs etrafına bakar ve acaba kimler gördü ulan bakışı ile birlikte kızları süzmeye başlar ve ellerini havaya kaldırarak iki eli ile zafer işareti yapar. tabii bu sırada onu kimse siklememektedir.
kızların ne kadar salak olduğunu gösteren liselidir. ben de oynuyordum, çok oynadım hatta. hatta bu genç liseliden daha ibneydim ben. ama kız olsam kendime vermezdim. nedir yani? adam mı olacaksın basketbol oynayınca? ibne seni.
genelde basketbol klüblerinde oynayan gençler yoktur bunların aralarında; hatta klübte oynayan diğer liselileri pek fevmezlerde. arkalarından paso atıp tutuarlar 'yok o klübte oynuyorda ben neden oynuyamıyorum' filan şeklinde. ama birde gerçek vardırdi lisede eğer tenefüsteki bir maçta smaç neyim basarsanız havanızdanda geçilmez. *
gün gelir ceketlerini bellerine bağlamak zorunda kalırlar. carttt. o ses hepimizin hala kulağındadır ve en az bir kere yaşanır. bazen yalandan bazen gerçekten parmağa 90 derecelik açıyla çarpan top edebiyat ve almanca gibi kol kıran derslerden yırtmanıza yardımcı olur. okulun bahçesinde herkes sizi seyreder. ama siz onlara hiçbi zaman yaklaşamazsınız.ter kokusunu bastıran toz kokusu çevrenizde dokunulmazlık kalkanı oluşturur. kokuyu bastırmak için okula sokulan pahalı parfüme hocaların el koyması muhtemeldir yada çantanıza boca olması. "oo hocam parfiminizde güzelmiş" / "ha evet şey kem küm" diyalogları da yaşanır. içinizden ulan kel ben o parfümü duty free den aldırttım. hıyar.her küçük ara basketbol oynamakla değerlendirilmek istenirken her oyun bitişi bir pişmanlık olur. "lan yine bok gibi koktuk." "sıla dediki sen git potayı öp dedi." ev dede bi ayrı yansımaları yaşanır. "ben hergün pantolonmu yıkıcam.ıııııyyy şu gömleğe bak. leş leş..." ***
çok fazla film veya dizi izleyip onlara özenmiş de olabilir. genelde gerçekten severek ve kimseye kendini beğebdirmek gibi bir amaç gütmeden bunu yapan genç sayısı ülkemizde pek azdır.
t-shirt ile basket oynarsa 2 günde amele yanığı olur.
üstündeki giysileri çıkarıp kaslı vücudunu gösterir.
nerde boş pota görse smaç basar.
hele ki okul takımında oynuyorsa tüm kızlar peşindedir.
imrendiğimdir. (sadece yazarı ilgilendirecek derecede subjektif mi oldu ne?)
aga yaşımız var biraz, yalan yok. biz, ilkokuldayken taşla, ortaokuldayken plastik topla, lisedeyken neyse liseyi geç o zaman tek derdimiz karı kızdı, futbol oynayan adamlardık. en azından ekseriyetimizin geliştirdiği alışkanlık bu yöndeydi. futbolun delisiydik lan, bilirsin sen de.
o zaman bu basket dalgasına yabancıydık anlayacağın. ama mutlaka bir iki tırto sarardı bu spora. gecenin bi saatine kadar nba izlemeler falan. ben topa vururken maradona diyorum; bu adam paso basket oynuyor turnikeye girerken de "hakkkiiim alaaajjjuuva" diye bağırıyor. manyak mıdır ne boktur amk!
ama işte ne kadar kaydırsam da bariz bir kıskançlık varmış abicim bizde. malak gibi topun peşinde koşarken, bu eleman askılı bodysini almış(ki bu dünyada askılı body bi bu adamlara bi de buruş liiye yakışır) tek başına sallıyor potaya. dönen topu da her seferinde kendi tamamlıyor, bak ben buna da vurulurum..