elektrik akımı tel üzerinde akarken, teli oluşturan metalin moleküler yapısına bağlı olarak değişen bir direnç gözlenir ve bu direnç nedeniyle de aktarılmak istenilen enerjinin bir bölümü atık ısı olarak kaybedilir. örneğin, sıradan bir bakır tel iletken olarak kullanıldığında toplam enerjinin ortalama %40 kadarı atık ısı olarak kaybedilir. bu gerçekten büyük bir değerdir. oysa, süper iletkenlerde bu direnç sıfıra yakındır ve bu sayede, elektrik enerjisinin üretim yerinden kullanım yerine kadar taşınması esnasında her türlü kayıp önlenmiş olur. dolayısı ile süper iletkenler, enerjinin doğru ve verimli kullanımı açısından çok çok önemlidirler.
1908 yılında danimarkalı fizik bilgini 'heike kamerlingh onnes' tarafından gerçekleştirilen laboratuar çalışmaları sırasında, civanın elektriksel direnci ölçülürken 4,2 Kelvin sıcaklıkta, direncin aniden düşmeye ve sıfıra doğru gitmeye başladığı gözlendi. sonraki yıllarda aynı durumun başka metaller ve kimi metal alaşımlar için de geçerli olduğu tespit edildi. ancak, mutlak sıfır da denilen -273 santigrad derece ya da '0' kelvin elde edilmesi çok güç ve laboratuar koşullarında sağlanabilen sıcaklıklardı.
süper iletkenlik olgusunun kuramsal olarak açıklanması ise nobel fizik ödülü sahibi 'john bardeen', 'leon cooper' ve 'john schrieffer' isimli üç amerikalı fizikçi tarafından yüzyılımızın ortalarında yapıldı. 1986 yılında, nobel fizik ödülü sahibi alman fizikçi 'george bednorz' ibm zürih teknoloji laboratuarında, atmosferik ortam sıcaklıklarında ve kayıp olmaksızın elektrik enerjisi iletebilen bir metal alaşım geliştirerek bu konuda çığır açtı ve insanlığın hizmetine sundu.