sürekli keşke devam etseydi diye düşündüren televizyon seyretmek için yegane sebeplerden.artık böyle dizilerin yerine aliye falan gibi temcit pilavı tadında sürekli aynı senaryoyu tekrar eden boktan diziler yapıyorlar...
izlediğim en iyi yerli diziydi.müziklerini bile hala dinler diziden kareler hatırlarım.herşeyiyle orjinaldi.müzik,oyuncular,mekan.bu diziyle çengelköy aşığı olmuştum.hala aynıyım gerçi.
yayınlandığı donemlerde dizinin yayınlandığı cuma gunu geride kaldı diye cumartesi sabahları içimde bir yanmayla uyandığım, dizi bittiğinde giren soundtrack'te kemanın dört defa vurup beşinci vuruşu uzattığı anda ağlayacağımı hissettiğim, gelmiş geçmiş en güzel dizi olduğunu düşündüğüm ve hala kanal 1'de izlediğim inanılmaz samimi yapım.
bi sabah bizim eski okulda müzik yayını yapıyolardı işte abidik bşiler çalıyodu fln birden bu dizinin müziği çalmaya başladı, benim de o sıralar babam rahatsızlanmıştı biraz, yetiştirmeye çalıştığım ödevi bi kenara atıp tuvalette hıçkıra hıçkıra ağladığımı hatırlıyorum..
yani demeye çalıştığım, çocuk saflığını, eskilere ait güzel şeyleri hatırlatan güzel bi anıdır bu dizi çoğu kişi için..
've o gitti..gittiği gün onu sevdiğimi anladım.duydum ki evleniyormuş.içim acıyla dolu.Allah'ım bana sabır ver..yapıcak bişey yok..yapıcak hiçbişey yok..'
okuduğu eski,tavan arasından çıkardığı günlükteki cümleler denizin..halen dün gibi aklımdadır.ne kadar da anlatıyordu denizi fikonun şuleyle tekrar evlenceği gün.hele bunları okurken fonda çalan müzik..