süpürgesiz cadi

entry158 galeri0
    98.
  1. sadece kıllık ve gıcıklık sınırlarını zorlamak adına "aşıran" yazar. ama bu yazar ne aşırır?? bilimum şekerli ürünlerden tutun da, her türlü oyuncağı bile aşırarak, küçük ve dünyayı henüz tanıyamamış, mutluluk ve neşeyi küçücük değerlerde arayan çocukları hayata küstürmek için aşırır. ulan şeker ve oyuncak nedir ki?? sen buna aşırmak mı diyorsun, diye beyinde çakan şimşeklere şimşek eklemek gerekirse. "değer aşırmak" kavramını bünyesinde bulunduran ve bunu çaldığı kişiye onaylattırmaya çalışan insan diye eklerim. helâl et der gibi, çaldın işte yalan mı? elimde duran lolipop ile 2 saniye yıldızlara bakmaya gelmiyo. tazı gibi efenim, elimden kapıp kaçıyor. yani kaçabilir ona bir sözüm yok ama saklanamaz diyordum kendi kendime. ona da çare bulmuş. annesinin arkasına gidip eteğini çekiştirerekten bana ordan nanik yapıyor. benim şekerimi gözlerime bakarak çatur çutur yemeye başlıyor. e sıkıyosa yanaş, vur ağzına al şekerini geri. sıkar işte..

    "neysee" deyip avutuyor kendini insan, canı çekmiştir diye düşünüp dil çıkarılıp uzaklaşmak gerekiyor. arka cebimde duran, çakala kaptırdığım o hipnoz eder gibi içe doğru dönen lolipoptan daha mütevazi, yeşil elma ve ekşi aromalı olan şekerimi açmaya başlıyorum. ulan bela geliyorum demez de hissettirir ya, kafamı kaldırmamla görmem bir oluyor. böyle tepkisiz, yüz kasları gayet mütevazi bir şekilde, aslanın avı olan ceylana yaklaştığı gibi yaklaşıyor. korkuyo tabi insan, şekeri tekrar arka cebe geri sokup sokmamak ikileminde kalıyor. içten içe gaz sarıyor bünyeyi, sıkıysa bu sefer de alsın diyerekten. tepkisizi, hareketsiz izliyorum. evet ceylanla bağdaştırdım kendimi, böyle kafayı kaldırıp "ne var lan?!" orda der gibi bakıyorum. yaklaştıkça yaklaşıyor tabi bu, belli kaşı gözü oynamıyor. demek ki uzaktan beni izleyip önceden planını kurdu diyorum. öyle bi pür dikkat bakıyorum ki gözlerine, at gözlüğüm sadece kafa kısmını görüyor. bunun bi tane kumandalı arabası var. diğerlerinden çok farklı, zıplıyor falan. bizim rıfkı "olm çakal var ya çakal, mümtaz'ın babasının taa isviçre'den ona getirdiği kumandalı arabasını aşırdı." diye bahsetmişti. kötü emellerine alet ettiği kumandalı arabanın kumandası elindeymiş meğer. bi yandan onu kumanda ederken aslında beni de ettiğini anladım. arkadan bir şey geldi böyle çarptı, çarptıkça dikkatim dağıldı ve dönüp bakma gafletinde bulundum. bu da yaklaşık 2 saniye sürdü ama arkadan uzanan el, yeşil elma ve ekşi aromalı şekerimi ellerimden söküp aldı. arkasından koşmak gibi bir aptallık daha yapmayacaktım tabii ki. geriye döndüm hemen, kumandalı arabasını rehin alacaktım. çakal diyoruz tabi, böyle bi oyuna gelir mi, gelmez... hem bunun aynı anda birçok işi yapabilme özelliği var. kaçarken kahkaha ataraktan kumandalı arabayıda arkasından sürdüğünü anladım. faka basmıştım hem. ulan dedim, terk-i diyar edicem bu toprakları. elimde hiçbir hazinem kalmadı, hepsini kötü kalpli çakal çalmıştı.

    ceplerimde duran her şeyi kaptırdığımdan mütevellit, "eve gideyim bari ne bu sefalet böyle be!!" diye içimden geçirdim. geçiriyordum ki ipincecik bi miyavlama sesi duydum. durdum ve sol taraftaki parkın kaydırağının altında minnacık olan kediyi gördüm. baktım ve düşündüm "acaba ben bunu alsam çakal gelip benden aşırır mı? aşırırsa bu minik hayvana ne yapar?" gibi düşünceler geçerken kendimi kediye doğru yürürken buldum. artık çok geçti, belki de arkadan yine beni izliyor ve planlarını kuruyordu sinsice. kediyi kucağıma aldım, kaburgalarını hissettim, bayaa bir zayıftı. annesi yoktu anlaşılan. evet artık geri dönüşü yoktu. ya bu minik kediyi benden alacaktı ya da onu bir daha hiç göremeyecektim ki bu kedinin ben de kalma ihtimali oluyordu. ansızın gene o lanet hisse kapıldım. bir şey yaklaşıyordu sanki. rüzgâr falan ters esti gibi oldu. döndüm ki baktım çakal tekrardan bana doğru yaklaşıyor, ama bu sefer o aslan gibi, avına yaklaşır edâsıyla yürümüyordu. kaşı, gözü oynuyordu bu sefer. yaklaştı iyice yaklaştı, artık yüzünü net olarak görebiliyordum. evet her zaman ki halinden daha farklıydı, sanki yüzüğü görmüş smeagol gibi, kaşı gözü oynamak suretiyle yaklaşıyordu bu sefer. bana yaklaştığı her adımda yeni kedimi daha da sarıp sarmaladım, bunu da kaptırmayacaktım o çakala. çünkü diğerlerinden çok farklıydı bu, canlı kanlı bir şeydi. konuşma mesafesine geldi ve durdu. alaycı kahkahaları dışında hiç duymadığım sesi ile konuşmaya başladı.

    -o ne be öyle?
    +benim kedim.
    -ama çok küçük değl mi bu böyle?
    +evet küçük daha, benim kedim o.
    -sevebilir miyim birazcık?
    +hayır olmaz.
    -lütfen seveyim..

    sürekli alaycı tavırlar ile benden sömüren birinin nârin bir isteğine olabildiğince soğuk kanlı bir şekilde yanıtlamaya çalıştım. diyalog durduğunda çakal hareketlendi, cebinden benden aşırdığı ama belli ki yemediği şekerimi çıkardı ve uzattı. aldım tabi hemen, arka cebime koydum, cevap vermedim. hiç konuşmamışız gibi diyaloğa devam etti.

    -sevebilir miyim ki?
    +ama onu da diğerleri gibi alacaksın.
    -ama bak şekerini geri verdim işte.
    +planladın bunları bi cinlik yapacaksın yine.
    -planlamadım.

    planlamış bir hali yoktu oysa ki. ağız yapıyordum, kedimi asla kaptıramazdım. sevmeye çalışırsa onu benden alacağını biliyordum. tekrardan arka cebime koyduğum şekerim aklıma geldi. hem de ne güzel yeşil elma ve ekşi aromalıydı. bir an önce evime gidip karanlık odamda yiyecektim onu ne güzel. sessiz geçen diyaloğumuz çakal'ın yüzünde oluşan gözle görülür üzüntüsü ve onun canlı bir şeye değer vermesini anlamamla sona erdi. belli ki incitmekten hoşlanmıyordu. ama neden hep bizden çalıyordu? bilemedim, belki de şekeri hemen yemek istememin verdiği şevkle küçük kedimi çakalın kucağına bir çırpıda bırakıp, şekeri garantiye almak için olabildiğince hızlı olarak evime koştum. o gün bugündür kedi de, çakal da yok. belki de mini minnacık bir canlı onu hizaya getirmişti. belki de aşırmayı bırakmıştı artık, ya da aşırılan durumuna düşmüştü o da. bilmiyorum göremedim bir daha.
    5 ...
  2. 99.
  3. savunduğu konuların ana temasından en can alıcı fikri cımbız ile çekip, iğne deliğinden geçiren yazardır. savunulan veya sonucu öncesinden bilinen benimsenmiş veya sahiplenilmiş kararlara, yargısız infaz yaptırabilecek kadar etkileyici bir türkçe'ye sahip kişidir. * *

    hepsinden öte ansızın kişilik kayması geçirmesiyle, kişiselleşmiş konuları sizden uzaklaştırır. tanınmaz hale getirerek unutturur. duygu sömürüsü yapar. evet sömürücüdür. "aaa a, ben ne zaman dedim öyle bir şey?" repliğini ağzınıza pelesenk eder. ama öyle bir fil hafızasına sahiptir ki; tek bir cümlesiyle bu sefer; "hmm, doğru yaa." repliğini ağzınıza, dilinize bağlar.

    tavla da 7-0 yenilebilendir o * ya da bazı bazı 10 megabyte'lik smiley paketçiği. ne yazarsanız yazın size klavyesini kullanmadan cevap verebilecek olandır. "muahahah" gülüşünün tezat kişiliğidir. üçbininci beyânınızın, 12'den vurabileceği en iyi dart tahtasıdır.
    2 ...
  4. 100.
  5. kendisini hiçbir sekilde tanimadigim insan.ancak alakasiz sekilde çok severim kendisini, eskilere dönerim ismini duyunca(abartmayalim); ilk yazar oldugum gündü ve entry girmeyi bilmeme ragmen onu nasil düzeltecegim dahil hiçbir seyi bilmiyordum ortaya çikiverip bana yardim etti 'beni hayata döndürdü'(abartmayalim demistim ama...)
    0 ...
  6. 101.
  7. an itibariyle ciddi şekilde mevlana idrise takmış olan yazardır.
    0 ...
  8. 102.
  9. kendisini kınıyorum bu davranışı yüzünden ve ona laflar hazırladım. işte buyrun;

    http://rapidshare.com/files/8847488/laflar.txt

    edit: kanka link ölmüş.
    4 ...
  10. 103.
  11. madem yeri sınırlı bu önemli şahsiyetin, aslında aklımdan geçmiyor değil bütün bu yazıyı "dandik" kelimesi ile doldurmak ama bu pek hoş durmazdı sanırım. ne zaman bir yerlerde ani olarak vuku bulan durum cümleleri görsem, şartlı refleksin pençesindeymişim gibi aklıma bu yazar gelir. neden mi? çünkü süpürgesiz cadi'nın stili sanıyorum tam olarak bu.

    şimdi yakından bakalım şu "dandik" kelimesine. kimi zaman "a"nın kimi zaman ise "i" harfinin uzadığı bu kelime, aslında olumsuzluk bildiren bir kelimedir. stilden kaynaklı anlam kayması geçirmiş ve süpürgesiz'in ağzında yeni bir anlam bulmuştur. eğer cadı'yı tanımıyorsanız ve size dandik diyerekten hitap etmişse hiç istifinizi bozmayın, afallamadan diyaloğa devam edin. eğer bu hitap şekli ile afallamadan devam etmişseniz, "yaa saat kaç olmuş, zaman ne çabuk geçmiş.." serzenişleri eşliğinde, size aşıladığı "(:" şu ters simayli ile beraber inzivaya çekilin.

    zaten meşgul biridir ve yaşam doludur bu süpürgesiz cadi kim ne derse desin, yaşam dolu. hiçbir an yaşamla mücadelesini kesmemiş, dimdik ayakta kalmış. kafasına estiğini yapan bir tavırla, kötülüklere meydan okurcasına iyilerin yanında olmuş. * * *

    mükemmel yaptığı durum analizleri ile aynen böyle devam etmesi dileğiyle. devam etsin ki, içinde bulunduğu ortamlar şenlensin.
    bir eli yağda, diğer eli balda olsun.. * *
    2 ...
  12. 104.
  13. dokuz aydır özlenen.
    gelsede gezsek derken özlemimi biterecek..
    1 ...
  14. 105.
  15. bir sene geçti ama o hala süpürgesiz.
    dolu başlıkların, destekli yazarı.
    * ya da *
    *
    1 ...
  16. 106.
  17. aaaa bak bu nıckın aynısından xuqa da da var deyıp hayrete dusup ** 1.yılını kutladıgım yazar kısısı.
    0 ...
  18. 107.
  19. supurgesi olmadigin ötürü ucamayan ama azimle bir nevi hazarfen ahmet celebi kavramini hazarfen supurgesiz cadi kavramına cevirmeye calisan yazar. onla ugrasacagina alsın bir tane shop and miles karti istedigi yere hesapli ucsun hemde mil puanla bedava ucus hakkı kazansin. *

    (bkz: bunlar reklam kokan hareketler mulayim) *
    1 ...
  20. 108.
  21. birlikte daha nice sozluk yillarina demek istedigim yazar ablam. benim yerime de turkiyeyi gezen dandikimsi insan.
    0 ...
  22. 109.
  23. 110.
  24. bayan oldugunu düşündügüm ve bu yüzden bu başlıgın bu kadar dikkat çektiğini farkettigim yazar.* *
    1 ...
  25. 111.
  26. Allah'ın bana bir hediyesi, hayatımın en değerli parçası...*
    arkamdaymış her zaman, bende onun arkasındayım. zaten arkadan taşızdır önden hoşaf. bunlara rağmen hayatımda hakkımı bir tek sana sonuna kadar helal ediyorum lan. zaten bir benzin parası var hak olarak.
    * *
    iyi ki varsın.

    tanım: süpürgesini kaybetmiş bir tatlı cadı.
    0 ...
  27. 112.
  28. doğumgünü kutlu olsun yazarı.
    0 ...
  29. 113.
  30. - o kadarr karizmatik ki sahnede hiçbirşey yapmadan oturuyor ve sadece seyircilere boş gözlerle bakarak yine de tüm masaları dolduruyor. tüm alkışları da alıyor..

    - ha şu şapkasından tavşan çıkarmayan müthiş sihirbaz mı !
    1 ...
  31. 114.
  32. doğum günü sebebiyle iyiki doğmuş demediğim, hergün iyiki doğmuşsun diye sayıkladığım insan. ailecek hastasıyız kendisinin.
    duvarımda bi resmi var mesela, öyle seviyorum kendisini.
    7 mart nedirki diyorum bu noktada, süpürgesizim gönlümün üçyüzaltmışbeşgünü artı altı saatinin sultanı..
    2 ...
  33. 115.
  34. *
    sabah msn de niye kutlamıyorsun abi serzenişinin ardın bu varmış demekki yazarı.
    iyi ki doğdun cimcime. ama sen de çok boşladın beni canım...
    2 ...
  35. 116.
  36. sözlüğe ilk girdiği günlerde esprimakinasini hiç beğenmeyen yazar.

    sürpriz edit: doğum günün kutlu olsun.
    1 ...
  37. 117.
  38. sözlüğe giremeyen yazar morfin, iyipekimadem benim için cadıma entry girer misin dedi. ben de memnuniyetle dedim.
    morfin diyor ki:

    savunmasız ürkek ceylanım, açmamış goncagülüm, bi bi bi tanem...
    12 nisan 2006'da başladı güzel rüya...
    leben başlığıydı bizi tanıştıran, doğunun sıcaklığıydı bizi kaynaştıran...derken ortak milyonlarca yön.
    uzun süre msn ve telefonla devam eden arkadaşlık zamanla sıkı dostluğa dönüştü.* msn de konuşurken gülmekten kopmalar... ya da ağlamaktan gözde yaş kalmaması.kamera açıcam diye kokoş gibi süslenmem, senin gün geçtikçe zayıflaman. *
    minicik küçük bir cadı ama telefondaki olgun ses. istanbula gelince alemlere akma planları derken sınavı kazanamamak * . sonunda beklenen gün geldi hasret sona erdi. * benimle sizli bizli olmıycaksın di mi? ne sizli bizlisi lan ben neysem o. mükemmel bir gün.2 metre boyunda bir atkı, onla yatıyorum şerefsizim. almanya ya dönerken cadılar toplantısı. hepsini çok seviyorum ya. unutulmazlara eklenmiş bir gün daha.
    ne kadar olgun yaa. zaten arkadan taş önden hoşafızdır bazen ama neyse. bunun bi de babası var. bir gün gidip diycem ki: amca size baba diyebilir miyim? .melek melek. zaten balık baştan kokar derler ya aynen öyle. lavanta gibin kokan bir aile, saf huzur. * zamanında evlenicektik biz bununla şiddetsiz geçimlilik vardı. olmadı ama. hangi biriyle evleniyim ki. emine ablası da evladına alıcakmış beni. pc pc de gel bana var diyo. ailecek hayranlar bana *.
    yaa canım o değilde doğum günün kutlu olsun.

    iyi ki hayatımdasın...
    iyi ki varsın...
    2 ...
  39. 118.
  40. rumuzunun aksine, tatlı bir melek olan yazar. eskiden çok daha uğrardı buralara. o zamanlar hayvanlar kafesteydi ama...
    4 ...
  41. 119.
  42. nicki yok sayılıp okunsa da hastası olunan yazar, denedim-biliyorum.
    ha birde şükürler olsun ki dünyada hala nezaket olan yerler var.
    1 ...
  43. 120.
  44. rumuzu da tatlı yazar. sınavları olan yazar. inşallah hepsinden geçecek yazar. kendisini üzmesine gerek olmayan yazar. arkadaşları tarafından her zaman kollanacak yazar. insan doğası bunu gerektirir neticesinde. halbuki zebralar arkadaşları yenilirken mal mal bakarlar. yani hayvanlar insan davranışlarını çözemez.
    4 ...
  45. 121.
  46. 122.
  47. nickine değinmeden edemiycem, yahu sen bu nicki neden aldın ki. sana bağlandıkça bağlanıyorum sırf bu nick yüzünden. öyle bi nick ki aman Allah ım. aştık lan paylaştım artık her şeyi. güzin abla gibi bi şey bu. dertlerimi anlatıyorum o da beni telkin ediyo. vallaha sevdim bu cadıyı. süpürgesiz cadı nicki aldı diye sevmesem de sevdim nickini. saçmalamak nicke takmak böle olsa gerek.

    edit: ayrıca 200. entrymiş zuhahaha sanki 2000.entry nasılda şımarıyorum.zaten hıçkırık ta tuttu. bence nickten dolayı
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük